otuz sekiz

58.1K 4.2K 3.7K
                                    

Önümde iki çocuk bazen kulağıma yaklaşıp fısıldayarak bir şeyler diyorlardı. Aşırı tatlılardı ve sanırım utandıkları için böyle yapıyorlardı.

Özcan beni evine getirip odaya koymuştu ve bir çocuk gibi burada otur ben geliyorum diyip ekmek yapan annesinin yanına gitmişti. Sanırım benim buraya gelme durumumu açıklıyordu.

Ben ilk geldiğimde annesi çok sıcak bir şekilde gülümsemişti ve Kürtçe bir şeyler demişti. Ama ben anlamadığım için Özcan çevirsin diye yüzüne baktığımda o annesine bir şeyler söyledi. Sanırım Kürtçe bilmediğimi söyledi. Annesi yine de unlu eli ve üstü ile gözlerimin içine sıcak bir gülümseme ile bakmaya devam etti.

On dakikadır annesinin yanındaydı. Kardeşleri de beni görünce başıma toplanmışlardı. Normalde küçük çocukları pek sevmezdim ama onun kardeşleri aşırı derecede tatlılardı. Türkçe biliyorlardı biraz da olsa. Okula gittikleri için sanırım.

"Sen İstanbul'dan geldin?" dedi ikinci numara. Adlarını öğrenmek zor olacağı için numara takmıştım. Kaşlarım şaşkınlık ile havalandı.

"Aa evet, sen nereden biliyorsun?" dedim gülümseyerek. Çocuk da güldü.

Tam o sırada kapı açıldığında hepimizin bakışları kapıdan giren Özcan'a kaydı. Üzerindeki hırkayı çıkarmıştı ve kazağı vardı sadece. Onu gördüğüm an gülüşüm solup yerini büyük bir heyecana bıraktı.

"Hadi gidin salona." dediğinde çocuklar anında kafasını salladı. Az önce etrafta gülerek koşturan çocuklar sus pus olup çıkarken ben ne yapacağımı bilemeyerek ayağa kalktım.

Kardeşlerinden en küçüğü çıkarken Özcan'nın bacağına ancak geldiği için bacağına sarıldı birkaç saniye. Özcan'ın eli kardeşinin saçlarında gezdiğinde en küçüğü gülümseyerek ayrıldı ve odadan çıktı.

Özcan ile göz göze geldiğimizde yutkundum. Ulan çok yakışıklıydı ya...

Gözlerini benden ayırmadan odanın kapısını kapattı ve yeniden bana doğru dönüp üzerime gelmeye başladı.

"Niye geldin?" diye sorduğunda o üzerime geldikçe geriye doğru yürüme isteğimi zor bastırdım. Bir iki adım önümde durdu. Kafamı hafifçe kaldırıp gözlerinin içine baktım.

"Seni özledim çünkü." dediğimde ifadesi değişmedi.

"Bu da başka bir oyun mu?" dediğinde hızla kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım. Gözlerim anında dolmuştu.

"Yemin ederim oyun yok." aslında daha fazla konuşmak istiyordum ama ağlayacağımı biliyordum.

Özcan dolan gözlerime baktı. O an kalbimi ferahlatan o ifadesini gördüm. Bana inanıyordu, gözlerinden belliydi. Sert ifadesi yumuşamış gibiydi. Oyun oynamadığımı biliyordu.

Sıkıntılı bir nefes verdi ve uzun, kemikli elini alnına koyup ovdu. Daha sonra da elini ensesine koyup gözlerimin içine baktı.

"Emre akşam buradan Diyarbakır'a giden bir otobüs kalkıyor buradan. Seninle geleceğim ve uçakla mı gidersin, otobüsle mi gidersin bilmem ama evine döneceksin." dediğinde anında kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Hayır, ben gitmeyeceğim." elini ensesinden çekip sinirle gözlerimin içine baktı.

"Emre!" dediğinde gözlerini irileştirmişti biraz, göz altlarındaki ince damar daha çok belli oluyordu. Gözlerimi kaçırdım.

"Böyle bakma bana." dedim titreyen sesimle. Sanırım bu hareketinden çok fazla korkacaktım.

"Gidiyorsun Emre." dediğinde kaşlarımı çattım.

ERGANİLİ SEVGİLİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin