49. Bölüm

179 19 0
                                    

Teoman : Papatya.

Hikayeye olan ilginin azalması yazma isteğimi bitiriyor. Bilginize. 20 bölüm bile kalmadı finale.. Siz neden böyle yapıyorsunuz :( Neyse iyi okumalaar ^^

Buğlem üzerindeki pembe sevimli elbisesiyle karşımda duruyordu. Ellerini önünde bağlamıştı ve sanki benim bir hamle yapmamı bekler gibiydi. Yanına ilerleyerek onu kucağıma aldım ve yüzümü boynuna gömdüm. Onu o kadar seviyordum ve o kadar özlemiştim ki...

" Abla beni boğacaksın, " dedi muzip bir sesle. Kendimi geriye çekerek kollarımı gevşettim. Minik elleriyle yüzümü iki elinin arasına aldı. 

" Benimde sana hediyem var. " 

" Hediyenin hediyesi mi olurmuş, " dedim gülerek. Başını onaylarcasına salladı. Onu yere indirdiğimde elbisenin önündeki küçük cebinden bir bileklik çıkardı ve bana uzattı. 

Bilekliği elime aldım ve hemen bileğime geçirdim. Teşekkür ettiğim zaman yüzünü bir gülümseme kapladı. " E o zaman bir sonraki hediyeyi de ben vereyim. " 

Duyduğum tanıdık sese çevirdim bakışlarımı. Baran elindeki kutuyu bana doğru uzattığında içinde bir şeyin hareket ettiğini fark ettim. Kutuyu elinden aldım ve hemen açtım. İki tane siyah gözle karşılaştığım anda kutuyu dayımın eline tutuşturdum ve kollarımı boynuna sardım. 

" Unutmamışsın, " dedim. " Sevdiğim ve daima istediğim şeyin bir köpek olduğunu unutmamışsın ! " 

Bana sarılmadığını fark ettiğimde geriye çekildim ve ona baktım. Yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı. Tek kaşımı sorgularcasına kaldırdığımda dudaklarını birbirine bastırdı. Bir şey söylemek istiyor ama cesaret edemiyordu. 

" Ne oldu ? " 

" Geçen sefer sarıldığımızda, yani ben sana sarıldığımda benden uzaklaştırmıştın kendini. Yine aynı şeyin olmasını istemiyorum. Sen benden sana sarılmamı isteyene kadar, öyle bir şey yapmayacağım. " 

Yutkundum. Haklıydı. Dibine kadar haklıydı. Başkasına olan sinirimi ondan çıkarmıştım. Bunun onun korkusu olacağı aklıma bile gelmemişti. Ama olmuştu. Çocuk bana dokunmaya korkar hale gelmişti. 

" Öyle olsun, " dediğim zaman elleri iki yanında yumruk oldu. Bana dokunmamak için kendini zorladığı o kadar belliydiki... 

Etrafa göz atarken Göktuğ ile karşılaştığım zaman bütün her yeri gözlerimle taradım. Ama Berktuğ yoktu. Cansu yanıma geldiğinde kime baktığımı anlamış olmalı ki " O yok burada. Senin rahatsız olmanı istemediğim için çağırmadım, " dedi. Rahatsız olur muydum ? Kesinlikle. Berktuğ burada olsaydı aralarında Baran ile bir anlaşmazlık çıkacağı kesindi. Bir vakayı daha kaldırabileceğimi sanmıyordum. 

" Ah, sana bir şeyi vermeyi unuttum. " 

" Neyi ? " 

Eliyle bir dakika işareti yaptıktan sonra kafenin arka tarafına doğru yürümeye başladım. Peşinden gitmek istesemde merakıma gem vurarak yerimde kaldım. Baran'ın yanına giden kızı gördüğüm zaman gözlerim oraya kitlendi. Kız duyamadığım bir şeyler söyledi ve Baran buna kahkaha atarak tepki gösterdi. İçimde bir şeylerin acımasızca kıpırdadığını hissettim. Sanki, sanki kıskançlık gibi. Gözlerimi inanamazcasına yumdum. Onu kıskanıyor muydum ? Hemde Berktuğ'yu severken ? Kafamı iki yana salladım. Anlamsız hislerime bir dur demem gerekiyordu. Gözlerimi açtığım zaman Baran'ın bana baktığını gördüm. Yapay bir şekilde gülümsedikten sonra 'yakışmışsınız' dedim. Dudak hareketlerimden ne dediğini anladığını biliyordum. Huzursuz bir şekilde yerinde kıpırdandı ve kafasını iki yana salladı. Omuzlarımı silktim ve kafamı başka tarafa çevirdim. Cansu yanıbaşımda değişik bir şekilde bana bakıyordu. 

KIR ZİNCİRLERİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin