CANSU
Dört gün. Dilan'ın temel ihtiyaçları haricinde birşey yapmadan geçirdiği zaman dilimiydi bu. Belli kişiler hariç - Babam, annem, kardeşi, Berktuğ ve ilginç bir biçimde ben. - kimseyle konuşmuyordu. Merih amca onunla konuşmaya çalışmıştı ancak elinde kalan şey koca bir hiçti. Burcu teyzenin söylediği şeyden sonra koşarak odasına gitmişti. İçeri ne kardeşini ne beni ne de Berktuğ'yu almıştı. Beni almaması normaldi ama Berktuğ onun bu durumuna çok üzülmüştü. Kardeşini o gece odamda ben yatırmıştım. Babam ve annem ertesi gün eve geldiğinde olanları anlatmıştım. Babam kapısına gitmiş, konuşmaya çalışmış ama yine sonuç değişmemişti. Bunun üstüne bir hışımla evden çıkmıştı. Korkumdan bende peşinden gitmiştim. Önce Burcu teyzelerin evine gitmişti. Zillerine basıp sabırsızca beklemişti. Babamın ne yapacağını kestiremediğimden tedirgince beklemiştim. Sonunda kapı açıldığında nefesimi tutmuştum.
" Bir daha, " demişti babam elini yandaki duvara sertçe vururken " Evimin yanından dahi geçmeyin. Aynı zamanda yeğeniminde. Böyle birşeyi nasıl pat diye söyleyebilirsiniz ? "
Burcu teyzenin açıklama çabalarını dinlememişti ve katı tavrını korumuştu. Babama hak vermemek elde değildi. Burcu teyzeye o konuda bende kızmıştım çünkü. Bu kadar hassas bir konuda daha dikkatli davranmasını beklerdim ama ne de olsa insanlar beklentilerimizi karşılamak için yaşamıyorlardı. Sonra da aynı hışımla oradan ayrılmıştı. Tabiki bende peşinden. Merih abinin evine giden yola girdiğimizde tırnakları yeme aşamasına geçmiştim. Eğer Burcu teyzeye bu şekilde davrandıysa ona nasıl davranacağını az çok tahmin edebiliyordum. Araba durduğu anda indi ve beni beklemeden ilerlemeye başladı. Ondan kısa olduğumdan dolayı adımlarım ondan küçüktü ve yetişmem neredeyse imkansızdı. Ben kapıya vardığımda Merih abi çoktan kapıyı açmıştı. Babam kapının açılmasıyla, hiçbir uyarıda bulunmadan yumruğu Merih abiye geçirdi. Çıkan kırılma sesiyle birlikte yüzümü buruşturdum. Burnundan akan kana bakmamaya çalıştım. Ancak babama bu yetmemiş olacak ki kapıyı sonuna kadar açıp Merih abiyi içeri savurdu. İstese karşılık verebilecek olan Merih abi elini bile kaldırmıyordu.
" Ulan sana güvendim be ben ! Evimi açtım sana. Meğer koynumda yılan beslemişim. "
Bir yumruk daha ve hemen arkasından bir tane daha. Yumruklarını özellikle acı çektirecek yerlere vuruyordu. Eski dövüşcü olmasından olsa gerek nereye vurması gerektiğini iyi biliyordu.
" Kardeşin olduğunu bilmiyordum, yemin ederim bilmiyordum. "
" Ne farkeder lan ! Ne farkeder ? Kardeşim olmasa bile herhangi bir kadını nasıl o durumda bırakabilirsin ? "
Ardından bir yumruk daha. Artık yettiğine kanaat getirip babamın yanına ilerledim. Koluna dokunduğum anda " Sen karışma ! " diye tıslamıştı.
" Henüz 18 yaşındaydım Kerem. Şu anki aklım olsa yapar mıyım sence ? Yaptım işte bir hata. "
" Senin o hatan var ya, kardeşimin ölümüne neden olan hata. Bende 18 yaşındaydım ama ben hata mı telafi etmesini bildim değil mi ? Senin o hatan yüzünden babam, kardeşimi bir başkası ile evlendirdi. O adamda onu öldürdü. Bu sence basit bir hata mı ha ? "
Ard arda yumrukları geçirmeye başlayınca geriye doğru sendeledim. Vazgeçer, durur sanıyordum ama vazgeçmiyordu. Merih abinin yüzü artık tanınmaz hale gelmişti.
" Baba yeter ! " demiştim sesimi duyurmaya çalışarak. Hala yumruk olan eli havada asılı kalmıştı sonrada ayağa kalkmıştı. Merih abi gözlerini zar zor açıyordu ama bunu hak ettiğini düşünüyordum. Bir nevi Dilan adına da seviniyordum, en azından artık babası yanındaydı. Tabi babam onu, ona verirse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIR ZİNCİRLERİNİ
General FictionYaşadığı şehirden babasını öldürüp ayrıldığında başına neler geleceğini bilmiyordu. Hele 4 erkeğin birden kendisiyle ilgili planları olduğunu duysa aklını kaçırabilirdi.