" Abla bugünkü çocuk kimdi ? " Kaşlarımı çatıp düşündüm. Bugün 4 çocuk görmüştü hangisinden bahsediyordu ?
" Hangisi canım ? "
" O işte, senin canını yakmak isteyen ? " Aklıma gelmesiyle tekrar sinirle dolduğum Göktuğ ! Ciddi anlamda sinir bozucuydu. Hangi hakla benim bedel ödeyebileceğimi söylerdi ? Burayı sevmemiştim, bu bir gerçekti. Hele de bana olan düşmanlıkları gördükten sonra.
" Önemli biri değil canım, sen yemeğini ye. " En azından daha fazla soru sormayıp yemeğini yemeye odaklanınca bu konu da rafa kalkmış oldu. Ama ben kardeşimi tanıyorsam bu konuyu tekrar açıp benim sinirlerimi birde o zıplatacaktı. Tabi birde bir sorunum daha vardı. Artık Buğlem okula gelip beklerse büyük sorun olacaktı, belliydi. Buna da bir çözüm bulmam gerekiyordu. Banyoya geçerken bunların hepsiyle nasıl başa çıkacağımı düşünüyordum.
(...)
" Buğlem beni bırak ve git artık. " Başını iki yana sallayıp, bacağıma sarılmaya devam etti. Okulun önüne kadar gelince birden bacağıma sarılmış ve beni bırakmamıştı.
" Bak o çocuk orada. Ya sana birşey yaparsa ? " Etrafa bakınca Göktuğ'un telefonla konuştuğunu gördümi. Beni görünce arkasını dönüp telefonla konuşmaya devam etti.
" Bak bana bakmıyor bile, birşey olmayacak. " Omuzlarını silkip gitmeyeceğini belli etti. Saçlarını yüzünden geri çekip onun seviyesine eğildi.
" Tatlım, korkma bana birşey olmayacak. Hem sen ablana güvenmiyor musun bakayım ? " Başını hızla iki yana salladı. Ama gözlerinde akmayı bekleyen yaşlar parlıyordu.
" Seninde annem gibi gitmenden korkuyorum. "
" Korkma, söz veriyorum sen gelince burada olacağım. Hem de elimde çikolatayla. " deyince kafasını kaldırıp gülümsedi. Sonra da arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Bende rahat bir nefes alıp okula doğru yürüdüm. Okulda sırama geçip oturdum. Bugün birşey yapamayack kadar yorgun hissediyordum kendimi. Gece hiç uyuyamamıştım ve sabahta Buğlem rahat bırakmamıştı.
" İyi misin sen ? " Batuhan yanıma oturmuş elini gözümün önünde sallıyordu. Elini tutup gözümün önünden çektim.
" Evet. " Kaşlarını kaldırıp sorgularcasına baktı ama birşey söylemedi. Akıllı çocuk. Cansu içeri sarı saçlarını savurarak girince herkes ona doğru döndü. Anlaşılan kızıl saçlarını boyatmıştı. Bizim eski okulda olsa sorun olacak bu şey burada sorun değildi demekki. Arkamdan Mert'in konuşmalarını duyuyordum.
" Esmersin sen ya, sarı saç esmere gider mi ? " Ben esmer tene sarı saçı sadece birilerinde görmüştüm : Çingeneler. Onlara mı özenmişti acaba ?
" Çingenelere benzemişsin kız, aferin. " dedim kendimi tutamayarak. Gözlerini iri iri açarak bana döndü. Dudaklarını birşey söyleyecek gibi açıp kapatıyordu. Önde oturan ve geçen gün bana yardım etmiş olan kız elini kaldırıp selam verdi. Bende aynı hareketi ona yapınca Cansu'nun alaycı bakışlarına maruz kaldım.
" Okulun burslu öğrencisiyle selamlaştığına göre kriterlerin baya düşük. "
" Senin o burslu dediğin öğrenci bir teknoloji dahisi. " diyerek konuşmaya katıldı Mert. " Yani senden kat kat üstünde sen farkında değilsin. " Saçlarını hırsla savurarak önüne döndü. Birşey diyememişti tabi. Öğretmen içeri girince bizim tartışmamızda son buldu. Kafamı önümdeki sıraya yasladım ve uyumaya çalıştım.
" Tahtadaki soruyu çözmeye ne dersin canım. " Yanı başımdan gelen sesle kafamı kaldırdım. Öğretmen yanımda duruyor ve tahtayı işaret ediyordu. Cansu'nun kıkır kıkır gülmesinden bunun onun başının altından çıktığı anlaşılmıştı. Ama bilmediği birşey vardı. Ben bu konuyu zaten biliyordum. Ayağa kalkıp tahtaya yürüdüm ve sorunun iki çözüm yolunu da yazdım. Öğretmen şaşkın bir şekilde bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIR ZİNCİRLERİNİ
General FictionYaşadığı şehirden babasını öldürüp ayrıldığında başına neler geleceğini bilmiyordu. Hele 4 erkeğin birden kendisiyle ilgili planları olduğunu duysa aklını kaçırabilirdi.