48. Bölüm

205 22 0
                                    

Hayatta yaşamaya değecek bir şey kalmamıştı bence. Her şey çok sıkıcıydı. Neşe ve mutluluk denen şeyden kilometrelerce uzaktım. Bu durumda da mesafeler hiçbir şeye engel değildir diyemiyordum. Güne öyle bir mutsuzlukla başlamıştım ki gün boyu moralimin düzelmeyeceği belliydi. Yatakta doğruldum ve terden yüzüme yapışmış saçlarımı yüzümden geriye çektim. Aşağıdan gelen seslere göre evde ben hariç herkes uyanıktı. Halamın sesini duyduğumda ayağa kalkıp banyoya geçtim. Sonunda tatilinden dönmüştü demek ki. Aynaya baktığımda yüzümde yine aynı ifadesizliği gördüm. Yakında beynim " Mutsuzluk kotanızı doldurdunuz. Lütfen mutlu olmayı deneyiniz. " mesajı verse şaşırmazdım. Banyoda işimi hallettikten sonra odadan dışarı çıktım. Cansu beni görünce yüzündeki gülümseme genişledi. 

" Bir an ölüm uykusuna yattın ve hiç kalkmayacaksın sanmıştım, " dedi. 

" En azından denedim, " dedim omuz silkerek. Yüzünden bir şaşkınlık gelip geçti. Kahvaltı masasına oturduğumda karşıma geçti. 

" Bak, bugün yapmam gereken şeyler var ve sen bana yardım edeceksin tamam mı ? " 

Bir salatalık dilimini ağzıma attım. Benden cevap bekleyen bakışlarına verdiğim cevap bu olmuştu. Dışarı çıkmak istemiyordum. Aslında hiçbir şey yapmak istemiyordum. Kendimi bu ruh halinin içine nasıl sokmuştum ? Çıkmak istiyordum ama çıkamıyordum. 

" Kuaföre gideceğim ve sende şu modası geçmiş saçlarına model verdirmek için benimle geleceksin. " 

Gözlerimi devirdim. Sandalyemde geriye yaslanarak gözlerinin içine baktım. " Kime göre, neye göre modası geçmiş ? Bana göre hala moda bu saç. Çünkü ben kullanıyorum. Anlatabildim mi ? " 

Ağzı açık kalmış bir şekilde bana baktı. İlgimi tekrar yemeğe döndürdüğümde boğazını temizledi. Ona bakmadığım için sinirle tekrar bir salatalığa uzanan elimi yakaladı. 

" Sana ne oldu böyle ? Dün uyumadan önce böyle değildin. " 

" Bilmem. Belki de gerçekten ölüm uykusuna yatmışımdır. Bedenim buradadır ama ruhum ölmüştür ? " 

" Senin ruhunu var ya ! Neyse. Dediğimi yapalım. Ruhunu canlandırmaya saçlarından başlayalım o halde. " 

Çok yorgundum. Tartışmanın devam edeceği de belliydi. Ondan küçük bir baş onayıyla kabul ettiğimi belirttim. Gülümseyerek yanımdan uzaklaştığında yutkundum. Onu kıskanıyordum. Aman Allahım, onun mutluluğunu kıskanıyordum. Güzel kızdı, fiziği mükemmel bir kızdı ama bunu değilde mutluluğunu kıskanıyordum. Hemde ben... O mutlu diye mutlu olmam gerekirken ! Ellerimle yüzümü kapadım. Nasıl bir bencildim ? Midemin daha fazla bir şey kabul etmeyeceğini anlayınca masadan kalkıp odama yürüdüm. Kıyafetlerimi ayarladıktan sonra duşa girdim. Soğuk suda birkaç dakika geçirdikten sonra suyu ılığa aldım. 

Orada ne kadar durdum bilmiyordum ama kapının çalınmasıyla kendime geldim. Yere çökmüştüm. Suyu kapatıp elimi havluma uzattım. Ellerimin fazla suda kalmaktan buruştuğunu görünce yüzümü buruşturdum. 

" Dilan iyi misin ? Lütfen bir ses ver. " 

" Evet, " dedim. Her ne kadar tam tersini istesemde iyiydim. Ne yazık ki. 

" Peki içeri gireyim mi ? " 

" Ayıpsın, " dedim alayla. " İstersen gel birlikte duş alalım. " Kapıyı açtığımda kulağını kapıya dayamış olduğundan kapıyla birlikte bana doğru geldi. Kendini toparlayıp gözlerini üzerime dikti. 

" Kulağın neden kapıya dayalı ? Duşta, şofbenle ne konuştuğumu falan mı merak ettin ? " 

" Alaycı ve umursamaz tavrın yüzünden seni öldürsem kaç yıl yerim acaba ? " 

KIR ZİNCİRLERİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin