otuz iki

51K 3.8K 5.3K
                                    

"Emre, gel gel." Barlas yoğun müziğin arasında dans ederek beni elimden tutup yeni kalabalığın arasına soktu.

"Doğum günün kutlu olsun Emre..." Aslı dudaklarına sürdüğü kırmızı bir ruj ile çekici bir şekilde konuşunca gülümsedim.

"Teşekkür ederim." dedim, hâlâ gözlerimin içine bakıyordu. Senden etkilenmiyorum, illa bunu yüzüne karşı mı söylemem gerek?

Herkes teker teker doğum günümü kutlarken Selim elinde bir içki ile ortada dans edenlerin yanına gidip dişlerini göstererek sırıttı.

Böyle ortamları eskiden çok sevsem de şimdi bir an önce buradan kurtulmak istiyordum. Hiç kendi doğum günümmüş gibi hissetmiyordum.

Doğum günümü Özcan'ın yanında ya da en kötüsü onunla mesajlaşarak geçirmek isterdim. Ama o da bugün doğum günüm olduğu için sen eğlenmene bak demişti.

Sürekli keşke ben de yanında olsaydım diyordu. Keşke demekten kendimi alamıyordum. Ama bu ortamda değil, yalnız başımıza.

"Emre yüzün gülsün biraz, yüzün." Buğra bana içki verirken ona samimi olmadığı belli olan bir gülümseme ile karşılık verdim.

Biraz rahatlamak için içkiyi kafama diktim. Acı tat genzimi yakarken yüzümü buruşturdum. İğrenç bir tadı vardı, niye hâlâ içiyorduk onu da bilmiyorum.

Küçük mekanın bar kısmına yürüdüm. Burayı kiralamıştık. Annem ve babam bile yardım etmişti, çünkü benim keyfim her şeyden önemliydi onlar için. Ama şu an hiç keyifli değildim. Belki içkiye biraz abanırsam daha iyi olurdum.

"Pastayı iki katlı yaptırdım." dedi selim yanıma gelip barın tezgahına sırtını yaslarken. Yüzüme bakmadan içkisini yudumluyordu.

"İçinden dansözde çıkıyor mu kardeşim?" gözlerimi devirerek konuştuğumda gülümseyerek bana döndü.

"Dansözün değil de bir Kürt'ün mü çıkmasını beklerdin?" dediğinde dişlerimi ve elimde tuttuğum içki bardağını sıktım.

"Selim-"

"Biliyorum Emre. Ondan hoşlandığını biliyorum." o sinsice sırıtırken gülümsemem anında soldu. İlk defa direkt olarak bildiğini söylüyordu.

"Selim bak.."

"Merak etme, eğer bu sevdadan vazgeçersen ailenin kulağına gitmesini de, onun ailesinin kulağına gitmesini de engellerim." göz kırparak söylediğinde afallamış ifadem yerini sinire bırakmıştı.

"Neden bunu yapıyorsun?" bedenini bana çevirdi. Hala sırıtıyordu ama zorlama bir gülüştü.

"Arkadaşımı korumaya çalışıyorum. Dediklerimi unutma." deyip yeniden göz kırptı ve içkisini kafasına dikip tezgaha sert bir şekilde koyup gitti.

"Sikeyim!" diye tısladım.

Onlara önceden haber vermeseydim, mesajları okutmasaydım ondan hiç haberi olmayacaktı. Benim salaklığım yüzünden şu an bu haldeydim.

Ben de içkimi kafama diktim. Siktiğimin günü. Keşke doğmasaydım.

"Hadi, doğum günü çocuğu gelsin pasta kesilecek!" Selim mikrofonu eline alıp az önceki konuşma olmamış gibi büyük bir neşe ile konuştu. Daha sonra benim gözlerimin içine baktı. Gözleri emir vericiydi.

"Orospu çocuğu." diye mırıldandım ve kalabalığın arasına gittim.

Moralimin bozuk olduğunu herkes anlamıştı. Zor da olsa gülümsedim. Saçma bir doğum günü şarkısı çaldıklarında pastamı garson ve Barlas getirdi.

"İyi ki doğdun Emre!" bağırışları yükselirken Özcan ile ilgili bir dilek dileyip mumları üfledim.

Alkışlar kulağımda çınlarken tek tek herkes bana sarıldı. Bazıları hediyelerini direkt verirken sonunda kutlam faslı bitmişti.

Buğra ve Barlas benim moralimin düşük olduğunu görünce benim en güldüğüm danslarını yapmaya başladılar. İçtiğim içkilerde biraz olsun çarpmaya başlamıştı.

İşi olanlar dağılırken yarıdan çoğu gitmişti. Şimdi ise her parti sonunda oynan doğruluk cesaretlik oyununu oynayacaktık. Bunu millet birbirleriyle daha iyi oynaşsın diye düzenlemişlerdi.

Hepimiz bir köşeye geçerken ışıklar hâlâ parlıyordu ama şarkı sonlanmıştı. Sarhoş gençler birbirlerinin üzerine yığılmıştı.

"Eveeet çeviriyorum." dedi Selim gülümseyerek. Çevirdiğinde Oktay ve Eren arasında kalmıştı şişe.

"Doğruluk mu cesaret mi?" diye sordu Oktay. İkisi de aşırı sarhoştu.

"Cesaret amına koyim." dediğinde Oktay gülümsedi.

"Sikimi öp başının üstüne koy." herkes kahkahalar ile gülmeye başladığında bazıları ibne diyerek şakaya vurarak küfür etmeye başlamışlardı.

"Tamamm." Eray kalkıp onun yanına gitti. Pantolonundan belli olan üyesini öptü ve başına koydu. Bu görüntüye kahkaha atmaya başladım.

"Amına koduğum!" dedi Barlas.

Daha sonra onlarca kez çevirdiler şişeyi. Bana iki kez gelmişti ikisinde de doğruluk demiştim. Saçma sapan sorular sormuştu herkes. Gerçekten bu oyunda doğruluk kısmı aşırı saçmaydı.

Bir daha çevirdiler şişeyi. Selim ve Özgü'nün arasında kaldığında Selim sırrı.

"Doğruluk mu cesaret mi?" dediğinde Özgü omuz silkti.

"Cesaret."

"Emre'yi bir dakika boyunca öp." dedi, gözlerim sonuna kadar açıldı. İkimiz itiraz etmeye başladığımızda çoktan millet bağırıp itirazlarımızı engellemişti.

Kameralar açılırken Özgü yanıma yaklaştı. Sarhoş olduğu için umursamıyordu ama yarın videolarda gördüğünde çok utanacaktı.

"Hadi Emre." dedi Selim. Derin bir nefes aldım.

Özgü direkt dudaklarıma yapıştığında bağırışlar ve alkışlar kopmaya başlamıştı. Alt dudağımı dudaklarının arasına alıp emdiğinde ağzımı araladım. Dilini ağzımın içine soktu.

Selim büyük bir kahkaha atınca irkildim. Daha yirmi saniye vardı. Özgü'nün kolundan tuttum dengede durmak için. Bu sefer millet ondan geriye doğru saydı. Sıfır olunca direkt geri çekildim.

"Yaaa Emre, güzeldi değil mi? Şimdi sen o kandırdığın çocuk ile böyle bir şey yapabilir misin? Gerçi dalga geçmek için yapardın." kaşlarım çatılırken Selim'in yüzüne baktım.

O kapı tarafına bakıyordu. Onun bakışlarını takip ederek gözlerimi kapıya çevirdim. Kapının önünde gördüğüm beden ile tüm vücudum titremeye başlamıştı. Kanım çekilmiş gibi hissediyordum.

Özcan mekanın kapısının önünde durmuş titreyen ellerini yumruk yapmış, dişlerini sıkarak büyük bir öfke ve hayal kırıklığı ile bana bakıyordu.

ERGANİLİ SEVGİLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin