Dışarıdaki sonbahar havasında Baran ile dolaşmak varken ben burada oturmuş onun yoğun bakımdan çıkmasını bekliyordum. Doktor birkaç saat önce çıkmış ve ellerinden geleni yaptıklarını söylemişti. O öyle dediğinde bir an Baran'ın öldüğünü sanmıştım. Kalbim durma noktasına gelmiş, ama durmamıştı. O öldüğü halde yaşıyorum diye kendimden nefret etmiştim. Sonra doktor sözlerine devam etmiş ve gerisinin Baran'a kaldığını söylemişti. O zaman onu yoğun bakıma almışlardı. Geçirdiğim 7 saat bana 7 yıl gibi geliyordu. Neden normal işleyen bir hayatım yoktu sanki ?
Tabi birde bilmediğimiz, elimizi kolumuzu bağlayan bir konu daha vardı. Baran'ı kimin bıçakladığını bilmiyorduk. Onun gibi iyi birine kim zarar verirdi ki ? Eğer Berktuğ arka bahçemde ve sarhoş olmasaydı onu dahi suçlayabilirdim. Ama arka bahçemdeydi, gözümün önünde.
Ayağa kalkıp çıkışa doğru ilerledim. Biraz temiz havaya ihtiyacım vardı. Yoksa kendi sorunlarımın arasında boğulup ölecektim. Bu benim için sorun teşkil etmezdi tabi. Tam kapıdan çıkacağım sırada sedye ile içeri giren Berktuğ'yu görünce şaşkınlıkla kalakaldım. Ona ne olmuştu ?
" Ne oldu ? " dedim arkasından içeri giren Göktuğ'ya. Gözlerindeki açık nefretle bana baktı. Gördüğüm yoğun nefret yüzünden sendeledim.
" Uyuşturucu kullanıyormuş. Ve bu sefer her zamankinden fazla enjekte etmiş kendine. Bil bakalım neden ? Şu anda iki kişi bu hastanede ve senin yüzünden ölüm kalım savaşı veriyor. Daha kaç kişiye zarar vereceksin ? Sıradaki kim ? "
Gözlerimin dolduğunu ve yanmaya başladığını hissettim. Kendimi yeterince suçluyordum zaten, birde onun üstüme gelmesi gerekmiyordu. " Ben bir şey yapmadım, " dedim. Bir gözyaşı damlasının önce sol yanağımdan sonra da sağ yanağımdan aşağı kaydığını hissettim.
" Sen hayatımıza girdiğinden beri başımıza gelmeyen kalmadı. Sen beladan başka bir şey değilsin Dilan. Keşke o gün, o lanet olası gün Berktuğ'yu senin suçsuz olduğuna ikna etmek yerine, katil olduğuna inandırsaydım. En azından şimdi bu durumda olmazdı. "
" Yeter ! "
Babamın sesini duyunca Göktuğ gözlerini ona çevirdi. Evet ona bu aralar babam diyebiliyordum en azından. " Ah, katilin avukatı da geldi. " Alaycı sesi karşısında kaşlarımı çattım. Acısı yüzünden böyle olduğunu biliyordum. Ama acısını geçirmek için bana sarıyordu. Kendi acısını benim omuzlarıma bırakıyordu.
" Kes sesini. Yoksa ben keserim. "
" Ne yaparsın ? Kızının izinden gidip beni öldürür müsün ? "
" Göktuğ kendine gel. "
Yanıma gelip beni yakalarımdan yakaladığında öylece durdum. Beni sarsmasına da sesimi çıkarmadım ancak babam benimle aynı fikirde değildi. Beni onun ellerinden kurtarıp yumruğu suratına geçirdi. Berktuğ dudağından akan kanla yere çökerken alaycı bakışlarını bana çevirdi.
" Senin yüzünden zarar gören üçüncü kişi benmişim. " Ve gözlerim kararıp yere düşmeden önce son duyduğum buydu.
(...)
Gözlerimi açtığımda başımdaki ağrı yüzünden yüzümü buruşturdum. Anılar birer birer aklıma üşüşünce hızla ayağa kalktım. Kolumdaki serum canımı yakınca iğneyi çıkardım ve fırlattım. Baran ve Berktuğ benim yüzümden hastanedeydi ve Göktuğ benden nefret ediyordu. Ayaklarımı yere koydum ve odaya baktım. Benden başka kimse yoktu. Birkaç gün aradan sonra yeniden yalnızdım. Odadan dışarı çıkınca doktorla konuşmakta olan babamı gördüm. Ona gözükmeden Baran'ın olduğu yoğun bakıma doğru yürümeye başladım. Kolumdan serum iğnesini çıkardığım yer kanıyordu ve yere damlıyordu. Çokta umrumda değildi açıkçası. Cansu beni görünce koşarak yanıma geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIR ZİNCİRLERİNİ
General FictionYaşadığı şehirden babasını öldürüp ayrıldığında başına neler geleceğini bilmiyordu. Hele 4 erkeğin birden kendisiyle ilgili planları olduğunu duysa aklını kaçırabilirdi.