Bahçedeki masada soğuğa rağmen oturup kahve içen Eren on dakika önce yaptığı gibi yine telefonunu eline aldı ancak vaz geçerek tekrar bıraktı telefonu. Fakat hemen ardından bir cesaretle telefonu alıp Miraç'ı aradı fakat uzun uzun çalmasına rağmen telefon açılmasıyınca bu defa bir haftadır yaptığı gibi telefonu bırakmayıp Akın'ı aradı.
" Efendim Eren?"
" Miraç'tan haberin var mı?" Eren'in hiç uzatmadan direkt olarak konuya girmesi ile belirsiz bir derin nefes an Akın içinden sonunda diyerek cevap verdi.
" Yok. Bir haftadır telefonlarıma cevap vermiyor." Yalan. Büyük yalandı. Hatta daha sabah konuşmuştu Miraç'la. İyi olduğunu sadece halsiz olduğunu ve gelmesine gerek olmadığını söylemişti. Tabi meraklı görünmemeye çalışarak, aslında belli ettiği büyük bir merakla, Eren'in kendisini sorup sormadığını sormuştu.
Akın ise Eren'in her gün kendisini sorduğunu fakat aramaya çekindiğini abarta abarta anlatıyordu.
" Şey.. aradın mı bugün?"
" Aramadım ama açmadı. Dediğim gibi bir haftadır haber alamıyorum. Yarın yanına gitmek istiyordum ama karargahta toplantı var o yüzden gidemem herhalde."
" Peki o zaman. Haber aldığında bana da söyler misin?"
" Tabii. Tabii söylerim." Tabi içinden nah söylerim demeyi ihmal etmemisti. Akın için bu son şanslarıydı. Bu defa için elinden geleni yapacak fakat olmazsa zorlamayacak, herhangi bir müdahalede bulunmayacaktı.
Fakat pes etmeden önce çabalamak istiyordu. Biliyordu ki Miraç da, Eren de mutluluğu, birlikte olmayı hak ediyorlardı.
Telefonu kapatarak soğuyan bardağı da alarak içeriye geçen Eren üşümüş bedenini yatağına atıp ısıtmaya çalışarak uykuya daldı.
....
Cumartesi olmasından dolayı Can'ı zorlamadan kendi kendine kalkmasını isteyerek oğlunu uyandırmadan evin temel işlerini yaparken çok geçmeden Can uyanmış ve baba oğul eğlenerek beraber kahvaltı hazırlamışlardı.
Şimdi ise Can içeride ödevlerini yaparken Eren'de mutfağı topluyor ve Akın'ı aramamak için kendisine iş çıkarıyordu. Fakat daha fazla dayanamayan Eren ellerini kurulayarak masada duran telefonu alarak Akın'ı arayan Eren stresle mutfağın içinde dönüp duruyordu.
" Efendim Ufaklık?" Nefes nefese telefonu açan Akın bir an önce kapalı gözleri, aralık ve kızarmış dudakları ve zevkten kızaran yanakları ile nefes nefese kalan sevgilisine dönmek istiyordu.
" Akın nasılsın?"
" Eğer işime dönebilirsem daha iyi olacağım Eren." Gözleri kocaman açılan Eren hizla telefonu kapatırken Emre ise aynı şekilde kapalı gözlerini kocaman açıp Akın'ın omzuna vurdu.
" Öyle denir mi Akın?"
" Ne diyeyim? Şuan Emre'nin içindeyim ne diyeceksen çabuk söyle mi?" Cevap vermeden ve sevgilisinin de daha fazla konuşmasına müsaade etmeden Akın'ın dudaklarina yapıştı Emre..
O sırada utançtan kızaran yanaklarından dolayı mutfak lavabosundan yüzüne su çarpan Eren daha sonra kendi işini kendi halletmek adına telefonunu tekrar eline alıp Miraç'ı aradı. Uzun çalmalar sonunda ümidini keserek kapatacakken açılan telefon ile karşı taraftan ses gelmesini bekledi.
" Efendim Eren?" Miraç'ın yorgun ve kısık sesine karşı kaşlarını çatan Eren ne diyeceğini bilmeyerek dudaklarını araladı ancak geri kapattı. Fakat Miraç'ın cevap beklediğini bildiği için hemen ilk aklına geleni söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet -Gay
General FictionYüzbaşı Miraç Kaya ve şehit olan askerinden emanet; Hemşire Eren Aslan