ÖZEL BÖLÜM

36.4K 2.6K 1.2K
                                    

"Anne..." dedim isyan ederek mutfağa girerken, annem kekleri yeni aldığı porselen tabaklara koyarken bana aldırmamıştı bile.

"Babama söyle sevgilimi rahat bıraksın." gidip tezgaha yaslanıp annemin makyajlı suratına göz gezdirdim. Neden sürekli Bihter Ziyagil gibi geziyordu ki evde?

"Sen de söyleyebilirsin Emre'cim." nazikçe laf soktuğunda samimiyetsizce gülümsedim.

"Bunu hiç düşünmemiştim."

Sıkıntıyla ofladım, Özcan iş çıkışı eve gelmişti ama babam onu rahat bırakmayıp şirketin ilk hallerini, geçip giden yöneticileri anlatıyordu. Bu bir problem değildi ama ortalama bir yıldır bunu anlatıyordu zaten. Ve Özcan'da hiç sıkılmadan dinliyordu.

Tam yeniden salona gitmek için yaslandığım yerden ayrılmıştım ki annem elime iki tabak sıkıştırdı. Gözlerimi devirip salona ilerledim, hâlâ ciddi ciddi konuşuyorlardı.

"Yani şimdi senin gelmen daha iyi oldu diyebilirim," babam konuşurken önüne kek tabağını koydum. Yani adam senin şirketin var, ne bu kız babası tavırları? Sanki damadını diliyle yıldıracaktı.

Özcan'ın önüne tabağı sertçe koyduğumda bakışları bana döndü, gülüşü yarım kaldı. Kafasını 'ne var?' anlamında salladı. Bir şey söylemeden arkamı dönene kadar ters ters baktım ve az önce kalktığım koltuğa ilerleyip oturdum.

"Oğlum senin uykun gelmiş gibi, istersen gidip biraz uyu." dedi babam kekten bir çatal alıp ağzına götürürken.

"Niye ben uyuyorum ya?" sanki Özcan beni görmeye gelmemiş gibi davranıyorlardı.

"Yarın işe gideceksin çünkü, diğerleri alışık ama sen masa başında uyuyorsun." dedi annem içeri girdiğinde Özcan oturuşunu düzeltti.

"Hayır, uyumam." kocamı öpmeden asla uyumam.

Özcan önündeki tabağı eline aldı ve bir çatal batırıp büyükçe bir dilim ağzına attı. Baya beğenmiş duruyordu, zaten benim annem hep en güzelini yapardı. Canım anam.

Tam annemin önüme koyduğu tabağı alacaktım ki gözlerim haşmetliye değdi, sola yatırdığı çok belli oluyordu. Belki dışarıdan biri görse dikkatlice incelemezse fark etmezdi, ben sadece çocuğumu iyi tanıyordum.

Kot pantolonundan bile belli olan kalınlık iç çekmeme neden oldu. Ama galiba fazla sesli bir nefes almıştım ki tüm bakışlar bana döndü.

"Noldu oğlum, kaç ev geçindiriyorsun?" dedi babam alay ederek. Ah baba haşmetliden uzak kalmak on ev geçindirmeye bedeldi bir bilsen.

"Öyle, çok sevdiğim birini özledim. Aklıma geldi birden." kaçamak bakışlarla haşmetliye bakarken gözlerimi haşmetlinin sahibine çıkarınca onun gözlerini sinirle irileştirip baktığını gördüm. Ben ona baktıkça o utanıyordu.

"Kim oğlum, Selim mi?"

"Iyyy baba ne Selim'i ya..." dedim tüm tadım tuzum kaçarken. Bu tavrım az önce bana sinirli sinirli bakan Özcan'ı güldürmeye yetmişti.

"Selim ile nasıl küstünüz hâlâ aklım almıyor, azarlarımı bile beraber yerdiniz." babam hayret ederek konuştuğunda Özcan merakla babama döndü.

"Siz Emre'yi azarlıyor musunuz?" çok garipsemişti bu durumu. Babam afalladı ama ardından kafasını salladı.

