otuz beş

50.8K 3.8K 1.1K
                                    

Özcan'dan;

Ceketimin önünü kapattıktan sonra her zaman bizimkiler ile buluştuğumuz tepeye çıktım. Uzun süredir onları da görmüyordum.

Konuşma ve gülüşme sesleri kulağıma dolarken adımlarımı hızlandırdım. Muhtemelen yine çakır keyif olmuşlardı.

Tepeye geldiğimde öğrenci sofrası hazırladıklarını gördüm. Dudaklarımın kenarı kıvrılırken yanlarına ilerledim. Birkaç adım kala beni ilk Devrim fark etmişti.

"Ooo Özcan keke, yüzünü gören cennetlik." dediğinde ellerimi cebimden çıkardım.

"Yüzümü sizin gibi ibnelere göstermiyorum ki cenneti kirletmeyin." dedim ve onlar gibi ağacın kenarına çöktüm.

"Bitti mi işin?" diye sordu Hasan. Kafamı salladım ve ceketimin fermuarını biraz açtım. Ortaya koydukları siyah poşete uzandım. İki tane bira kalmıştı.

Bir birayı alıp karanlığın arasında elimi toprağa sürüp açacağı ararken, Ahmet kalçasının altındaki açacağı bana uzatınca ona gülümseyip aldım ve biramı açtım.

"Okula da gelmedin bu hafta." Ahmet konuştuğunda biramdan bir yudum alırken ona baktım.

"Dedim ya çalışmam gerekiyordu.." o sırada aklıma gelince şişesi kenara bıraktım ve ceketimin fermuarını açtım. "Bu arada..." dedim içinden üç yüz TL kadar çıkarırken. Parayı avucumda tutup Devrim'e uzattım.

"Eyvallah keke." bana baktı. Almaya niyeti yoktu ama almama gibi bir lüksü de yoktu.

"Keke acelesi yok." bana verdiği borcu almaya çekiniyordu. Biraz daha yaklaştırdım elimi.

"Elimde varken al işte." dediğimde birkaç saniye durup düşünsede ardından utana sıkıla aldı.

"Oğlum sen niye apar topar gittin öyle İstanbul'a? Soramadık bir türlü." dedi Ahmet. Devrim parasını hızla cebine atarken ben onun yaşadığı şehrin ismini duyunca bakışlarımı çevirdim.

"Acele bir işim vardı, günübirlik gittim." dedim ve daha fazla soru sormasın diye bakışlarımı Ergani'nin güzel manzarasına çevirdim.

Onlar da daha fazla bir şey sormadılar. Ahmet her zaman olduğu gibi telefonundan bir türkü açtı.

Ahmet Kaya- Korkarım.

Sesini kısıp konuşmalarına devam ettiler. Ben ise baktığım yere öylece takılı kalmıştım. Biramdan bir yudum alırken telefonum çalınca ruhsuz bir şekilde telefonumu ceketimin cebinden çıkardım ve ekrana baktım.

Kayıtlı olmayan bir numaraydı. O' arıyordu.

Derin bir nefes alıp telefonu açtım.

"Alo?" dediğimde gelecek sesi bekledim. Bizimkiler telefonla konuştuğum için biraz daha sessiz konuşmaya başlamışlardı ama benimle ilgilenmiyorlardı.

Birkaç saniye durdum, onun titrek sesini duydum. Bir iç çekti. Tam bir şey diyeceği zaman telefonu kulağımdan çekip hızlıca kapattım.

Telefonu elimde sıkarken bir daha aradığında sürekli yaptığım gibi yine engelledim.

Manzaraya bakarken biramdan bir yudum daha aldım. Onun nefesini bile duymak kalbimi acıtıyordu. Geçmiyordu.

Ben ona o kadar güvenmiştim ki, o güveni ezip geçtiği zaman bitmişti benim için. Aramızdaki şey bitmişti ama sevgim... o da geçmiyordu.

Her aradığında o üzgün nefesini duymak bile ağlamama sebep oluyordu. Aynı şimdi gözlerimden bir damla yaşın karanlıkta belli etmeden boynuma doğru aktığı gibi. Dayanamıyordum.

Bir gün içinde hem sevgilimin eskiden benimle alay ettiğini öğrenmiştim, hem de başkası ile öptüğünü.

Ona dalga geçiyorsan, eğlence için yapıyorsan uzak dur demiştim. Durmamıştı.

Aldatma söz konusu bile olmasın demiştim... Aklıma gelince şişeyi sıktım sinirle.

Onu ilk gördüğüm anın bana böyle acı vereceğini düşünmemiştim.

Hâlâ o mekanda gördüğüm zaman oluşan sızı vardı kalbimde.

Geçmiyordu...

ERGANİLİ SEVGİLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin