elli üç

56.4K 3.7K 1.3K
                                    

Özcan'dan;

Üzerimi değiştirip nemli saçlarım ile içeri girdiğimde Emre sobanın önünde oturuyordu. Saçları ıslaktı ve tam bir yavru köpek gibiydi.

Ben ondan önce kalkmıştım ve banyo bile yapamadan işçileri karşılamıştım. Bir saat kadar yanlarında durmuştum ama aklım sürekli ondaydı. Kalktığında ilk beni görsün istiyordum ama neyse ki ben eve geçinceye kadar uyumuştu.

Uyandığında ise ikimiz beraber banyoya girmiştik. Benden biraz çekiniyor gibiydi, daha doğrusu utanıyordu. Banyoda kıpkırmızı olmuştu yıkanırken. Hele ki ona yardım ettiğimde utançtan bayılacağını hissettim.

"Gülüm.." dedim yanına gidip sobanın önüne otururken. Bakışlarını telefondan çekip bana dikti. Yanakları hâlâ al aldı. "İyisin değil mi?"

"İyiyim aşkım." dedi bakışlarını yeniden çevirerek. Tam bir Emresu olmuştu. Ben de biraz utanıyordum ama ikimiz de böyle kaçarsak olmazdı.

"Acıyor mu?" diye sorduğumda yerinden kıpırdandı. Kusura bakma tavşan ama sormazsam içim rahat etmeyecekti. Kaç saattir dilimin ucundaydı ama bir türlü söyleyemiyordum.

"Özi, nolur böyle sorma." dedi telefonu bırakıp beni kendine çekerek. Yüzünü boynuma görmüştü. Şimdi sarı saçlarını görüyordum sadece.

Kollarımı ona sıkı sıkı sarıp dudaklarımı saçlarına bastırdım.

"Tamam o zaman son bir şey sorup konuyu kapatıyorum." dedim yanağına eğilip. Pürüzsüz yüzden öptüm. "Krem sürmemi ister misin?"

Anında kafasını olumsuz anlamda salladı. İhtiyacı olsa da istemezdi şimdi zaten. Delikanlılığına yediremiyordu sanırım sahte kabadayı.

"Yok, eğer ihtiyacım olursa ben sürerim." dediğinde ısrar etmedim. Onu daha fazla utandırmak istemiyordum.

"Bugün çok uyudum ya ben. Normalde sizinkiler sabah erkenden uyandırıyor ya, garip geldi." dediğinde gülümsedim. Gerçekten bizimkiler aşırı erken uyanıyordu.

Hayvanlar ve işler olduğu için erken uyanmak gerekiyordu. Ama iş olmasa bile erken kalkılırdı, böyle alışmıştık. Tabi bazen ben bu kuralı yıkıyordum. Babam evde olmadığı sürece.

"Ne güzel. Aldın uykunu." dedim sırtını okşarken.

"Evet ama sen alamadın. İşçiler geldi diye. Ama neden bu kadar erken gittiler anlamadım."

"Yine malzeme yığdılar. Yarın buradan gideceğiz ya anca o zamana başlarlar."

Ben cümlemi yeni tamamlamıştım ki birden kapı çaldı. Emre kollarının arasında irkildi. Her şeyden korkuyordu bu çocuk.

"Biri mi gelecekti?" diye sordu kafasını kaldırıp yüzüme bakarken. Dudakları aşırı güzel geldiği için cevap vermeden önce fırsattan istifade dudağını öptüm. Bir saliselik temasın ardından omuz silktim.

"Yok, ben bir bakayım." dediğimde o kafasını sallarken dudaklarını yaladı. Gülümseyerek ayağa kalktım. Kapı hâlâ çalmaya devam ediyordu. Dışarıdaki sesleri duyabiliyordum.

Kapıya ilerleyip açtığımda tahmin ettiğim gibi Hasan, Ahmet ve Devrim'i kapının önünde soğuktan donmuş bir şekilde gördüm.

"Kekeee, buraya geliyorsun da niye bize haber vermiyorsun?" çünkü sevgilim ile yalnız kalmak istiyorum yarrak kafalı.

"İş falan vardı diye keke ondan." dediğimde beni dinlemeden içeri girdiler. Hem de paldır küldür.

"Anaa yavru köpek gibi lan bu." dedi Ahmet. Dişlerimi sıkarak kapıyı kapattım.

"Hoş geldiniz." dedi Emre yerinden kalkarken. Kalkarken biraz yüzünü buruşturdu.

"Hoş bulduk keke." dedi Devrim koltuğa kurtulurken.

"Oğlum içeriye biraz daha odun koysana, çok soğuk." Ahmet'in içi titreyerek söylediği şey üzerine kafamı sallayarak sobaya ilerledim. Muhtemelen soğuktan geldikleri için içerideki sıcağın farkında değillerdi.

"Bugün burada kafayı buluruz." Hasan yerinde yayılarak konuştu.

"Siktirin gidin evinize lan." dediğimde tabi ki beni dinlemeyeceklerini biliyordum.

Sobayı açıp biraz odun koyduktan sonra kapattım. Arkamı döndüğümde Emre'nin ayakta durduğunu görünce kaşlarım çatıldı. Çocuğa yer kalmamıştı.

Ahmet'in tek başına yayıldığı koltuğa oturdum ve onu baya bir ittim. Küfür ede ede kendini toparlayıp yer açınca Emre'ye baktım ve çenemin ucuyla yanımı gösterdim. Gülümseyerek yanıma gelip oturdu.

"Bugün okula gittik, hocalar okuldaydı. Diğer dönem için hazırlık yapıyorlar." Devrim bir sigara çıkarırken konuştu. Okulun açılmasına da az kalmıştı. Yani Emre'nin gitmesine.

"Bu sene devamsızlık falan ne varsa kullanacağım. Son dönem sınıfta bırakmazlar." dediğimde hepsi kafasını salladı.

"Aynen öyle keke." Devrim sigarasını yakarken konuştu.

"Siz sınava hazırlanıyor musunuz?" dedi Emre. Onun sesini duyunca huzur dolmuştu içim. Bir an bulunduğum yerden uzaklaştım sanki.

Aynı onunla ilk konuşmaya başladığımız zamanda olduğu gibi.

"Çok fazla değil." dediğimde kafasını salladı. Bir şey diyecek gibi oldu ama daha sonra vazgeçti.

"İçkileri unutmuşum arabada, gidip getireyim." dedi Hasan ayağa kalkarken. Kaşlarım çatıldı.

"Muhammed amcanın arabası mı? Nasıl izin verdi size?"

"Kaçırdım."

Hasan sırıtarak yeniden kapıya ilerlerken gözlerimi devirdim. Babası duysa ilk ona, sonra da bize söverdi.

Sıkıntı ile Emre'ye biraz daha yanaştım. Biraz daha huzura ihtiyacım vardı.

Hasan içkiyi getirdiğinde gecenin uzun olacağını anladım. Sıkıntılı bir nefes verirken, Emre'nin de benimle aynı şeyi düşündüğünü biliyordum.

O geceden sonra yalnız kalmamız gerekiyorken, şimdi arkadaş gazabına uğramıştık.

ERGANİLİ SEVGİLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin