Yüzüme sürdüğüm kremi yerine bırakıp çalan telefonumu elime aldım. Yine Berktuğ arıyordu. Telefonlarını hiçbir şekilde açmıyordum ama bıkmıyordu. Sabrımın sınırlarını fazlasıyla zorladığından telefonunu meşgule attım ve mesaj kısmına girdim.
" Ne istiyorsun Allahın cezası ? "
Telefonumu yatağımın üstüne tekrar bıraktım ve kremi yüzüme yaymaya başladım. Cansu'nun tavsiyesi üzerine bu kremi yüzüme sürüyordum. İnşallah sonradan yüzümde bir şey çıkmazdı. Ama bunu Cansu'yu sürerken gördüğümden o kadarda endişelenmiyordum. Ona kötü etki etmeyen bir şey bana da etmezdi herhalde.
Telefonumun mesaj sesini duyunca gözlerimi devirdim. Berktuğ muhtemelen mesaj atmıştı. Eskiden olsa koşarak atlayacağım mesaja şimdi tepkisiz kalmam garipti. Belki de gerçekten sevgilerde zamanla bitiyordu. Ya da Cansu'nun dediği gibi ben Berktuğ'yu hiç sevmemiştim. Nefesimi sıkıntıyla dışarı bıraktım. Eğer öyle bir şeyse kendimden nefret ederdim. O çocuk bana ne yapmış olursa olsun, benim birine bu şekilde davranmaya hakkım yoktu. Sevmediğim halde seviyormuş gibi hissetmiş olamazdım. Telefonumu elime alıp mesajı açtım.
" Sadece konuşmak ve sesini duymak istiyorum. Ne kadar basit değil mi ? "
Tabi birde bu vardı. Ne olmuş olursa olsun alaycılığından bir şey kaybetmiyordu. Mesaja cevap vermek için hareketlendiğim sırada telefonum çalmaya başladı. Ekranda yanıp sönen Baran ismini görünce kalbim hızla atmaya başladı. Ancak yine Berktuğ ile aynı anda hareket ettiğini fark edince dişlerimi sıktım. İkiside anlaşmış gibi aynı anda arıyorlar, aynı anda mesaj atıyorlar ve evimi basıyorlardı. Aramayı meşgule attım ve mesaj yazmaktan da vazgeçtim. Telefonumu yatağımın üstüne bıraktıktan sonra mutfağa indim. Cansu cam kenarında durmuş bir şeye bakıyordu ama hayal kırıklığıyla geri döndü.
" Ne oldu yine seninki balkona mı çıktı ? "
" Hayır, " dedi dudaklarını büzerek. " Bende öyle sandım ama değilmiş. Berktuğ sigara içmeye çıkmış. " Bir an içim sızladı. Buna sebep olan şeyin bendim. Bunu bilmek ne olursa olsun canımı sıkıyordu. Cansu da kırdığı potu fark etmiş, gözlerini yummuştu. Telefonuna mesaj geldiği zaman gözlerini açtı ve ekrana baktı. Gözlerini mutluluk kapladı ve dudağını heyecanla ısırdı. Onun mutlu etmesi benimde mutlu olmamı sağladığından gülümsedim. Ona baktığımı fark edince omuzlarını silkti.
Sandalye çekip masaya oturduğum sırada yeşil kaplı bir defterin masada olduğunu gördüm. Bana veya Cansu'ya ait olmadığını bildiğimden kaşlarımı kaldırarak Cansu'ya baktım. Gözlerini telefondan ayırıp bana baktı.
" Bende sana onu söylemeyi düşünüyordum, Baran kapıya bırakmış. Seninmiş. "
Elimle defterin ön kısmını okşadım ve sonrasında defteri açtım. İlk sayfada bir yazı vardı, gururumu okşayacak türden mükemmel bir yazı ; Hayatımdaki en güzel insana, en güzel çizimlerim.
Bir sonraki sayfayı çevirdim ve şaşkınlıkla kalakaldım. Bu bendim, yanımdaki birinin anlattığı bir şeye gülüyordum. Defterin diğer tarafında da orjinal resim duruyordu. Diğer sayfada yüzümü buruşturmuştum, bir diğerinde kızgındım. Ve daha niceleri. Defterin sonundaki kapak sayfasında da imzası ve kendi portre çizimi vardı. Defteri kapatıp göğsüme bastırdım, bunlar muhteşemdi.
" Defterde seni mutlu edecek şeyler vardı anlaşılan ? "
Hevesle kafamı salladım. Mutluluktan parladığına emin olduğum gözlerimle Cansu'ya baktım. Garipti ama belki de ilk defa ikimizde aynı anda mutluyduk.
" Defterde beni mutluluktan uçuracak şeyler vardı. "
Elini defteri almak için uzattığında tereddüt etmeden verdim. O da benim gibi bir sandalye çekip oturdu ve defteri incelemeye başladı. Defter bittiğinde hayran bakışlarını bana çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIR ZİNCİRLERİNİ
General FictionYaşadığı şehirden babasını öldürüp ayrıldığında başına neler geleceğini bilmiyordu. Hele 4 erkeğin birden kendisiyle ilgili planları olduğunu duysa aklını kaçırabilirdi.