36. Bölüm

447 38 4
                                    

" Hala, " dedi Cansu içeri girer girmez. Teyzem kaşlarını merakla kaldırıp bana baktı. Onu böylesine bozguna uğratan şeyi merak ettiğini bana böyle gösteriyordu. Çünkü Cansu öyle bir hala demişti ki hem ağlayacak gibi hem heyecanlı. 

" Karşı eve Berktuğ ve Göktuğ geldi teyze. " 

" Şu sizin buraya gelmenize neden olan hoş çocuklar mı ? " 

" Onlar hoş falan değil ! " dedik Cansu'yla aynı anda. Ah, kimi kandırıyorduk ki ? Gayet hoş çocuklardı işte. Mankenler yanlarında halt etmişti. 

" Bu söylediğinize kendinizde inandığınız gün, böyle demekten vazgeçeceğim. " 

Annemle aynı olan saçlarını savurarak mutfağa yürüdü. Lanet olsun ! Neden benden başka herkes anneme benzerken, benim tek bir benzer yanım yoktu ? Kardeşim ona benziyordu, teyzem ona benziyordu, hatta dayımın bile ona benzer yanları vardı ama benim yoktu. 

" Halam diye demiyorum, bazen çok sinir bozucu olabiliyor. " 

" Ne yalan söyleyeyim sana katılıyorum, " dedikten sonra teyzemin kahkahasını duydum. Sonrasında ise kendi odalarımıza geçtik. 

CANSU

Duştan çıkar çıkmaz havluyu etrafıma doladım. Hava çok soğuk değildi. Zaten Antalyada olduğumuzdan ve sonbaharda olduğumuzdan soğuk çok şiddetli değildi. Odaya girdiğimde cama vuran ışık huzmesini görünce kaşlarımı çattım. Birisi sanki el fenerini cama tutuyor, kapatıp açıyordu. Cam kenarına geldiğimde, perdeyi kenara çekip camı açtım. Göktuğ beni görünce nefesini tuttu. Sonra da kaşlarını çatıp bağırmaya başladı. 

" Geç lan içeri ! Üzerine düzgün kıyafet giy ! " 

Üzerimde bornoz olduğunu hatırlayınca yanaklarıma bir sıcaklık hücum etse de bozuntuya vermedim. Tek kaşımı alayla havaya dikip " Sana ne ? " dedim. Kaşları gözlerinin arasında derin bir çizgi olana kadar çatıldı. Her saniye daha fazla çatılıyor gibiydi. 

" Bak, güzelim. Lütfen. Sonra ben sana kendimi affettireceğim bak. " 

Kalbim heyecanla çarpmaya başlasa da onu yok saymayı başardım. Zaten başıma ne geldiyse onun yüzünden gelmemiş miydi ? 

" Benim bir nişanlım var, sen kendini bana affettiremezsin. " 

Ayağını sinirle yere vurdu. Bir an evde ayağının çıkardığı titreşimi hissedeceğimi sandım ama öyle bir şey mümkün değildi. Saçımdan akan bir damla aşağıya hemen önüne düşünce hırsla kafasını kaldırdı. 

" Öyle bir affettireceğim ki aklın hayalin şaşacak. O zamanda böyle cama çıkarsan falan ne olacağını göreceksin ! " 

" Olmayacak, ama eğer olursa ne olacakmış merak ettim ? " 

" Sabahında yanımda uyanırsın. Şu anda tam önüme damlayan su damlacığı var ya, o zaman göğsüme damlar. " 

Gözlerim söylediklerinin etkisiyle kocaman açıldı. Bana resmen... Resmen ! Beni yatağa atacağını ima etmişti. Hatta etmemiş, direk yüzüme söylemişti ! 

" Ayı ! Anca rüyanda görürsün sen onu ! " 

" Kesintisiz her gece bebeğim. " 

Camı çarparak kapatıp yatağın üstüne oturdum. Elimi hala hızlıca atan kalbimin üstüne koydum. Beni rüyasında o şekilde görmeye nasıl cüret ederdi ? Sonra da kendi düşünceme güldüm. Elimde olsa çocuğun rüyalarına bile karışacaktım. 

(...)

" Ben çıktım hala ! " dedim üstüme ince bir hırka alırken. Hırkayı girip saçlarımı sağ omzuma aldım. Sarı saçlarımın uçlarını kırmızıya boyayacaktım. Ama bunun için önce kırmızı boya almam lazımdı. 

KIR ZİNCİRLERİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin