Heyecanla zili çalan Ufaklık kapının açılmasını beklerken yerinde duramıyordu. Dudaklarını ısırırken kapı açılınca boğazını temizleyip yerinde durmaya çalıştı. Gülümseyerek kapı açan Yüzbaşı, Ufaklığı içeriye aldı.
" Hoş geldin."
" Hoş buldum." Ayakkabısını çıkaran Ufaklık montunu da çıkardıktan sonra Yüzbaşı ile içeri geçti. Bugün film izlemek istemişlerdi ve Yüzbaşı bunu kendi evinde izlemeyi teklif etmişti. Tabi Ufaklık başta utanıp itiraz etse de daha sonra Yüzbaşı'nın ısrarları sonucu kabul etmişti.
" Mutfakta küçük bir işim var geliyorum." Yardım etmeyi teklif etmek isteyen Eren daha ağzını açamadan Yüzbaşı mutfağa geçti. Hızla yerinden kalkan Ufaklık mutfağa girdi.
" Yardım etmeye geldim."
" İzin vermiyorum Ufaklık."
" İzin istemiyorum Yüzbaşı." Yüzbaşı arkasını dönüp Ufaklığın burnuna küçük bir fiske vurup tezgahtaki küçük tepsiyi eline verdi.
" O zaman bunu içeri götürün bakalım Ufaklık bey."
" Hemen götürüyorum Yüzbaşı bey." İkili gülerken Eren içeriye geçmiş tepsiyi de koltuğun önündeki sehpaya bırakmıştı. Hemen ardından gelen Yüzbaşı oturmasını söyleyip çayları verdi. Ardından sıkıntılı bir nefes alıp Ufaklığa döndü.
" Yemek yedin değil mi?"
" Yedim Miraç." Bir de bu konu vardı. Yüzbaşı her ne kadar beraber yemek yedikten sonra film izlemeyi teklif etse de Ufaklık bu sefer itiraz etmişti. Çünkü Miraç'a kıyamamıştı. " Hem bugün Emre geldi. Yemeği onunla yedik." Yüzbaşı'nın inanmayan bakışlarına oflayıp tekrar konuştu.
" Ya gerçekten yemek yedim." Her ne kadar içi rahat etmese de başını sallayıp önceden ayarladıkları filmi açıp izlemeye başladı Yüzbaşı.
Filmin ortasına doğru öpüşme sahnesi gelince Ufaklık utanıp başını eğmişti ama kıkırdayan Yüzbaşı ile al al olmuş yanakları ile Yüzbaşı'na döndü.
" Gülme." Daha sonra dudaklarını büzmüş küskün bir tavırla televizyona dönmüştü ama hala öpüşen çifte bu sefer daha dikkatle bakmaya başlamıştı ve az sonra kendine hakim olamadan mırıldandı.
" Nasıl bir şey acaba?" Bunu duyan Yüzbaşı neye öyle dediğini anlamadan kaşlarını çatıp sordu.
" Ne, nasıl bir şey?"
" Öpüşmek. Nasıl bir şey veya nasıl bir duygu?" Şaşkınlıkla Ufaklığa dönen Yüzbaşı aynı şaşkınlıkla mırıldandı.
" Ne yani daha önce kimseyle öpüşmedin mi?" Onun bu şaşkın haline anlam veremeyen Ufaklık başını olumsuzca salladı. Ne yani illa biri ile öpüşmesi mi gerekti? O dudaklarını sevdiği insana saklamayı seçmişti ve şu zamana kadar kimseyle öpüşmemişti.
" Zaten çok sevgilim olmadı ve onlarla da sevgili gibi değil de daha çok arkadaş gibiydik. Hem ben, birinin sevdiği kişiye verebileceği en güzel hediyenin dokunulmamış dudaklar olduğunu düşünüyorum."
" Peki ya karşı taraf?"
" Tabi ki karşı tarafın da kendini sakınmış olmasını isterim ama bunu engelleyemem. Kimsenin geleceğine dokunamayacağımız gibi geçmişine de dokunamayız. Yani ne kadar dudaklarının bana saklanmış olmasını istesem de geçmiş beni ilgilendirmez." Ufaklığın söylediklerine hayran kalan Yüzbaşı bir yandan da üzülmüştü. Aynı Ufaklık gibi onunda çok sevgilisi olmamıştı ancak bir kereyle sınırlı kalsa da öpüşmüştü.
" Ben sana öğretebilirim." Tekrar filme odaklanan Ufaklık, Yüzbaşı'nın konuşması ile ona döndü ancak ne dediğini anlamamıştı.
" Neyi?" Sesli yutkunan Yüzbaşı televizyonda olan bakışlarını kendisine bakan Ufaklığa çevirdi.
" Eğer olursa bir gün, sana öpüşmek nasıl bir duygu veya nasıl bir şey öğretebilirim."
" Nasıl?" Yüzbaşı'ya melül melül bakan Ufaklık konudan alakasız bir şekilde sormuştu. Onun bu haline gülümseyen Yüzbaşı elini kaldırıp Eren'in yanağına koyup baş parmağını dudağına getirip okşamaya başladı.
" Buradan öperek cennetin kapısını aralayıp sana öğretirim." Yutkunan Eren kendine gelerek kendini hafif geriye çekti. Bunu yanlış anlayan Yüzbaşı'nın yüzü düşse de boğazını temizleyip tekrar televizyona döndü. Tabi ki de izlediğini anlamıyordu. Aklı az önce Eren'in kendini geri çekmesinde kalmıştı.
Yüzbaşı'nın, kendisini yanlış anladığını fark eden Eren kendine kızdı. Ne vardı yani utanmayıp kendini geri çekmeseydi. Şimdi az önceyi nasıl bozup, Yüzbaşı'nın kalbini nasıl kırdıysa düzeltmek zorundaydı.
Koltukta kendini Yüzbaşı'ya yaklaştıran Eren koluna dokunup kendine bakmasını sağladıktan sonra konuştu.
" Eğer olursa bir gün, öğretmeni isterim."
" Ama az önce sen."
" Biliyorum kendimi geri çektim çünkü utandım. Özür dilerim senin kalbini kırdım ama işte oldu bir kere." Yüzbaşı, Eren'in bu utanmış küçük çocuk hallerine gülerek omzundan çekerek sarıldı. Başını göğsüne yaslayan Ufaklığın başına ufak bir buse kondurup, gülümsemeyle tekrar televizyona döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet -Gay
General FictionYüzbaşı Miraç Kaya ve şehit olan askerinden emanet; Hemşire Eren Aslan