kırk sekiz

61.5K 3.9K 3.4K
                                    

Oturduğum yerde hafif bir rüzgarın esmesi ile daha fazla üşürken biraz daha yaklaştım beyime. O bir bacağını komple uzatmış, diğerini ise hafifçe kırmıştı.

"Feryaaaadaaa gücüm yoook feryatsız duy beniii." Ahmet'in nereden geldiğini anlamadığım yoğun aşk acısı yüzünden kaç saattir acıklı şarkılar dinleyip içki içiyorduk bu soğukta.

Ben tepeye gidelim derken bu kadar soğuk olacağını düşünmemiştim.

"Yeni türküler buldum." Hasan kendi telefonunu karıştırırken. Ben de aşırı derecede türkü bulmuştum sayelerinde.

"Özcan.." dediğimde gözlerini bana çevirmeden oturduğu yerden kafasını hafifçe eğdi, beni dinlediğini belirtmişti. "Sayelerinde olmayan aşk acımı çekmeye başladım."

"Olmayan derken?"

"Yani acısı yok, aşk var." dediğimde yalandan sorduğunu anladım gülümsemesinden.

"Sen de ÖzcanSu mu oldun şimdi?" dediğimde birden damarlı elini kaldırıp tersi ile ağzıma bir tane verdi. Birden gelen ani acıyla yüzümü buruşturdum.

"Öküz." dedim burnumu kırıştırıp.

O sırada arkadaşları bizimle ilgilenmiyordu hem soğuk, hem içki hem de müzik derken iyice kafalar gitmişti. Tabi biz fazla içmemiştik bir sıkıntı olur diye.

"Kalk bir tiktok videosu çekelim." Ahmet birden Hasan'ı dürterken. Yüzümü buruşturdum. Tiktok çekmek nedir yaa.

"Yav bir siktir git, para kazanmak için bir oraya girmediğin kalmıştı." Hasan kolunu çekip bir içkisini içmeye devam etti. Ahmet bu sefer Özcan'a döndü.

"Özcan sen gel keke, yakışıklısın kesin tutar videom." kaşlarım çatıldı. Özcan umursamaz bir şekilde elini kaldırıp hareket çekti.

"Kuna tenım." dedi küfür edip. Evet şimdi sıra bana gelmişti, gülümseyip baktı ama Özcan göz temasımızı elini sallayarak kesti. "Emre'ye hiç bulaşma."

"Hay sikeyim belanızı." dedi ve ayağa kalktı. Sanırım uzakta kendi kendine çekecekti.

"Emre hadi toparlan bizde eve gidelim." dedi Özcan birasını tamamen içip kenara koyarken.

Aslında toparlanmam gereken bir şey yoktu ama sanırım arkadaşlarına gideceğimizi belirtiyordu. Soğuk zeminden destek alıp ayağa kalktım. Arkamı sirkelerken Özcan elini bana uzattı. Onun elindende tutup deve gibi adamı kaldırdığımda montunun fermuarını çekti.

"De haydi iyi akşamlar." dedi Özcan elini baş hizzasında kaldırıp selam verirken.

"Uğur bé." dedi Devrim telefondan başını kaldırmayıp.

Özcan ile göz göze gelince o yürümeye başladı. Ben de hemen arkasından yürüdüm. Hava kararmıştı ve ortalıkta kimseler kalmamıştı.

"Özi misafirler gitti mi acaba." diye mırıldandım. Biz buraya gelirken bir dolu misafir gelmişti eve.

"Saat geç oldu, bu saate kadar durmazlar."

Kafamı salladım, o yine soğuk olduğu için hızlı hızlı yürüyordu. Gözüm kalçasına değdiğinde çok hafif toprak olduğunu gördüm. Elimi kalçasına atıp silkelerken o irkilerek bana döndü.

"Arkamızı da mı rahatlıkla dönmeyecez bu devirde." ilk anlamasamda ardından sırıttım. Elim hâlâ kalçasındaydı, hafifçe sıktım.

"Yavrum bu göte-"

"Şşş..." dedi beni kendine çekip. Ulan yolun ortasında bile güreş tutuyordu. Ya da döverek sevmek için bir bahane yaratıyordu.

Bana uzanan eline vurmaya başladım. O fena halde gülüyordu. Birden elimi tuttu. İkimiz de nefes nefese kalmıştık.

ERGANİLİ SEVGİLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin