yirmi bir

55.4K 4.5K 4.3K
                                    

Emre: Aşkından yanam yanam yanam kül olayım mı??

Emre: Kapında kalam kalam kalam kul olayıım mı?

Özcann: Hayırdır?

Emre: Yeni bir türkü buldum, çok güzel.

Özcann: Bu türkü bayadır var zaten.

Emre: Olsun ben yeni keşfettim.

Emre: Seni çok özledim.

Emre: Görüntülü arayabilir miyim?

Özcann: İşteyim ama tamam.

Özcann: Ben de özledim.

Özcann: Bekle.

Siktir, ben de özledim dedi. Beni özlemişti. O da bana aşık olmuştu kesin.

Abartma Emre.

Kalbim hızlı hızlı atarken üzerimdeki kapşonu düzelttim ve kamerayı açıp yüzüme baktım. Bugün iyiydim baya evet.

Dakikalar sonra görüntülü arama isteği çıktığında yutkundum, nefesim hızlanmıştı resmen. Çok bekletmeden açtım telefonu.

Özcan o sırada etrafına bakınıyordu, sanırım yerine tam yerleşememişti. Bir makine sesi geliyordu. Gözleri saniyeler içinde telefona dönünce beni gördü ve gülümsedi.

"Ne yapıyorsun?" diye sordum oturduğum yerde hafifçe dikleşip. O da sonunda oturmuştu.

"Çalışıyorum işte, asıl sen ne yapıyorsun?" diye sordu gülümseyerek. İkimiz de it gibi heyecanlıydık.

"Yatakta oturmuş müzik dinliyordum, arkadaşlar ile buluşmuştum. Yeni geldim eve." dediğimde anlattığım her şeyde kafasını sallıyordu.

"Nereye gittiniz arkadaşlarınla?" diye sordu, ulan çok yakışıklıydı bu çocuk. Kafamdaki sorduğu soruyla alakasız olan düşünceyi bir kenara atıp gülümsedim.

"Bizim burada bir kafe var, çoğunlukla okuldan çocuklar gidiyor. Orada takılıyoruz." hızlı hızlı konuştuğumda gülümsedi.

"Anladım."

"Sen nerede çalışıyorsun? Daha önce sormadığımı fark ettim." neden daha önce sormamıştım bilmiyordum, belki de ilgimi çekmiyordu.

"Burada bir terzi var. Okuldan arta kalan zamanlarda buraya geliyorum. İşte götürülmesi gereken yerlere ben götürüyorum falan." diye açıkladığında dikkatli dikkatli dinleyip kafamı salladım.

"Baya güzel, çok yorulmuyorsun değil mi?"

"Yok, evde durmaktan iyidir." dedi dudağını yalayıp.

Daha sonra ise bir sessizlik oluştu, nasılsın iyisin faslı geçmişti. Ve şimdi öyle tatlı bakıyordu ki, kanım kaynıyordu. Dudaklarımı dişledim.

"Demek beni özledin?" diye sorduğumda anında bakışlarını önüne çevirdi, muhtemelen biri var mı diye kontrol etti. Ardından yeniden bana döndü. Dudaklarında ufak bir gülümseme vardı.

"Evet." evet, kalbim artık yoktu.

"Özcan sen çok tatlısın." yine bakışlarını kaçırdı ama bu sefer aşağıya doğru baktı. Utanmıştı.

"Yerim seni lan." dedim dayanamayarak. Afallamış bir şekilde ekrana baktı bu sefer. Sanırım sesimden ilk defa duyuyordu.

"Yavrum..." dedi ve kapıya baktı. Ben hitap kelimesi ile baygınlık geçirmemek için kendimi zor tutarken o telefonun sesini kıstı sanırım. "Biri duyacak."

"Kulaklık taksana." dediğimde beni duyuyordu sanırım, gülümseyip cıkladı.

"Kulaklığım evde kaldı." üzülmüştüm, tam da gazı almış gidiyordum.

"Asma suratını." dediğinde omuz silktim.

"Ben artık rahat rahat konuşmak istiyorum, keşke İstanbul'a gelsen." elini boynuna atıp kaşıdı.

"Biraz zor bu aralar. Zaten çok fazla şehir dışına çıkan biri değil. Bir de taa İstanbul." kapşonun ipini alıp dudağıma sürdüm onu dikkatle dinlerken. O normal bir şekilde konuşurken, dikkati dağılmıştı yine.

"Zorlasan biraz." dediğimde birkaç saniye durup yutkundu.

"Bakarız." dedi ve gözlerini çevirdi. Aşırı tatlıydı şuan.

Arkadan yaşlı bir adam ismini seslenince ayağa kalktı.

"Geliyorum Hamdi amca." dedi önüne bakarken, ardından ekrana döndü.

"Benim şimdi gitmem lazım, yazarım sana."

"Tamam aşkım, görüşürüz."

"Görüşürüz gülüm." dedi ve yürümeye başlarken ekranı kapattı.

Tam gülümseyip yatağa geri yatmıştım ki az önceki konuşma aklıma gelince gözlerimi irileştirdim.

Ben ona Aşkım demiştim!

Daha da inanılmazı o itiraz etmeden görüşürüz demişti!

Telefonum titreyince kalbimin gürültüsü ile mesajı açtım.

Özcann: Az önce bir yanlışlık oldu.

Emre yazıyor...

Emre yazıyor...

Emre: Artık helalimsin.

ERGANİLİ SEVGİLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin