on yedi

54.5K 4.3K 3.3K
                                    

"Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe,
sırf sana benziyor diye usulca sokulup
merhaba dedim."

Mekandan çıkıp her zaman ki sessiz köşemize geçerken, Selim'in sevgilisi ile kavga ettiği için aşırı hüzünlü anlar geçiriyorduk.

"Ulan bunu her zaman benle kavga edince dinliyordu, şimdi de dinliyordur minik kelebeğim." dedi kelimeleri yuvarlayarak konuşurken.

Gözlerimi hafifçe kapattım ve içkimden büyük bir yudum aldım. Gözümü kapattığım an aklıma Özcan'ın yüzü belirirken dişlerimi sıktım.

Ne ara aşk şarkıları dinlerken aklıma gelecek seviyeye gelmişti anlamamıştım. Ama o bana yazmadıkça içimdeki bu his daha da büyüyordu.

"Ah ulan ah!" diye bağırdı Kerem dertli bir şekilde. Hiçbir derdi yoktu.

Yazmıyordu bana, çevrimiçi oluyordu ama zinhar yazmıyordu. Ulan insan hiç mi merak etmezdi? Bu kadar mı değerim yoktu gözünde.

Tamam yeni tanışıyor olabilirdik ama sürekli konuştuk onunla. Bir şeyler paylaştık. Hiç mi yazmaz bir insan?

Bir saat önce içkili bir durum atıp altına Ahmet Kaya şarkısı koymuştum, sırf yazsın diye. Yok, gördüğü halde yine de yazmıyordu insafsız.

Sinirle kaşlarım çatılırken kafam daha da iyi olmuş gibiydi. Telefonumu çıkarıp ekrana baktım. Sıfır mesaj! Sıfır!

Onun sohbet kısmına girip çevrimiçi olduğunu görünce, karnıma bir kramp girmişti sanki. Acaba yine kime çevrimiçiydi.

Bir anlık gelen sinirle ayağa kalktım. Bizimkiler bana aldırmayacak kadar kafaları iyiydi, ama yine de biraz onlardan uzaklaştım. Bu kafayla bile onların yanında Özcan ile konuşamayacağımı biliyordum.

Sarsak adımlarla bir ağaç kenarına geçip sırtımı dayadım ve rehberden zorda olsa onun ismini bulup aradım. Elimdeki içkiden bir yudum daha alırken çalan telefon ile sabırsızca açmasını bekledim. Birden ses kesilince açtığını anlamıştım.

"Alo.." dedim sanki hattın diğer ucunda başka biri olabilirmiş gibi. Yoğun bir kalabalık sesi geliyordu.

"Alo, Emre. Ne oldu?" bir kapının kapanma sesi geldi. Muhtemelen sakin bir yere geçmişti.

"Ne mi oldu?" diye sordum keyifsiz bir şekilde gülerken. Sanki karşımdaymış gibi konuşuyordum. Cevap vermesine izin vermeden konuştum yine.

"Beni neden sevmedin lan?" diye sordum kelimeleri yuvarlayarak. Kaslarının çatıldığını hissedebiliyordum.

"Sarhoş musun sen?"

"Yooo gayet iyiyim." bedenimi yukarı kaldırarak. Kaslarım çatılmıştı.

"Niye niye sen bana bunu söyle. Neden sevmedin beni? Çok mu zor geldi biraz sevmek." içkili elimi karşımda biri varmış gibi 'birazcık' işareti yaparak kaldırmıştım.

"Haydaaaa, yanında biri var mı?" diye sorduğunda kafamı salladım.

"Yanımda çok kişi var bir sen yoksun." dedim, içkimden bir yudum alırken.

"Emre, şimdi nerede olduğunu söyle. İstanbuldan tanıdığım bir arkadaşımı yanına yollayacağım." sanki şimdiden rehberden isim arıyordu.

"Yook söylemem." dedim. Yeniden çevrimiçi olup bana yazmaması aklıma gelirken kaşlarım çatıldı.

"Madem sen beni istemiyorsun ben de başkalarına giderim." dediğimde ses gelmedi.

"Şimdi gidip hiç tanımadığım bir erkeğe, sırf sana benziyor diye usulca sokulup merhaba diyeceğim." dedim kafamı sallarken. Öfkeli bir şekilde nefes aldı.

"Emre ne saçmalıyorsun sen?" sinirlenmişti.

"Saçmalamıyorum şimdi gideceğim." dedim yaşlandığım yerden güç bela ayrılırken.

"Emre!" bağırdığında gözlerimi korkuyla irileştirdim. Birkaç saniye durdu. "Sinirlendirme beni." sesi şimdi kısık geliyordu ama öfkeliydi.

"Ama-"

"Sikerim şimdi amasını, hemen şimdi bir taksi tutup evine gidiyorsun. Eğer yok dersen adresini at arkadaşımı göndereceğim." sesi itiraz istemiyormuş gibi çıkmıştı. Böyle ilgilenmesi hoşuma gitmişti. Sırıttım.

"Tamam..." dedim gülerek. "Gidiyorum eve."

"Hadi, hızlı. Eve gidene kadar da telefonu kapatma." karnıma bu sefer başka bir duygudan dolayı kramp girmişti.

"Tamam..." dedim sadece.

O bir şeyler söylemişti ama dinleyemeyecek kadar mutluydum.

Telefonu hiç kulağımdan indirmeden bizimkilere gideceğimi söyledim. Onların da çok umrunda olmadı zaten.

Bir taksi çevirip bindim ve biraz zorlayarak da olsa adresi hatırlayıp adama söyledim. Özcan kalabalık odaya gitmiş olmalıydı çünkü arkada Kürtçe konuşuluyordu.

O da birkaç şey söyledi, ben o sırada anlamasam da onu dinliyordum. Tam on dakika kadar onları dinledim. En sonunda evin önüne gelince cebimdeki parayı güç bela çıkarıp adama verdim. Fazla vermiş olacaktım ki adam yarısını geri uzatmıştı.

"Ben şimdi geldim ama babamlar ağzıma sıçacak." diye mırıldandım kendi kendime.

"İyi yaparlar." Özcan sinirli bir şekilde konuşunca irkildim.

Eve gittiğimde erkenden uyuduklarını biliyordum. Gizli bir şekilde kapıyı açtım ve ardından yılan gibi süzülerek odama gittim. Kapıyı kapatıp yatağıma kendini attığımda biraz daha ayılmış gibiydim.

"Geldim ben." dediğimde arkadan bir çocuğun sesi geliyordu. Muhtemelen kardeşi ya da kuzeniydi.

"İyi, gidip elini yüzünü yıka. Ve uyu. Şimdi kapatıyorum."

Ben bir demeden yüzüme kapattığında telefonu kulağımdan çekip ekran ile birkaç saniye bakıştım ama ardından gülümsedim.

Telefonu kenara bırakırken, kıkırdamaya başlamıştım. Deli oluyordum iyice.

ERGANİLİ SEVGİLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin