" Öldüm meraktan Dilan. Nereye gittin ? "
Cansu beni görür görmez kafamı şişirme ritüeline başlamıştı. Onu takmadan diğer odaya gitme planım elbette işe yaramadı ve o da benim peşimden geldi.
" Ya bana haber verseydin bari. Benide mi düşünmüyorsun ? "
" O anda aklıma kimseyi düşünmek gelmedi Cansu. "
Bakışları anlayışla yumuşadığında gözlerimi devirdim. Üstümden ona ait kıyafetleri çıkarmak için hareketlendiğimde hala dışarı çıkmadığını görüp kaşlarımı kaldırdım.
" Ne bekliyorsun ? "
" Senin bana her şeyi anlatmanı. Yoksa vücuduna meraklı değilim. Sende olanın daha güzeli bende var. "
Ağzım şaşkınlıkla açılınca gülerek kendini dışarı attı. Tamam, onun vücudu benimkinden kat kat güzeldi ve bunu sergilemekten çekinmiyordu ama yüzüme söylemesi beni baya şaşırtmıştı. Kafamı iki yana sallayarak kıyafetlerimi çıkardım ve yeni kıyafetler alarak banyoya geçtim.
(...)
" Merhaba ! " Duyduğum fazla coşkulu sesle kafamı okuduğu kitaptan kaldırdım. Tam kitabın en heyecanlı yerinde hangi kendini bilmez dikkatimi dağıtıyordu ? Karşımda 1.80 boylarında, sarı saçlı, gözleri yeşile dönük bir çocuk vardı. Gözlerine dikkatle baktım, sanki tanıdık biriymiş gibiydi ama tam çözemiyordum. Bir farklılık vardı.
" Tanışıyor muyuz ? " dedim çocuğu incelemeyi kestiğimde. Elini başının arkasına atıp kaşırken utanmış gibiydi. Başıyla sorduğum soruyu onayladı. Onu tanıyordum, evet tanıyordum ama sanki daha farklı şekilde.
" Beni tanımaman normal. Bir kaza geçirdim ve yüzümdeki bazı kemikler kırıldı. Doktorlar estetikle düzeltmeye çalıştılar ancak çokta güzel olmadı, " derken saç bitimindeki bir dikiş izini gösterdi. Aslında doktorlar gayet iyi iş çıkarmışlardı. Çocuk gayet yakışıklı duruyordu. " Sonra da saçlarımı sarıya boyadım, madem bir değişiklik yapılmıştı, tam olsun dedim. Gözlerimde de lens var. Normalde gözlerim mavi. Ama seninde bildiğin gibi ben maviyi sevmem. "
Kim olduğunu anladığım anda kalbim hızla atmaya başladı. Baran ! Eski sevgilim Baran. Babamı öldürüp terk ettiğim Baran.
" Baran ? " dedim şaşkınlıkla. Gülerek başını salladı. Güldüğünde gözlerinin kenarları kırışmıştı ve bu ona daha hoş bir görüntü katmıştı.
" Seni çok aradım, " dedi yanımdaki boşluğa otururken. En heyecanlı yerinde kalmış kitabım çoktan unutulmuştu. Şu anda ondan daha heyecanlı bir sahneyi yaşıyordum.
" Beni neden aradın ki ? "
" Babanı öldürdüğünü biliyorum. Beni ondan terk ettiğini de. Ve hayır seni suçlamıyorum. Ben olsam bende aynısını yapardım. Hatta keşke bana söyleseydin de ben yapsaydım. "
" Böyle bir şeyi yapmazdım. "
Elimi elinin içine almaya çalıştı ama çektim. Onunla konuşuyor olmam tekrar sevgilim olduğu anlamına gelmezdi.
" Yapmalıydın. Ben bu işin içinden daha kolay sıyrılırdım. Ama sen bulunduğun şehirden ayrılmak zorunda kaldın. Benden ayrılmak zorunda kaldın. Seni severken senden ayrılmak ne kadar zordu biliyor musun ? Seni aramaya başladım ve bulduğumda sen Berktuğ denen adi herifin biriyleydin ve mutluydun. Ben yoktum ama sen mutluydun. Ben sensiz doğru düzgün yemek bile yiyemezken sen mutluydun. Cesaretimi topladım ve yanına gelmeye karar verdim ama yanına gelirken bir kaza geçirdim. Dediğim gibi estetik falan derken bu zamana kadar beklemek zorunda kaldım. Şimdi de parmağında bir nişan yüzüğü var. Ama nişan gerçek değil. Yalanlar üzerine kurulu bir düzen oluşturmuşsun kendine. Ama o yalanların altında kalman an meselesi. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIR ZİNCİRLERİNİ
General FictionYaşadığı şehirden babasını öldürüp ayrıldığında başına neler geleceğini bilmiyordu. Hele 4 erkeğin birden kendisiyle ilgili planları olduğunu duysa aklını kaçırabilirdi.