Masada oturan Eren heyecanla gelecek olan adamı bekliyordu. Derin bir nefes alıp tekrar kapıya döndüğünde içeri giren Yüzbaşı'yı gördü. Tekrar heyecanla derin bir nefes alırken elini kaldırıp salladı.
Onun bu halini gören Yüzbaşı gülümseyerek içeri girdiği sırada vücuduna yayılan acıyla nefes almaya çalıştı ancak bu sefer de nefesi kesilmişti.
Yüzündeki gülümseme silinirken adım atacağı sırada geriye doğru adım attı. Tutunacak herhangi bir şey ararken geriye doğru düştü.
Yüzbaşı'nın bu hallerini şokla izleyen ve donup kalan Eren, Miraç'ın yere düşmesiyle hızla kendine gelip yanına koştu.
Titreyen elleriyle Yüzbaşı'nın yere düşen başını kaldırıp dizlerine koydu. Yutkunup kısık sesiyle mırıldandı.
" M-Miraç." Yüzbaşı'nın kapanan gözlerine bakarken büyük bir sesle bağırdı.
" Yardım edin. Ambulans çağırın." Herhangi bir ses duymamasıyla kafasını çevirip kafenin içine baktı. Ama ardından gözleri şokla açıldı.Hani neredeydi az önceki o kalabalık? Neredeydi o gülüşen, bir şeyler yiyip, içen insanlar? Nereye kaybolmuşlardı?
Elini cebine atıp kendi telefonunu çıkarırken Yüzbaşı'nın gözleri tamamen kapanıp, kafası yana düşmüştü.
" MİRAAÇ!"
...
Derin nefes alarak yatakta doğrulan Eren yutkunarak etrafına bakmaya başladı. Kendini hala o kafede olmadığına inandırmak istiyordu. Ellerine ve kıyafetlerine baktığında rüyanın etkisiyle gördüğü kanlarla şokla üstüne baktı.
Daha sonra aklına Yüzbaşı gelmesiyle hızla yanına para alıp koşarak evden çıkıp az aşağıdaki taksi durağına koştu.
( Bebeğim ayakkabı diye bir şey icat edildi ama yine de sen bilirsin)
Herkes kendisine merakla ve biraz da acımayla bakarken kendi seferi gelen taksiyi sorup, gösterilen taksiye bindi. Taksici de bindiğinde Miraç'a kavuşmak için hazırdı.
" Adres neresi?"
" Siz devam edin ben tarif edeceğim." Başını sallayan taksiciye yolu tarif ederek geçen yirmi dakikalık yoldan sonra parayı verip, üstünü almadan koşarak inip binaya koştu.
Hâlâ görmeyen gözleri ile asansörü de görmemiş koşarak merdiven çıkmıştı. En sonunda Yüzbaşı'nın katına geldiğinde kapıya yönelip yumruklamaya başladı.
" Miraç. Miraç, aç kapıyı." Hâlâ yumruklamaya devam ederken açılan kapıyla elini havada nefes nefese kalmış bir şekilde karşısındaki adama bakmaya başladı ancak çok beklemeden boynuna sarılıp akan göz yaşlarına hıçkırıklarını da ekledi.
Hâlâ ne olduğunu anlamayan Yüzbaşı yine de ellerini, boynuna atlayan Ufaklığın beline sardı.
Karşı dairenin kapısı açılınca Yüzbaşı hafif geri çekilip Eren'i belinden tutarak içeri çekti.
" Kusura bakmayın rahatsız ettik." Başını olumsuz anlamda sallayan adam içeriye girip kapısını kapattı.
Elindeki silâhı vestiyere koyup hala yaşlı gözlerle bekleyen çocuğa yöneldi. Hala hıçkırarak ağlayan Eren yine Yüzbaşı'nın boynuna sarıldı.
" Sana bir şey oldu sandım. Çok korktum. Çok korktum." Elini Eren'in beline koyup sakinleşmesi için okşamaya başladı.
" Sakin ol. Kâbus görmüşsün sadece."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet -Gay
General FictionYüzbaşı Miraç Kaya ve şehit olan askerinden emanet; Hemşire Eren Aslan