Gözlerini açan Eren ilk başta beyaz tavanla bakıştı. Daha sonra gözlerini etrafta gezdirdi ve gözleri ilaçlarla uğraşan hemşireye gitti. Kendisine bakıldığını hissetmiş gibi arkasını dönen hemşire güleç yüzüyle Eren'e adımladı.
" Uyanmışsınız. Herhangi bir ağrınız var mı?"
" Başım."
" Serumunuza ağrı kesici ekliyorum." Bitmemiş olan seruma ağrı kesici ilave edip tekrar Eren'e döndü. " Siz dinlenin ben Yüzbaşı'ya haber vereyim." Cevap beklemeden çıkan hemşire kısa bir zaman sonra peşinde kendisini takip eden Yüzbaşı ile geri geldi.
" Nasılsınız?"
" Berbat." Böyle durumlarda ne yapılacağını, ne diyeceğini bilmeyen Miraç sadece başını salladı. Rahatsız edici sessizlikte Eren'in sorusu ile çok da uzun sürmedi.
" Abimi... Görebilir miyim?"
" Görebilirsiniz." Eren sakince kolundaki serumu çıkarıp yatakta doğruldu. Ayakkabılarına eğileceği sırada gördüğü ayaklar ile kafasını kaldırıp Yüzbaşı'na baktı.
" Serumunuz bitmeden kalkamazsınız. Öyle değil mi hemşire hanım?"
" Evet. Zaten-"
" Kendimi biliyorum. Ayrıca ben de bir sağlık çalışanıyım. Şimdi gidelim mi?" Genç adamın hiç bir şekilde ikna olmayacağını fark eden Yüzbaşı başını sallayıp onayladı.
Beraber revirden çıktıklarında Yüzbaşı yanındaki ufak bedene döndü.
" Siz beni dışarıda bekleyin üstümü değiştirip geliyorum." Cevap vermeden ilerleyen çocuk ile hızlı adımlarla odasına çıkıp yine hızlı hareketlerle kamuflajını değiştirip aşağı indi.
Kapıdan çıkarken selam veren askere aynı şekilde selam verip üşüyen bedene ilerledi.
" Araba az ileride." Sessizce arabaya binip yola döndüler. Ne denirdi ki zaten?
" Yakalandı mı?" Aniden gelen soruyu anlamayan Yüzbaşı kaslarını çatıp anlamadığını belirterek yüzüne baktı. " Abimi.. şe.. şehit eden yakalandı mı?" Yüzbaşı'ya dönen çocuk bur an gözlerindeki ateşi gördü.
Düşüncelerinden irkilerek çıkan Yüzbaşı ilk önce başını sallayıp daha sonra cevap verdi.
" Yakalandı." Daha da konuşmayıp az mesafede klan hastaneye gittiler. Arabadan inen iki beden de gergindi. Biri abisini son kez görmenin gerginliğini diğeri ise yaşayacakları bilmediği için gergindi.
Danışmaya yönelen Yüzbaşı sert sesiyle konuştu. " Şehit Gökhan Aslan. Ailesi görecek." Genç kadın kısaca telefonla konuşup Yüzbaşı'ya döndü.
" Gelecek olan görevli sizi morga yönlendirecek." Çok geçmeden gelen görevli ile -3'e inmiş ve uzun koridorun sonunda morga gelmişlerdi. Derin derin nefesler almaya çalışan Eren sadece çalışmakla kalıyordu. Ne nefes aldığını hissediyordu ne de nefesin yettiğini.
" Hazır değilsen.."
" Hazırım." O'nu son kez görmeye, son dayanağımı, ailemi, canımı son kez görmeye.
Dışarıda bekleyen Yüzbaşı duvara yaslanarak beklemeye başladı. Belki bir feryadı, belki de sadece sessiz, hafif ağlamalı vedayı.
İçeri giren çocuk soğuk havayı hissedince çok hafif gülümsedi. Abisi soğuğu severdi ama.. buranın soğuğu ona hiç yakışmamıştı.
Önüne geldikleri bedenle ikisi de durdu. Görevli örtüyü acmaknicin herhangi bir işaret beklerken, Eren kendinde o işareti verecek gücü arıyordu. En sonunda derin bir nefes alıp yorgun ve kısık sesiyle konuştu.
" Açın." Açılan örtü ile abisinin bembeyaz olmuş yüzü açığa çıkarken tutmaya çalıştığı hıçkırıklarını saldı. Tutunarak yere çömelip elini tuttu ve boş bir çabayla ısıtmaya çalıştı.
" Hani.. hani bırakmayacaktın beni. Hani söz vermiştin biz birbirimizin dayanağı olacaktık. Sen benim son kanımdın. Son hayatta kalma çabamdın. Niye bıraktın beni abi? Daha bizim hayallerimiz vardı sen niye bıraktın o hayalleri?"
Abisinden son kez destek alarak ayağa kalktı. Abisinin yüzüne uzun uzun baktı ve ardından eğilip alnına bir öpücük kondurdu en son ise örtüyü kapatıp küçük adımlarla kapıya yöneldi.
Çıktığı anda Yüzbaşı doğrulmuş dikkatlice kendisini izliyordu. İçeri giren görevli ekinde poşet ile gelip Eren'e uzattı.
" Emanetleri." Aldığı poşeti cebine koyarak ilerleyen görevlinin peşinde asansöre ilerledi.
Sonunda çıkışa ulaştığında kolundan çekilmesi ile irkilerek arkasını döndü. Mirza Yüzbaşı kendisine bakıyordu.
" Sizi evinize bırakayım."
" Gere-"
" Gerek var." Tuttuğu kolu çekiştirerek arabasına ilerledi. Eren'i koltuğa yerleştirip kendisi de şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı.
Sadece yol tarifi konuşulan kısa bir yoldan sonra Eren'in evine ulaşmışlardı. İnmek üzereyken Yüzbaşı'nın konuşması ile durdu.
" Gökhan Astsubay'ın naaşı yarın verilecektir." Başını sallayıp sessizce mırıldandı.
" Teşekkür ederim ilgilendiniz. İyi akşamlar." Başını sallayan Yüzbaşı ile arabadan inip evine ilerledi.
Eren'in evine girmesi üzerine arabayı çalıştırıp evine yol alan Yüzbaşı'nın aklımda sadece Gökhan'ın söyledikleri vardı.
' K-kardeşim si-size emanet ko-mutanım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet -Gay
General FictionYüzbaşı Miraç Kaya ve şehit olan askerinden emanet; Hemşire Eren Aslan