elli sekiz

47.4K 3.8K 2K
                                    

On dokuz yaşıma girecektim neredeyse ve bu kısa yaşamım boyunca her türlü insan ile muhabbetim olmuştu. İyisiyle, kötüsüyle.

Ama tanıdığım insanların bir özelliği vardı. İyiyken kötü, kötüyken de iyi olabiliyordu. Ve bu yüzden içimdeki şüphe duygularını bastıramıyordum. Hele ki son yaşadığım arkadaş yıkımı mevzusundan sonra daha da iyi anlamıştım.

Bir insanı bunun dışında tutmayı öğrenememiştim. O da Özcan'dı.

Tanıdığım kimseye benzemiyordu. Onun söylediklerine şüphe duymak hayatımda yaptığım en büyük hata olabilirdi belki de. Bugün de o hatayı yapmıştım.

Yanımda yürüyen beden sigarasını içerken gergin ve agresifti. Belki de biraz kırgın.

Bana ne olduğunu söylemesi için onu kışkırtmıştım. Aslında ona güvenim sonsuzdu ama bahsettiğim gibi yüzde bir ihtimal bile olsa düşünüyordum ve bunu düşündüğüm için kendime kızıyordum şimdi.

Devrim... Bizi öğrenmiş. Ve Özcan sabah onunla konuşmaya gitmiş. Aralarında ufak bir tartışma çıkmış ve uzamasın diye Özcan eve geri gelmiş. Sinirle anlattığı şeyler buydu.

Yirmi dakika önce mesaj atıp tepeye gelmesini söylemiş. Özcan ise ben üzülmeyeyim ya da endişelenmeyeyim diye olay bittikten sonra bana anlatmayı düşünmüş.

Ben ise iki saniyede kafamda farklı farklı düşünceler kurmuştum. Özcan'ın öyle bir insan olmayacağını düşünmem gerekiyordu. O küçük ihtimali kafamdan def edip, onun kalbini kırmamam gerekiyordu.

"İstersen ben uzakta durayım. Ona görünmeyeyim." dedim kafamı kaldırıp yan profiline bakarken. Yüzüme bakmadan uzun, kemikli parmaklarının arasına koyduğu sigaradan bir duman daha çekti ve soğuk havaya üfledi. Gösterişli bir duman süzüldü dudaklarından hızla.

"Hayır, madem öğrendin. Geleceksin." dedi, itiraz edemedim.

"Ama ben sana eve git dersem, itiraz etmeden eve gideceksin." diye ekledi bir süre sonra. Muhtemelen böyle bir şeyi yapmayacaktım.

"Tamam." onu daha fazla sinirlendirmek istemediğim için dediği şeye karşı çıkmadan anında onayladım.

Tepeye geldiğimizde yüksek yerde oturan karartıyı gördüm. Devrim'de bir sigara yakmış ve öylece oturuyordu. Ben yutkunurken Özcan adımlarını durdurdu ve gözlerini Devrim'e dikip sigarasından bir duman daha çekip bitmek üzere olan sigarayı yere atıp ayakkabısının ucuyla ezdi.

Burnunu çekip kafasını kaldırdı ve kafasını çevirmeden elini bana doğru uzattı. Kaşlarım çatıldı ama eş zamanlı olarak kalbim hızlı hızlı atmaya başladı.

"Korkma." dedi sadece. Devrim'den korkmuyordum elbette. Özcan'ın üzülme ihtimalinden korkuyordum.

Elini çekmeyince mecburen elimi uzattım ve tuttum. Avuç içlerimiz birleşince sıkı sıkı tuttu elimi ve birkaç saniye durup yürümeye başladı. Onun adımlarına ayak uydurdum.

Biz ilerledikçe Devrim bizi fark etmişti. Karanlıkta parlayan gözleri ilk ellerimize baktı. Hatta uzun bir süre baktı ve rahatsız olduğunu hissetmiştim. Özcan elimi sıkı sıkı tuttu.

Gözlerini ikimize çevirdiğinde ise birkaç adımda yanına varmıştık. Özcan evdeki gerginliğinin aksine aşırı sakin duruyordu ve başı dikti. Belki de öyle göstermek istiyordu.

"Selamün aleyküm." dedi Devrim saniyeler süren sessizliğin ardından. Bu Özcan'ı belki biraz rahatlamış olabilirdi. Kafasını hafifçe salladı.

"Aleyküm selam." dedi ve ardından kafasını yana çevirdi ve yürüdü. Beni de peşinden hemen çekti. Devrimin yanına oturmuştuk hemen. Daha doğrusu ben Özcan'ın yanına oturmuştum.

ERGANİLİ SEVGİLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin