Ellie Goulding : Love me like you do.
" Bu doğru mu ? " diye fısıldadı Berktuğ. Bakışları tamamıyla bana odaklanmıştı. Gözlerimi kaçırmaktan kaçınarak sabit tuttum. Madem bir şeyler açığa çıkmaya başlamıştı, engel olmayacaktım.
" Evet. " Tek bir kelime. Bir yıkıma sebep olduğuna gözlerimle şahit olduğum dört harfli bir kelimecik. Gözleri dolu dolu olmuştu ve Baran'ın yakasını tutan elleri önce gevşemiş, ardından da kayarak iki yanına düşmüştü. Yutkunduğu zaman inip kalkan adem elmasından gözlerimi ayırarak Cansu'ya döndüm.
" Hadi gidelim, " dediğimde sorgulamadan bana itaat etmesi onunda en az Berktuğ kadar şaşkın olduğunu gösteriyordu. Göktuğ olayları uzaktan izlediği yerden ayrılarak yanımıza geldi.
" Senin nişanda mı sahte ? "
" Hayır, " dedim hemen. " Onun ki gerçek. " Bakışları inanmadığını belli ediyordu ama şu anda onu ikna etmeye mecalim yoktu. Ne dersem diyeyim bazı konularda ciddi anlamda bencildim. Bu huyumla gurur duymuyordum elbette ama konu hakkında da yapabileceğim bir şey yoktu.
" Sana inanmıyorum Dilan. "
" İyi, " dedim gözlerimi Göktuğ'nun gözlerine sabitleyerek. " Bende senin bana inanmana muhtaç değilim zaten. Cidden bu durumdan sıkıldım, hadi Cansu gidelim. "
Baran orada durmuş bizi izliyordu. Yüzünde duygularını belli edecek hiçbir duygu kırıntısı yoktu. Bu durum bana cidden yabancıydı çünkü o daima duygularını dışa vurmasıyla tanınan biriydi. Şu anki duruşu ona benzemiyordu. Bakışları beni bulduğunda yüzüne bir gülümseme yayıldı, bana bakarken resmen gözleri parlamıştı.
Cansu sonunda hareket etmeye karar verdiğinde rahatlayarak derin bir nefes aldım. Kimsenin sözlerine aldırmadan ilerlemeye başladık. Cansu'nun ağzını bıçak açmıyordu. Bu da eve gidince kesinlikle ağzıma sıçacağının ön belirtisiydi. Bir nevi haklıydı da, kızın oynadığı oyunu berbat etmiştim. Onu yarı yolda bırakmıştım, ne yapsa haklıydı. Evden içeri girdiğimiz anda beni şaşırtmadı ve kollarını göğsünde birleştirip bana döndü.
" Aklından ne geçiyordu ? "
" Özür dilerim, böyle olacağını tahmin etmemiştim. "
" Ya sen böyle bir şeyi birden yapacak biri değilsin. Uzun zamandır düşünüyordun ama bana söylemedin mi ? "
" Hayır, " dedim. " İzin verirsen anlatmaya çalışacağım. "
Kaşlarını kaldırarak devam etmemi istediğini belli etti. Cümlelerimi kendi içimde toparladıktan sonra anlatmaya başladım. Arada durup kendi duygularımı dile getiren cümleleri söylüyordum. Dinledi, dinledi, dinledi ve sonunda gözlerimin içine baktı.
" Şunları dinledikten sonra sana hak vermemek elde değil. Ama keşke bana durumu anlatacak bir kelime söyleseydin en azından. "
Omuzlarımı silktim. Aklıma bile gelmemişti. Tamam gelmişti ama o anlarda da kendi içimdeki savaşla uğraşmakla meşguldüm...
" Olan oldu artık. Neyse dinlen sen biraz. Ve ne olursa olsun olanları düşünmemeye çalış, beynin rahat etsin biraz. "
Gözlerimi devirdim, tabi söylemesi kolaydı. Beynime düşünme diye komut versem de daha çok düşüneceğim diye bana geri bildirim gönderiyordu. Kendi beynim bana ihanet ediyordu resmen. Tıpkı kalbim gibi. Mutfaktan kendime meyve suyu doldurarak odama geçtim. Kendimi meşgul etmem lazımdı. Meşgul edersem düşünmeyi az da olsa kesebilirdim. Elime sorumlu olduğum ödevlerden birini alarak yapmaya başladım. Ödev bittiğinde ben hala düşünmeye devam ediyordum. Kalemi kağıdın üstüne bırakarak kafamı ellerimin arasına aldım. Berktuğ ve Baran hakkındaki düşüncelerim beni boğuyordu. Ayağa kalkıp camın kenarına gittim. Camı açıp dışarıdaki temiz havayı içime çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIR ZİNCİRLERİNİ
General FictionYaşadığı şehirden babasını öldürüp ayrıldığında başına neler geleceğini bilmiyordu. Hele 4 erkeğin birden kendisiyle ilgili planları olduğunu duysa aklını kaçırabilirdi.