elli beş

49.7K 3.8K 3.3K
                                    

Küçük çocuklar önümde savaş verirken, kendi düşüncelerimde boğuluyormuş gibi bomboş gözlerle onları izliyordum.

Balayı niyetine koyduğum iki günlük çiftlik tatilinden gelmiştik ve ben normalde ulan o nasıl geceydi diye düşünmem gerekirken Özcan'ın babası ile yaşadığı o kötü anları ve onun nasıl bir çocuk gibi ağladığını düşünüyordum.

Yaşadığı şeyler bana göre oldukça ağırdı. Özcan'ın kalbini biliyordum, onun kalbinde zaten büyük bir yara açmış olmalıydı. Babasından sevgiden çok sevgisizlik görmesi, onun için büyük bir eksiklikti.

Bana 'tek umudumsun' demişti.

Sevgisini iliklerime kadar hissetmiştim. Bir karanlık yoldan giderken sanki onu aydınlatan bir ay ya da yıldız gibiydim. O öyle görüyordu.

O an kendimi sebepsiz yere çok güçlü hissettim. Benim çekindiğim ve gerektiğinde korktuğum çocuğun bir ışığıydım ve ben olmasam karanlıkta kalacaktı.

Onu asla bırakmayacağıma yemin etmiştim kendi kendime. Onu hep koruyacaktım.

"Daye, bizim kız yakalamış Öze'yi." içeriden ablasının sesi geldiğinde kaşlarımı çattım. Düşüncelerimden anında sıyrılmıştım.

Yine hangi kaşar benim yiğidimi kıstırmıştı ulan.

Ayağa fırladım ve ilk başta camdan dışarı baktım. Kapının önünde Özcan ve Zelal denilen kız konuşuyordu. Daha doğrusu o bir şeyler konuşuyordu ama Özcan geçiştirir gibi kafasını sallıyordu.

Kaşlarım çatılırken pencerenin önünden ayrıldım ve dışarı çıktım. Sanki denileni ve Özcan'ı hiç görmemişim gibi ayakkabımı giyinip kapının önüne çıktım.

Ellerimi cebime koyup duvara yaslandım ve bana dönük olan Özcan'a sert sert bakmaya başladım. Evet gözleri bana dönmezse muhtemelen kollarımı sıvayıp kıza saç baş dalmak için atağa geçecektim.

Dışarıda havalanıyormuş derin nefesler alıp etrafıma bakındım. Özcan'ın bakışları saniyeler içinde bana çevrilmişti. Hemen kaşlarımı çattım. Korkuyla yerinde kıpırdandı.

Ağzımı oynatarak 'ağzına sıçarım' dedim.

Gözlerini benden çekip kıza dikti ve bir şeyler söyleyip kafa selamı vererek kızın yanından ayrılıp bana doğru yürümeye başladı. Konuşmayı birden kestiği belliydi çünkü kız biraz şok olmuş arkasından bakarken benimle göz göze geldi. Yıkılmış oluşunu gizleyip bana gülümsedi ve kafasıyla selam verdi.

Eğer yiğidime yanaşmamış olsaydın belki seni sevebilirdim Zelal kız. Ama sen Emre hazretlerinin kocasına yan gözle bakarak dünyadaki en büyük hatayı yaptın.

Zoraki bir şekilde gülümsediğimde kızın gözleri bir kez daha Özcan'ı delip geçti ama önüne döndü ve evine doğru yürümeye başladı. Özcan yanıma gelip benim gibi duvara yaslandı.

"Anlat." dedim sanki bir polis havası ile. Az ve öz. Ve yeterince korkutucu.

"Yolda gördü, selam verdi. Okulumu ve ne zaman askere gideceğimi sordu. Okulumu anlattım, askerliği bilmediğimi söylerken sen çıktın. Konuşma bitti." dedi cebinden bir sigara çıkarırken.

"Sanane lan onun askerliğinden?" dedim birden ona dönüp. Kaşlarını çattı.

"Onun askerliği değil, benim askerliğim."

"Yav neyse, ona ne?" sinirden dilim dönmüyordu.

"Bilmiyorum." diye mırıldandı. Biliyordu.

"Seni istemeye gelecekleri zamanı ayarlıyor değil mi?" dedim vücudumu tamamen ona çevirip, yine kaşları çatıldı.

"Benim onu istemeye gideceğim zamanı." diye düzelttiğinde gözlerimi sonuna kadar açtım.

"Ne dedin sen!" dehşetle sesimi yükseltince pes etmiş gibi yüzünü buruşturdu.

"Emre Allah aşkına kafama sıkacağım şimdi ha."

"Spoi mi bu?" diye sorduğumda yine kaşları çatıldı.

"Ne?" dediğinde öfledim. Sinirden beynim bulanmıştı.

"Özcan bir daha senin yanında görürsem kafasında saç bırakmam o kızın." dediğimde ilk bir şey diyecek gibi oldu, muhtemelen 'kadına nasıl el kaldırırsın' diyecekti ama sonra benimle uğraşmak istemiyormuş gibi kafasını hızla salladı.

"Tamam yavrum." dedi ve elinde beklettiği sigarayı dudaklarına koyup çakmağını çıkardı ve ucunu tutuşturdu.

"Nereye gittin?" diye sordum geriye yaslanıp ona bakarken.

"Birinin borcu vardı, onu almaya gittim. Yani bana değil, evin borcuydu." muhtemelen babasının borcuydu.

"Keşke ben de gelseydim," diye mırıldandım.

"Uyuyordun, birkaç kere dürttüm ama kıçını çevirip bana arkanı döndün." dedi önüne bakarken. Dudaklarımın kenarı kıvrılmıştı.

O bana bakmadan sigarasını içerken dağılmış saçlarına, kirli sakalına baktım. Öyle yakışıklıydı ki içim kıpır kıpır oluyordu. Böyle kolundan tutup 'Özcan benim kocam, çatlayın' demek istiyordum.

Arkadan birden hayvanların bağırış sesi yükselince Özcan anında kafasını çevirip baktı.

"Suları mı bitti acaba..." diye mırıldandı. Sigarasından bir duman daha alırken o tarafa yöneldi. "Sen içeri geç, geliyorum ben."

"Tamam." dedim sadece. O hızlı adımlarla sigarasıyla birlikte arkaya geçerken onu süzdüm. Boyuna posuna kurban.

Sevgim birden artınca dudaklarımı yalayıp içeri geçtim. O sırada ablası ocakta yemek yapıyordu. Ben içeri girdiğim an bana gülümsedi.

"Mercimek çorbası sever misin?" diye sordu ve vücudunu bana çevirdi. Bu sohbet etmek istediğini gösteriyordu. Mecburen yanına gidecektim.

"Evet, severim." dedim yavaş adımlarla yanına yürürken.

"Güzel o zaman..." dedi ve çorbaya döndü. Şimdi dedikodu pozisyonuna geçmişti.

"Senin bu arkadaşın aşırı sinirimi bozuyor. Sen biraz sıkıştırsan ya onu.." dediğinde kaşlarım çatıldı.

"Ne için?"

"Ya bu annemin niyetlendiği kız için." al işte yine başlamıştı. Ablacım tapusu bende diyorum sana.

"Kendisi istemiyorsa ben zorlasam da bir şey değişmez ki." dedim sakince. Ablası hâlâ çorbayı karıştırmaya devam ediyordu.

"Değişir değişir. Seni acayip ciddiye alıyor." tabi alacak. Ben de onun kocasıyım. 

"Annem çok istiyor..." dedi birden. Bakışlarımı yüzüne çevirdim. "Daha doğrusu torun istiyor."

Şimdi o konuşurken içimdeki alaycılık kaybolmuştu. Hiçbir şey diyemedim.

"Özcan'da çocuklarının olmasını çok isterdi. Annem onun bu evde nasıl bir sıkıntı da olduğunu biliyor ve ona belli etmese de her gün ağlıyor. Bir an önce evlenip, mutlu bir yuva kurmasını istiyor."

"Yoksa ya baba ya da Özcan..." dedi ve sustu. Kalbim hızlı hızlı atmaya başlamıştı.

Boğazım düğümlenmişti. Özcan'a mı üzülsem, kendime mi üzülsem o an bilememiştim.

Ani gelen bir aydınlanma ile donup kaldım bir süre. Ablası bana baktığında gülümsemeye çalıştım.

"İnşallah." dedim sadece.

Ablası hâlâ bir şeyler söylemeye devam ederken, nefesim kesikleşmişti.

Hiçbir zaman onun geleceğinde olmayacağımı fark ettim. Ona engel olduğumu fark ettiğimde ise boğazımda oluşan yumru biraz daha büyümüştü sanki.

Masal aleminden bir anda çıkmıştım ve gerçeğe dönmüş gibi hissediyorum. Özcan'ın gerçeklerine. 

ERGANİLİ SEVGİLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin