elli dokuz

45K 3.6K 1.3K
                                    

Kartımda binden fazla para olunca sıradan bir markete girdiğimde her istediğim şeyi alabileceğimi düşünüyordum. Babama bunu söylesem zaten her istediğini alırız der ama önemli olan rafları dolaşırken bunu hissetmek.

Bütün marketi gezdim ve Özcan'ın kardeşlerine biraz abur cubur aldım. Onun dışında alacak bir şey bulamamıştım. Özcan'ın işide hâlâ bitmemiş olacak ki beni aramamıştı.

Sıkıntıyla oflayıp kasaya ilerledim. Benden önceki bir teyze kasiyerle samimi bir şekilde konuşup aldıklarını poşete koyuyordu.

"İndirimler olunca haber ver bak." dedi başörtülü kadın poşetin içine aldıklarını koyarken.

"Sen merak etme Hatice teyze." dedi kasiyer gülerek. İkisinin de şivesi aşırı belli oluyordu. Kasiyer sanki sabahtan akşama kadar güneşin altında kalmıştı. Teninde öyle bir esmerlik vardı.

Kadın gittikten sonra ben de kendi aldıklarımı koydum ve bir de sigara istedim. Çocuk bana yan bir bakış atıp beyaz suratıma baktı. Şu an biri fotoğrafımızı çekse ırklar birleşiyor adı altında internette yayabilirdi. O derece zıt duruyorduk.

Aldığım çikolataları poşete koydum ve sigarayı da montumun cebine koyup dışarı çıktım. Bugün çarşı oldukça kalabalıktı, ama hep amcalar vardı.

Özcan yine borç işi için bir dükkana girmişti ama sanırım bu sefer onlar borç yapacaktı. Baya bir uzun konuşma olunca ben diğer dükkana geçerken markete gideceğimi söyleyip yanından ayrıldım. Zaten Kürtçe konuşuyorlardı, hiçbir şey anlamıyordum.

Özcan'ın yanına gitmek için dükkanların olduğu yere döndüm. Soğuk hava yüzüme vuruyordu yine. Burada ne zaman güneş açacağı, ne zaman soğuk olacağı belli olmuyordu sanki.

"Emre," Berat'ın sesi geldiğinde kaşlarımı çatarak arkamı döndüm. Montunun fermuarını sonuna kadar çekmiş, yüzündeki bir gülümseme ile bana doğru geliyordu. Tam önümde durduğunda gözlerinin içine baktım.

Önümde duran çocuk zamanında bir kızı tekmeleyenlerden biriydi. Gülümseyen suratı sanki böyle korkunç bir şeyi yapmamış gibi duruyordu. Bunu bilmesem onun iyi bir insan olduğunu düşünebilirdim.

"Efendim?" dedim tersçe, kendime engel olamıyordum.

"Hâlâ burdasın, tamamen mi burada kalacaksın acaba sen?" diye sordu, sana ne?

"Hayır birkaç hafta sonra gideceğim."

Özcan bana onunla konuşma demişti ama şimdi nasıl bir anda konuşmadan arkamı dönüp gidecektim ki? Bu yüzden acele bir işim varmış gibi davranmam gerekiyordu.

"Neyse benim acelem var, iyi günler." dedim ve arkamı dönecekken kafasını eğdi.

"Nereye gidiyorsun? Özcan'ın yanına mı?" diye sordu. Özcan'ın adını nefretle söylüyordu sanki.

"Evet, onun yanına gidiyorum kardeş." bıkkın bir şekilde konuştum. Tam gözlerimi devirecekken bize doğru yaklaşan Devrim'i gördüm.

Üzerinde montu vardı, elinde ise bir tesbih sallıyordu. Kaşları çatık ve sinirli görünüyordu. Berat karşımda it gibi sırıtırsa tabiki sinirli olurdu.

İşte geliyor Özcan hareket.

"Emre..." dedi yanımıza varmadan birkaç adım kala. Berat kaşlarını çatarak arkasını döndü.

Devrim ona kötü bakışlar atarken, aynı şekilde Berat'da bakıyordu. Nefretlerini gizlemiyorlardı. Zaten bizle aynı yaşta görünen iki gencin geçerken olayı izlediğini görünce anlamıştım ki sözde bir düşmanlık değildi bu.

"Özcan bekliyor onun yanına gidelim keke." dedi Devrim gözlerini zorla ondan ayırıp bana bakarken. Kafamı salladım.

"Tamam." dedim ve anında arkama döndüm. Berat'ın gözünün içine bakarsam bana yine bir şeyler diyebilirdi.

Ben yürümeye başladığımda Devrim biraz durdu ama daha sonra o da arkamdan gelmeye başladı. Tesbihli elini montunun cebine koyup büyük adımları ile bana yetişti. Ben ona yan yan baksam da o sadece dik bir şekilde önüne bakıyordu.

"Özcan'ın onu sevmediğini bilmiyor musun? Neden konuşuyorsun?" diye sordu birden.

"Biliyorum ama çok belli olur diye direkt yanından gidemedim. Tam gidiyordum sen geldin." dedim sakince, ama korkuyordum.

Kocamı aldatırken onun yakın arkadaşına yakalanmışım gibi hissetmem hiç normal değildi.

"Bir daha seslenirse bile durma." sinirle konuştu. Bu da iyice yengesi bellemişti beni. Ama sesimi çıkarmadım.

"Olur." dedim sadece. Biraz ters söylemiş olacaktım ki kaşlarını çatıp bana baktı ve daha sonra kafasını iki yana salladı.

Dükkanların olduğu yere gittiğimizde aynı saniye Özcan dışarı çıkmıştı. Kafasını eğip montunun önünü kapattı ve fermuarı çekerken bizi fark edip kaşlarını çattı. O geceden sonra ikimizi yan yana görmek şaşırtmıştı benimkini.

O da bize doğru yürüyünce ona yaklaştığımızda direkt olarak yanına geçtim. Kolumdan tutup çaktırmadan biraz daha kendine çekti ama gözleri Devrim'in üzerindeydi.

"Hayırdır keke?" diye sordu anlamayarak. Devrim'in gözünün içine baktım, onunda gözleri benim gözlerime saniyelik olarak uğradı ama daha sonra yeniden Özcan'a döndü.

"Hamza abiye uğrayacaktım, gelirken Emre'yi gördüm. Berat ile konuşuyordu." direkt ispiyonlamıştı göt.

Özcan kaşlarını çatıp bana döndü, göz kırptı hayırdır anlamında.

"Ben sana konuşma demedim mi?" diye sordu sakince ama sinirlendiğini hissediyordum.

"Seslendi dönüp baktım, birden gitsem dikkat çekerdi ondan bekledim. Gidecekken Devrim geldi. Valla ben konuşmadım." dedim yavru köpek bakışları atarken.

Özcan gözlerimin içine baktı, baktı, baktı... yumuşamasına her saniye tanıklık ettim. Derin bir nefes alıp bakışlarını çevirdi.

"Bundan sonra seslenirse bile durma." dedi aynı arkadaşı gibi. Gözlerimi devirmemek için zor tuttum kendimi.

"Tamam, merak etme sen." dedim yukarı doğru bakarken. Çocuğa bakarken basım dönüyordu resmen.

"Hadi, eve gidelim. Devrim sen de gel. Yemek yersin." dedi Özcan. Devrim itiraz etmeye hazırlanıyordu ki Özcan nasıl baktıysa durdu birkaç saniye.

"Tamam, ama önce işimi halledeyim. Siz gidin ben gelirim." dedi sakince. İşte böyle adam olacaksın.

"Tamam, bekliyorum."

Özcan eliyle bana yön verince bir daha onun yüzüne bakmadan ilerledim. İkimiz sessizce yürürken Özcan esnaflara selam veriyordu.

Ben ise yeni gelin gibi kocamın peşinden ayrılmıyordum.

ERGANİLİ SEVGİLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin