3. Bölüm

1.7K 95 38
                                    

Multimedia : Mert

" Abi bir çay verir misin ? " Kantinci abi bana tuhaf tuhaf baktıktan sonra önüne döndü ve tost yapmaya devam etti. Kaşlarımı çattım ve isteğimi tekrar etmek için ağzımı açtım. Ama benden önbce davranan birisi çayını aldı ve ilerledi. 

" Abi bana bir çay verir misin ? " dedim tekrar. Adam ellerini önlüğüne sildi ve bana dönüp " Çay bitti. " dedi. Hala dolu olan çaydanlığa bir bakış atıp sorarcasına kaşlarımı kaldırdım. Cansu sırıtarak yanıma geldi ve " Bana bir çay ver. " dedi. Adam ikiletmeden çayı doldurunca sinirlenerek içimi çektim. Cansu bana döndü ve " Burada kimse sana çay vermez. " deyip çayından bir yudum aldı. Sinirden ağlayabilirdim, cidden bunu yapabilirdim. Arkamı dönüp kantinden dışarı çıktım. Muhtemelen bana çay verilmemesiyle Göktuğ denen piç kurusunun alakası vardı. Ben bununla mı pes edecektim ? Zaten son dersten bir ders önceydi, eve gider kendime çay yapardım. Yarında yemeğimi yanımda getirirdim, böylece kantinden alışveriş yapmak zorunda kalmazdım. Bir anda kafama dank eden şeyle adımlarımı hızlandırdım. Son dersten bir önceki tenefüs Buğlem okula gelecekti. Bahçeye çıkıp etrafıma baktım. Buğlem'in bir erkekle konuştuğunu görünce oraya doğru ilerledim. 

" Buğlem ? " Buğlem konuştuğu kişiyi bırakıp bana doğru döndü. Çocukta çöktüğü yerden kalkıp dizlerini temizledi ve bana döndü. Mert'i görünce gözlerim şaşkınlıktan iki katına çıkmışlardı sanırım. 

" Mert ? " Mert önce şaşkınlıkla ardından gülümseyerek bana baktı. Buğlem'i işaret ederek " Bu senin kardeşin mi ? " deyince başımı salladım. Buğlem'in elini tutup banklardan birine ilerlemeye başladım. Mertde peşimizden geliyordu. Bunu ayak seslerinden anlıyordum. Önüme gelen saçları geeri ittim ve Buğlem'in yanına oturdum. 

" Senin kardeşin olduğunu güzel olmasından anlamalıydım. " Gözlerimi devirip onun bu yorumuna kıkırdayan Buğlem'in saçlarını geriye ittim. " Beni burada bekle tamam mı ? Bir yere ayrılma.  " derken gözlerinin içine bakıp ikna etmeye çalışıyordum. Onu burada tek bırakmak hiç içime sinmiyordu. Ama son derse girmem gerekiyordu, sonuçta bugün girmesem başka bir gün mutlaka girmem gerekecekti. Bugünden alışması iyi olurdu. 

"Abla bana su ve tost alır mısın ? " Dudağımı ısırdım ve gözlerimi kapadım. Kantinden birşey alamayacağımı ona nasıl söyleyebilirdim ? Mert şaşkın bir şekilde bir bana birde kardeşime baktı. 

" Alamam canım.  Ama evde yaparım." dediğimde dudaklarını büzen Buğlem'e suçlu suçlu baktım. Mert kulağıma eğilip " Paran mı yok ? " diye fısıldadığında ona doğru döndüm. Evet Mert, özel okulda okuyorum ama param yok ! 

" Saçmalama Mert, sana sadece Göktuğ ismini veriyorum. Bunun sonucunu sen çıkar. " dediğimde başını anladığını belli edercesine salladı. Buğlem'e kısa bir bakışın ardından ilerlemeye başladı. Zil çaldığında bende ayağa kalktım ve Buğlem'e dönüp parmağımı salladım. 

" Buradan bir yere ayrılmak yok, küçük hanım. Ben birazdan geleceğim. " Kıkırdayarak yerinde kıpırdanınca arkamı dönüp ilerlemeye başladım. Sınıftan içeri girip camdan dışarıya baktım. Mert elinde tostla Buğlem'in yanına gidince gülümsedim. Mert arkasını dönüp kafasını cama doğru kaldırınca gözleri benimkilerle buluştu. Gülümsemem hala yüzümdeydi ve bu sefer bunu silmeyecektim. O da gülümsememe karşılık vererek ilerlemeye başladı. Hoca sınıfa girince cam kenarında oturacak yer var mı diye baktım. Ama her yerin dolu olduğunu görünce iç çekerek yerime geçtim. Tam oturmak için niyetlenmiştim ki sırama dökülmüş çayı ve bardağı gördüm. Kaşlarımı çatarak Cansu'ya baktım. Sırıtarak bana bakıyordu. 

" Neden oturmuyorsun kızım ? " Hocaya dönüp ona baktım. O ise ağır adımlarla yanıma geliyordu. 

" Cansu sırama çay dökmüş hocam. " Cansu masummuş gibi ayağa kalkıp hocaya döndü. Yüzünden hala o sırıtma gitmemişti. 

" Yok hocam, Dilan çay almak için kantine gitti. Ama kantinciye ne yaptıysa ona çay vermedi. Bende kendime çay alırken onada aldım ama masasına koyunca sırasına döküldü. " Dudağımı ısırıp kendimi sakin kalmaya zorladım. Ön sıralardan bir kız " Dilan ? " diye seslenince ona döndüm. Elinde tuttuğu peçeteyi bana doğru uzatınca ona doğru ilerledim. Teşekkür edip yerime geçtim ve çayı silip, peçeteyi çöpe attım. Bu iş kesinlikle burada bitmemişti. Bu kız bana bunu yaptıysa ben ona daha kötüsünü yapardım. Yerime geçip hocayı dinlemeye çalıştım. 

Ders bitince koşar adımlarla sınıftan dışarı çıktım. Bu kalabalıkta Buğlem'in dışarıda kalmasını istemiyordum. Buğlem'i oturduğu yerde bulamayınca endişeyle etrafıma bakındım. Yanında Berktuğ ile köşedeki ağacın orada olduğunu görünce rahat bir nefes alıp yanlarına gittim. Arkalarında olduğum için beni göremiyorlardı. 

" Ablanın numarası ne o zaman canım ? " Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı ve onların önüne geçtim. Berktuğ gözlerini kısıp bana baktı. 

" Yoksa ablası sen misin ? " Başımı tereddütle salladım. Aklına birşey gelmiş gibi bana baktı ve " O zaman numaranı sen ver. Hem kardeşini filan bulursam seni ararım. " deyince başımı iki yana salladım. 

" Çok beklersin Berktuğ. " Omuzlarını silkti. Yanımdan geçerken omzuma çarpan kişiyle Berktuğ'a doğru sendeledim. Kollarımdan yakalayıp düşmemi engelledi ve arkamdaki kişeye kaşlarını çatarak baktı. Arkama dönüp kim olduğuna bakınca sinirlerim tekrar tavan yapmıştı. 

" Ay pardon, bilerek oldu. " diyen Cansu'ya dalmamam için tek engel Buğlemdi. 

" Yarın ağzına sıçacağım, bekle sen. " Cansu birde Buğlem'e çarpıp geçince onu öldürecek gibi oldum. Berktuğ anında kollarımı bıraktı ve " Bu sefer çok oldu. İstediğini yap. " dedi. Arkasından ilerleyip saçını yakaladım. Canının acısıyla çığlık atıp ellerimi yakalamaya çalıştı. Onu okuldan ceza almamak için okulun bahçesinin dışına sürükledim. Cansu hala bağırmaya devam ediyordu. Etrafımıza toplanan insanlar umrumda değildi. 

" Bıraksana ya, bırak. " Saçlarındaki tutuşumu daha da sıkılaştırdım. Canı çok yanmış olacak ki çırpınmayı kesti. 

" Özür dile. " 

" Hayır. " dedi, aynı zamanda da etrafını tarıyordu. Göktuğ'u bulmayı umut ediyordu sanırım. Şu anda Göktuğda gelse umrumda olmazdı. 

" Sen bilirsin. " deyip saçlarını kopartacak derecede çektim. Sokağı inleten bir çığlık attı. İşin ilginç yanı kimse gelip bizi ayırmıyordu. Batuhan öndekileri iterek yanıma geldi. 

" Göktuğ geliyor, bırak onu. " Başımı iki yana sallayıp saçını elimde tutmaya devam ettim. Batuhan elimi tutup çekmeye çalıştı ama ben daha çok sıkıyordum. 

" Göktuğ yardım et ! " diye bağırınca gözlerimle Buğlem'i aradım. Küçük bir çocuk üzerinden bana zarar vermeye çalışmazdı herhalde. Göktuğ koşarak görüş alanımıza girdi. Batuhan yanımda bir küfür savurdu ve arkama geçti. 

" Birşey olursa ben buradayım. Korkma. " Omuzlarımı silkip Göktuğ'a odaklandım. Korkmam için onun kardeşime zarar vermesi lazımdı. Göktuğ etrafındaki insanları yararak yanıma geldi. Çok sakin duruyordu ama siniri gözlerinden okunuyordu. 

" Saçlarını bırakıcak mısın, yoksa ben mi bıraktırayım ? " Dudaklarımı birbirine bastırıp cevap vermeyi reddettim. Yanımıza yaklaşıp " Kolunu da koparmam gerekse bıraktıracağım. " dedi. Gözlerimi sonunda bulduğum Buğlem ile buluşturup tekrar Göktuğ'a döndüm. 

" Haketti bu sefer, bırakmayacağım. " 

" Ne yaptı amına koyayım, ne yaptı ? " Kardeşime bakıp tekrar ona döndüm. 

" Bana çarpıp geçti tamam, ama kardeşime çarpamaz. Kılına bile dokundurtmam onun ! " Bir an gözleri yumuşar gibi oldu. Sonra saçındaki elime baktı ve kızgınlık tekrar gözlerine yerleşti. 

" Tamam, bırak. Yoksa gerçekten ben bıraktıracağım. " Neden bilmiyorum ama bıraktım. Kız ağlayarak Göktuğ'un kollarına koştu. Ben ise ellerimde kalan saçlarını tiksinerek yere attım. Cansu, Göktuğ'un kulağına birşeyler fısıldayınca Göktuğ bana baktı. 

" Cansunun canını yakmanın bedelini ödeyeceksin. " 

Selam gençler. Siz bu bölümü okuyun bende diğer bölümdeki yorumları cevaplamaya gideyim :D Bölüm ithafı ayhize45 adlı arkadaşımaaa :D İthaf isteyenler söyleyebilir :D

KIR ZİNCİRLERİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin