Nefes nefese otobüsten inen Ufaklık çalan telefonunu zar zor bulup açtı.
" Efendim Miraç?"
" Geldin mi güzelim?"
" Duraktayım, binaya giriyorum şimdi."
" Tamam yavrum bekliyorum." Telefon kapandıktan sonra yutkunan Eren kendine engel olamadan mırıldandı.
" Yavrun muyum cidden?" Başını sağa sola sallayıp ilerlemeye devam etti.
Binaya girip asansöre bindikten sonra geçen günü düşündü. İki defa yakınlaşmış ve ikisinde de Akim gelmiş ve bozmuştu. Alt dudağını ısırıp gözlerini küçük alanda gezdirdi.
Acaba tekrar öyle yakınlaşırlar mıydı?
Asansörün zil sesiyle irkilip kendine gelerek küçük alandan çıktı. Açık kapıda kendisini bekleyen adama ilerleyip açtığı kolları arasına girdi.
Gülümseyen Yüzbaşı sarıldığı bedenin saçlarına hızlı bir öpücük kondurup geri çekildi ve içeri girdiler.
Montunu çıkaran Eren koltuğa oturup otobüste art arda mesaj gelen telefonunu açtı. Gelen mesajlara göz devirip telefonu kapattı.
Bugün Yüzbaşı'nın evine geleceğini bilen Akın ve Emre hem ayrı ayrı hem de yaptıkları gruptan mesaj atıp kendisiyle dalga geçmişlerdi ve hala da dalga geçiyorlardı.
Salona giren Yüzbaşı gülümseyip yanına oturdu.
" Yemek hazırladım ama eğer başka bir şey istersen.."
" Saçmalama Miraç. Yapmasan bile olurdu."
" Ne demek yapmasan bile olurdu? Ufaklığım evime gelince aç mi bırakayım yani?"
" Ama kaç defadır ben sana geliyorum. Hep sen yemek hazırlıyorsun." Küskünce kollarını bağlamış, omuzlarını silkmişti. Bu hâline gülen Yüzbaşı kollarını ufak bedene dolayıp göğsüne çekti.
" Tamam bir dahakine senin evindeyiz." