kırk yedi

58.8K 4K 2.1K
                                    

Odanın kapısını kapattım ve etrafıma bakındım. Her an bir yerden çocuk çıkabiliyordu bu evde. Yakında minderlerin altına bile bakacaktım. Neyse ki kimse yoktu. Hızlıca yatağıma zıpladım ve oturdum. Sırtımı duvara dayayıp telefonumu cebimden çıkardım.

Ekrandaki sıfır bildirimi umursamadan google açtım. Klavyeye parmaklarımı değdirip iki kelime yazdım. Anal seks.

Geçen günden sonra öyle korkmuştum ki ama bunun kaçışı olmadığını da biliyordum. O yüzden bir yola çıkacaksak en azından tarifi bileyim diye araştırma yapmaya karar vermiştim. Tabi birden sapık görsel çıkarsa yakalanmayayım diye yalnız kaldığım bir anı kolladım.

Girdiğim sitedeki yazıyı okumaya başladım. Anal seks ya da bir diğer adı ile ters ilişki bana da ters bu. Öyle bir şeyin içime girdiğini düşününce insan bir ürküyor.

Anal ilişki sırasında su bazlı kayganlaştırıcılardan yardım almanız gerekebilir. Eee burada öyle bir şey alsak dedikodu çıkardı. Belki de burada yapmayız. O kadar aceleye denk gelmez. Eğer gelirse de tükürük iş görür diye düşünüyorum.

"Acaba iğrenir miyim?" diye düşündüm ama hemen ardından Özcan'ı aklıma getirince kasıldım. Hayatta tiksinmezdim.

Ardından cinsel yolla hastalık bulaşma risklerine baktım, bunları bilmiyordum. Kendimizi riske atmamamız için mutlaka önlem almalıydık. Tabi ne kadar olabilirse.

Birden kapı açıldığında hızla girdiğim siteyi kapattım. Özcan içeri girmişti ama kafası hâlâ dışarı dönüktü. Biriyle konuşuyordu. Ben telefonun ekranını kapatıp kenara koydum hemen. İyi yırtmıştım.

"He he, gideriz sonra." dedi Özcan ablasına ve ardından sırıtarak kafasını çevirdi. Kapıyı kapattığında göz göze gelmiştik. Yanıma gelirken göz kırptı.

"Hayırdır? Neden sessiz sessiz oturuyorsun?" gülümseyip omuz silktim. Halvetimiz hakkında araştırma yapıyordum.

"Yoruldum biraz, uzanacaktım." yanıma gelip oturmak için hamle yaptı. Biraz geriye çekildim daha rahat otursun diye.

Ama o deve gibi boyuyla yatağa boylu boyunca uzandı. Bağdaş kurduğum bacağıma bir kolunu atıp yerine iyice yayıldı.

"Bir şey de yapmadın niye yoruldun?" cebinden telefonunu çıkardı ve elinde döndürerek ekranı açtı.

"Açık hava çarpıyor aşkım, insan yorgun hissediyor kendini." bacağımdaki koluna parmaklarımın ucunu sürüp daireler çizmeye başladım.

"Tabi orada ancak o mekan senin,bu mekan benim geziyordun. Hiç ormana gidip temiz hava alayım dedin mi? Yook." bir uygulamayı açarken bacagimdaki kolunu çekip eliyle ekrana birkaç kere dokundu ve yeniden aynı yerine koydu. Yüzüme değil ekrana bakıyordu.

"Tarzan mıyım ben? Ne gezeyim ormanda." dediğimde sırıttı.

Kapıya bir bakış attım, buraya yakın hiçbir ses yoktu. Fırsat bu diyerek belimi eğip dudaklarımı dudaklarına bastırdım. İlk irkilsede gözlerini kapıya çevirerek bana karşılık vermeye başladı. Dudağı aralık duruyordu, ıslaklığı ve sıcaklığı daha net hissediyordum.

Çok fazka riske atmadan alt dudağını dişlerimin arasına aldım ve tüy kadar hafif bir şekilde ısırdım. Daha sonra ağzıma alıp emdim ve geri bıraktım.

Artık bu şeyden utanıyorduk, o yüzden Özcan son bir kez daha kapıya bakıp gözlerini ekranına çevirdi,  telefonuna bakmaya devam etti.

"Bugün sizin tepeye gidelim." elimi uzatıp parmaklarımın ucuyla dudaklarındaki kendi yaptığım ıslaklığı silmeye çalıştım.

"Tamam, bakarız." gözlerini ayırmadan parmağımı öptü. Derin bir nefes aldım. Bakışlarını telefonuna çevirdim.

"Senin Instagram'ın falan yok değil mi?" eğer varsa şifresini isteyecektim. EmreSu online olmuştu.

"Var ama şifresini unuttum. Hesap açık değil zaten." evet en ideal cevap.

"Aferin benim yiğidime." ağzının ortasına bir tane vurup geri çekildim. O birden vurduğum için irkilirken kafasını sağa sola salladı.

"Şşş öyle şekil şukul yapma Bağcılar çocuğuyum ben, alırım ifadeni ha." dedim yalandan ters ters semt çocuğu taklidi yaparken. Göz ucuyla bana baktı.

"Dayak mı istiyorsun sen?" dediğinde ağzımdan 'hah' diye bir dalga dolu gülme çıktı.

"Sen kimsin beni döveceksin lan?" evet arkadaşlar kanalıma hoşgeldiniz, bugün haşmetli Özcan'a kışkırtma çekeceğim (Çok tehlikeli oldu.)

Özcan telefonun ekranını kapattığında kafamın içinde ölüm marşım çalarken anında bacaklarımı çözüp onun üstünden atlayarak kaçmaya yeltendim.

Özcan uzun bacağını ile bacağıma çelme takınca yere düştüm. Böyle uzun bacak mı olurdu lan? Ayağa kalkmış üzerime eğilmişti.

"Ne dedin sen? Ben çok anlamadım ama." dedi kolumdan tutarken, diğer yandan dudaklarının kenarı kırılmıştı.

"Abi özür dilerim abi.." dedim ayağa kalkarken. O gülmeye başladığında ben azıcık uzaklaştım bu halinden faydalanıp. "Bağcılar çocuğuyuz lan biz, kimsin olum sen?"

Ben yine keko tavrıma devam ederken o bu sefer hızlı davranıp belimden tuttu. Ayağıma yine çelme taktı ama düşmeme izin vermeden yavaşça kendisi yere bıraktı.

"Kaşınıyorsun." dedi ve kolumu tutup çevirmeye başladı. Erkek bir sevgilinin olması aşırı sıkıntılıydı. Güreşirken aşk falan tanımıyordu piç kurusu.

Kolumu çevirdiğinde acıyla söylendim, ama o gülüyordu. Bırakmaya da niyeti yoktu. EmreSu'yu kullanmanın zamanıydı. Yoksa deve gibi adama gücüm yetmezdi.

"Aşkım çok acıyor." dedim acıyla. Anında bıraktığında gülmemek için kendimi zor tuttum.

Kolumu ovup ona bakarken o yüzüme baktı, baktı, baktı ardından kapıya döndü ve sonra yeniden bakışlarını bana çevirdi. Anında ensemden tutup dudaklarımızı birleştirdi.

Hızlı hızlı öpüşürken dudaklarımız yerinde durmuyor, her saniye yer değiştiriyordu. Onu üstüme çekmek için bir hamle yapsamda o beni durdurdu ve birkaç saniye daha öpüp geri çekildi. Nefes nefese kalmıştık.

"Biri gelir gülüm." dediğinde kafamı salladım. Yerden destek alıp kalkarken bir kez daha öptüm nemli dudaklardan. Hemen ardımdan o da ayağa dikilmişti.

"Şimdi yemek falan hazırlanır, hadi içeri gidelim." dedi bu sefer. Kafamı salladım.

"Tamam beyim." nefes nefese gülümsedi.

Ben de sırıtırken o belime elini koyup kapıya yöneldi. Kapının önünde bıraktı ama o iki saniyelik temaslar bile bana bir ömüre bedel geliyordu artık.

ERGANİLİ SEVGİLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin