kırk

58.5K 4.4K 3.6K
                                    

"Evet anne, sıkıntı yok. Gelincede sizi direkt arayamadım. Biraz kafa dinlemek istedim." Özcan'ın yatağında oturmuş kapşonumun ipleriyle oynayarak annemlere açıklama yapıyordum. Özcan'a dalıp onları aramayı unutmuştum.

"Üşüyor musun? Şömine var değil mi orda. Yak onu." annem konuştuğu sırada kapı açıldı ve Özcan içeri girdi. Bir iki saniye bakıştık.

"Var anne, yakıyorum." annemle konuştuğumu anlayınca bakışlarını kaçırdı ve dolabına gitti.

"Tamam oğlum, Metin amcanın marketi açıksa ona selam söyle. Paran olmasa bile oradan alışveriş yap. Biz hesabına para göndeririz."

"Tamam anne ben selam söylerim. Ama dışarı çıkmıyorum hep evde oturuyorum. Telefonla bile çok uğraşmıyorum. Bazen deniz kenarına gidip yürüyüş yapıyorum güneş gitmeden." Özcan bir kazak çıkarırken dönüp bana baktı. Yalan söylediğim için sanırım. Gözlerimi kaçırdım ve kapşonun ipini dudaklarıma sürdüm.

"Aferin canım benim, kafanı dinle."

"Tamam anne, şimdi kapatıyorum. İkinizi de çok öpüyorum. Görüşürüz." annemde son uyarısını yapıp kapattı. O sırada Özcan üzerini çıkarıp diğer kazağını giyiyordu.

"Yalan ağzına yuva yapmış." dedi kazağı kafasından geçirirken. Dudaklarımı büktüm ve yatakta dikleştim.

"Ama ne yapayım. Beyimin yanına mı geldim diyeyim." gözleri hızla beni buldu. Heyecanlanmıştı. Gülmemek için kendimi zor tuttum.

"Ya Özcan.." dedim yataktan kalkıp yanına giderken. O da kazağını düzeltiyordu. Hemen yanında durdum.

"Noldu?" dedi kafasını eğip yüzüme bakarken.

"Ben bir buçuk ay geldim ama burada sizinle o kadar uzun süre kalırsam çok ayıp olur. Bana pansiyon, öğretmenevi gibi bir yer bulamaz mıyız?" elimi kazağını atıp ucuyla oynamamak için kendimi zor tuttum. Çok cilveli davranıyordum. Özcan umursamadan elini saçlarına atıp düzeltti.

"Sıkıntı yok. Zaten şimdiden evin içinde fark edilmiyorsun. Bizim daha önce bir dolu misafirimiz geliyordu buraya. Dedem'in evini yan tarafa yaptırınca azaldı. Sıkıntı yok bizimkiler alışık. Yabancı kalmazsın yani..." dedi ve daha sonra bana döndü.

"Hem benim evim dururken pansiyonda kalamazsın." dedi keskin bir şekilde.

"Tamam, sen ne dersen o." dedim gülümseyerek. Harbiden çok cilve yapıyordum artık.

Elini kaldırdı sanki yanağıma koyacaktı. Birden ne yaptığının farkına vardı ve kaşlarını çatıp elini indirdi. Bir daha yüzüme bakmadan kapıdan çıkıp gitti.

O dışarı çıktığında ofladım.

"Ne zaman gerdeğe gireceğiz biz ya."

----

Özcan'ın dediği gibi artık beni evden biri gibi görüyorlardı. İlk geldiğimde bana hiçbir iş yaptırmayan, sürekli bir şeyler yediren ev ahalisi şimdi misafirmişim gibi davranmıyordu. Bu durum hoşuma gitmeye başlamıştı. Ama ta ki kümesteki tavuklara bak denilene kadar.

Özcan'ın annesi tavuklar ve horozlar çok bağırdığı için ilk başta küçük oğullarından birini gönderecekti bakmak için ama çocuklar içeride olmayınca beni gördü ve git bir bak dedi. Türkçesi'de fazla olmadığı için anlayamadım, direkt kabul ettim zaten.

Ayakkabımı giyinirken ben ne bok yiyeceğim diye düşünüyordum.

"Şimdi ne yapacağım ki ben.." diye mırıldandım. Özcan'ın da ben bir el pubg atarken ortadan kaybolası tutmuştu. Beni bırakıp nasıl giderdi anlamıyorum.

Ayakkabıyı giyinip dışarı çıktım. Montumu giyinmediğim için soğuk tüm vücudumu ele geçirmişti.

Arka tarafa doğru ilerledim. Şimdiden horozların sesini duyuyordum. Ben bir böcekten bile korkardım. Ne diye kabul ettim ki.

"Offf.." dedim yeniden. Arkaya gittiğimde çocukların gülüşme sesleri geliyordu.

"İki numara.." çocuğun adını da bilmiyordum ki. İki hepsi birden bana baktı. "Siz mi bir şey yapıyorsunuz?"

"Biz yapmadık bir şey." üç numara tatlı bir şekilde konuştu. Ama belli onlar yapıyordu.

Tam bir şey daha diyecektim ki bir civciv üzerime doğru geldi. Gözlerim sonuna kadar açılırken kenara doğru koştum.

"Gelme..." diye korkuyla bağırdım ama öyle hızlı geliyordu ki ayağımın altına girecek diye korkuyordum.

Çocuklar kahkaha atarken ben civcivin gelmesini engellemeye çalışıyordum. Elim ayağım titiyordu.

"Heey ne oluyor?" birden Özcan'ın sesi geldiğinde onun yanına hızla gidip beline sarıldım.

"Özcan kurtar beni." dediğimde refleks ile kolunu belime doladı.

"Noldu yavrum?" dedi yüzüme bakmaya çalışarak.

Hem korkuyu hem de utancı bir arada yaşıyordum. Özcan kardeşlerine baktı, daha sonra bize yaklaşan civcive. Ben biraz daha yanaştım ona.

Özcan'ın dudakları kıvrılmıştı, hatta üstüne bir de kahkaha atmıştı.

"Civcivden mi korktun cidden sen..." dediğinde omuz silktim. Evet ondan korktum.

"Özkan, sokun siz kümese hepsini." dediğinde çocuklar hâlâ gülüyordu. Dudaklarım büküldü.

"Söyle gülmesinler." kolunu sıklaştırdı.

"Şşş coşmayın." dedi kardeşlerine. Kardeşlerinin sesi yavaş yavaş kesilmişti.

Özcan belimi hafifçe okşayıp bıraktı. Bakışlarımı ona çevirdim. Evet biraz fazla yakın durduk. O kadarı sakıncalıydı.

"Hadi eve girelim." dedi gülümseyerek. O da gülüyordu.

Bir şey demeyip kafamı salladım ve ondan önce yürümeye başladım. O hemen arkamdan çenesini baş parmağı ile kaşıyarak geldi.

Ben içeri girdiğimde direkt odaya geçtim. O da hemen arkamdan gelmişti. Yatağa doğru ilerlerken kapı birden kapandı ve kolumdan çekildim birden. İrkilirken gözlerim sonuna kadar açıldı.

Gülümseyerek beni kendine çekti ve sıkı sıkı sarıldı. Kalbim hızlı hızlı atıyordu. Beni daha kendime gelememiştim ki kendinden ayırdı be bir yanağımı tutup diğerine sıkı bir öpücük kondurdu.

"Deli etme beni." dedi dişlerini sıkarak. Ben ona şok ile bakarken bir daha sarıldı.

Kendini çekip yüzüme gülümseyerek baktı ve ardından odadan çıktı. Ben arkasından kalbim deli gibi atarken öylece bakakaldım.

İlk defa beni öpmüştü...

ERGANİLİ SEVGİLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin