Üzerindeki kapşonluya daha çok sarılarak karşısındaki adamı izleyen Eren kurumuş olan dudaklarını ıslatmak için masaya eğilip soğumuş kahveyi içti.
" Ben.. Miraç'ın şehit olduğunu öğrenince gelmek istedim. Aslında zaten Ankara'daydım. 2 ay önce tayinim çıktı da buraya."
" Ee tamam? Bitti mi? Hadi güle güle." Miran'ın ani çıkışına önceden olsa gülecek olan Eren sadece gözlerini Miran'a çevirmişti.
" Miran!" Küçük bir çocuk gibi omzunu silken Miran kollarını birleştirerek oturduğu koltukta geriye doğru yaslandı.
" Eğer siz iki badigart izin verirse Eren'e destek olmak istiyorum." Eren cevap verecekken çalan kapıyla ilk başta kapıya bir bakış atmış o sırada da Mahir yerinden kalkıp kapıya ilerlemişti.
Mahir'in kapıyı açmasıyla beraber Emre'nin elini bırakan Can içeriye koşmuş diğer yandan da bağırmıştı.
" Baba!" Oğlunun sesini duyan Eren hızla tekli koltukta topladığı bacaklarını çözüp kollarını açarak oğlunu karşılamıştı.
Sıkıca babasına sarılıp ayrılarak minik ellerini Eren'in yanaklarına yaslayan Can daha sonra babasının üzerindeki kapşonluyu fark edip gülümseyerek konuştu.
" Bu Miraç babamın. Biz almıştık bunu." Gözleri dolan Eren, oğluna belli etmemek için gülümseyerek basını salladı.
" Evet bebeğim. Bugün dolabında buldum ve üşüdüm. Sorun olmaz değil mi?"
" Hayır olmaz." Daha sonra dikkatle kendisini ve babasını izleyen Kılıç'ı fark edip hafif korkarak babasına daha da yaklaştı Can.
" Baba, bu kim?" Her ne kadar fısıldayarak sorduğunu sansa da koltuklara yerleşen Akın, Emre ve Mahir duymuştu.
" O benim arkadaşım bebeğim. Beni ziyarete gelmiş. Tanışmak ister misin?" Pıtı pıtı adımlarla babasından ayrılıp Kılıç'ın yanına giden Can minik elini uzatıp konuştu.
" Benim adım Can. Senin adın ne?"
" Merhaba ufaklık. Benim adım da Kılıç." Kılıç'ın ufaklık demesiyle birlikte dişlerini sıkan Eren bir şey demeden yutkunarak yerinden kalktı.
" Ben bir su içeyim." Bir şey demelerine izin vermeden mutfağa geçip tezgaha tutunarak yaslandı. Burnunun ucu sızlarken gözlerini kapatıp derin nefesler almaya çalıştı. Gözlerinin önüne gelen görüntülerle gülümseyerek akıttı göz yaşlarını.
Bu mutfakta Miraç ile yemek yapmışlardı. Birbirlerini kızdırmışlar, öpüşmüşlerdi. Miraç bu mutfakta sarılmıştı beline. Bu mutfakta öpücük kondurmuştu ensesine. Bu mutfakta yataktan önce çıktığı için Eren'e kızmıştı Miraç.
" Eren iyi misin?" Ani gelen sesle irkilerek gözlerini açan Eren, karşısında kendisine endişeli gözlerle bakan Kılıç'a başını salladı.
" İyiyim sadece.."
" Bir sorun yok değil mi?"
( Sevdiği adam öldü. Sence daha ne sorunu olabilir??)
" Hayır yok. Sen bir şey mi isteyecektin?"
" Hayir sadece sana bakmaya gelmiştim." Başını sallayarak onaylayan Eren şu içtikten sonra Kılıç ile beraber içeriye geçmişti.
Çok geçmeden kapanan gözleriyle Mahir'in omzuna kafasını yaslanan Miran'ı fark edince gözleri bir süre üzerlerinde dolaştı. Bu durumu yanlış anlayan Mahir ise omzundaki sevgilisine omzu atarak Miran'ın kafasını kaldırıp şaşkınca etrafına bakmasına neden oldu.
" Mahir hadi siz eve gidin. Miran'ın uykusu gelmiş."
" Bu engerek yılanı gitmeden bir yere gitmeye niyetim yok." Gözlerini deviren Eren baygın bakışlarıyla konuştu.
" Akın ve Emre burada Mahir. Gidin işte. Hadi." En sonunda başını sallayarak ayağa kalkan Mahir tutması için elini Miran'a uzattı. Kendisine uzatılan eli tutup sarhoş bir şekilde ayağa kalkan Miran sevgilisine yaslanarak yürümeye başladı.
Akın, Miran ve Mahir'i yolcu ederken Eren yerinden kalkamamış ve durumunu bildikleri için de rahatça oğlu ile konuşmaya devam etmişti.
" Ee Kılıç gidiş ne zaman?" Emre'nin söylediklerine Kılıç göz devirirken Eren ise ikisine de dönmeden kucağına yerleşen oğlunun saçlarını okşamaya devan etmişti.
" Üçüncü badigart da sen mi oluyorsun?"
" Yok. Badigart demeyelim de fırsattan istifade edenleri uzaklaştırma diyelim." Kılıç'ın sorusuna Emre cevap veremeden salona giren Akın cevap vermiş daha sonra sevgilisinin yanına oturarak kendine çekmişti Emre'yi. Bu duruma göz deviren Kılıç kendine engel olamadan konuştu.
" Ya siz? Eren sevgilisini kaybetti ama sizler yanında çift olmaktan vaz geçmiyorsunuz." Akın yeni gelen farkındalıkla hızla Emre'nin omzundaki elini çekmiş ve biraz uzaklaşmıştı sevgilisinden. Emre de aynı şekilde yeni gelen farkındalıkla Eren'in gözlerine mahcup bakışlar atmıştı.
Onların bu hâlini gören Eren ise sinirli ve sert bakışlarını Kılıç'a gönderip kucağında uykuya dalacak olan oğlunun duymaması için sessiz ama baskın bir şekilde konuştu.
" Kes sesini Kılıç. Siz de tekrar yakınlaşın. Miraç artık olmayabilir ancak bu benim yanımda birbirinizden uzaklaşmanız anlamına gelmiyor. Ve sizden bunu istemiyorum da." Kimse bir şey demeden otururken Can'ın tamamen uyuduğunda emin olan Eren yavaşça ayağa kalkarak oğlunun odasına ilerlemişti.
Arkasından buruk gözlerle Eren'i izleyen Kılıç ise yaşama sevinci ve enerjisi olan çocuğun nasıl hir anda bu hale geldiğini sorguluyordu.
Aslında cevap gayette basitti.
Artık evini, yatağını, dertlerini, sıkıntılarını ve en önemlisi ise hayatını paylaştığı adam yoktu. Miraç'ı yoktu. Oğlunun kahraman babası yoktu artık. Güvenli limanı yıkılmış, evi deprem altında kalmıştı. Ve Eren şuan ne yapacağını, nasıl devam edeceğini hiç bilmiyordu, bocalamıştı.
İçinden Miraç'ı arayıp her şeyi abartarak ve huysuzlanarak anlatmak gelirken sadece buğulu gözlerle telefona bakmak zorunda kalıyordu Eren.
Çünkü artık Miraç yoktu..
....
Geçiş bölümü olduğu için fazla uzun tutamadım..
Bir de Eren'in neden bu kadar kısa zamanda toparladığını soranlara, soracak olanlara cevap vereyim.
Miraç zaten göreve çıkmadan önce Eren'e kendini kaybetme, güçten düşme ve oğlumuz için güçlü kal gibi şeyler söylemişti. Aslında Eren şuan büyük, çok büyük bir şok içinde. Diğer yandan da Miraç'ın cesedinin bulunmaması Eren'e çok küçükte olsa bir umut verdi diyebiliriz.
Daha sonrasında ise Eren'in bir oğlu var ve onun için, Miraç'ın yokluğunu hissettirmemek için ayakta kalmak zorunda. Güçlü kalmak zorunda. Yas tutmuyor değil. Tutuyor ancak oğlu için bunu dışına vurmuyor. Ağlamıyor değil, ağlıyor. Acı çekmiyor değil, dibine kadar acı çekiyor ancak Can için belli etmiyor, hissettirmiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet -Gay
General FictionYüzbaşı Miraç Kaya ve şehit olan askerinden emanet; Hemşire Eren Aslan