"Babayım ben." dedi babam, birazdan Yaşar usta gibi kalbini tutup babayım ben, tüccar değilim diyecek kadar garip karşılamıştı bu soruyu.

Özcan anında kafasını sallayıp önüne döndü, şımarık büyütüldüğüm için hiç azar yemediğimi düşünmüş olmalıydı. Ama eve sarhoş geldiğimde babamdan yediğim azarları bir bilse, bana acırdı belki.

"Neyse, Emre arkadaşınla biraz odaya geçin isterseniz." dedi annem, canım anam.

"Olur, olur." dedim anında ayağa kalkarken.

Özcan'a gözlerimle hemen ayağa kalk mesajı verirken tabaktaki son parça keki ağzına atıp uzun boyuyla ayağa kalktı. O kalkınca benim ağlayasım geldi, boyuna kurban be yiğidim.

İkimiz bir şey söylemeden içeri geçerken Özcan'ın utandığından emindim. Çünkü babam bir kere bizi öpüşürken yakalamıştı ve o günden beri odaya her geçtiğinde eğer birbirimize dokunmayacaksak kapıyı açık bırakıp 'bakın oğlunuza dokunmuyorum' mesajı veriyordu.

Özcan odama girdiğinde ben de peşinden içeri girdim ve anında kapıyı kapattım. O ise hiç itiraz etmeden yatağıma ilerledi ve deve gibi boyuyla beyaz örtülü yatağıma yayıldı. Parmaklarını birleştirip ensesinin altına koyarken kollarını basının iki yanına koymuştu. Gözleri ise tavandaydı.

Hin bir gülümseme ile yatağa ilerledim ve dudaklarından önce sola yatırdığı haşmetlisine sıkı bir öpücük kondurdum. Gerçekten yavrumu tanıyormuşum, sola yatırdığı aletin ucunu ağzıma alıp bıraktım.

"Daha sabah hasret giderdiniz." dedi Özcan rahat bir şekilde. Dün sabah bana giren o kalın aletin acısı yeniden zihnime dolarken haşmetliden ayrıldım ve pantolonun üzerinden çok ufak tokat attım. Özcan acıyla inledi.

"O hasret giderdi, ben değil." dedim yüzünü buruşturmuş sevgilimin üzerine çıkarken. Kafamı göğsüne koyup boydan boya üzerine uzandım.

"Bindiğin dalı koparma Emre." dedi Özcan kalçamı hafifçe sıkarken. Omuz silktim.

"Sevgilimle benim arama girme Özcan."

Özcan'ın güldüğünü titreyen vücudundan anladım. Ona aldırmadan gözlerimi kapatıp kalp atışını dinledim, en güven verici müzik gibiydi.

"Diyarbakır'a gelecek misin?" dedi sırtımı okşarken.

"Evet, seni yalnız bırakmam." kim bilir hangi çakalllar benim yiğidimi bekliyordu orada.

"Benim kardeşleri alırız, onları biraz gezdirmek istiyorum." onları uzun zamandır görmüyorduk.

"Eveet, üç numarayı çok özledim." dedim biraz daha sıkı sarılırken.

"O hangisiydi yav?"

"Ya şu sürekli küsen işte."

"O altı numara olmasın?" birkaç saniye düşündüm.

"Olabilir." diye mırıldandım. "Aman o olsun, hepsini ayrı seviyorum zaten."

Özcan yine güldü ve uzanıp saçımdan sıkıca öptü. Beni biraz daha üstüne çekti ve derin bir nefes aldı. Güzel hissediyordu, biliyordum.

"Bugün burada kal." zaten kalacağı belliydi, saat çok geç olmuştu ama benim söylememi bekliyordu. Hâlâ utanıyordu.

"Tamam, kalayım."

"Aferin aslan parçası." omzunu birkaç kere patpatladım ve kafamı daha çok gömdüm.

Gün ne kadar kötü geçerse geçsin, uyurken Özcan'a sarılıyorsam her şeyi unutuyordum. Sadece o dakika bile kötü geçen günü kurtarıyordu.

Haşmetli sevgilim benim.

ERGANİLİ SEVGİLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin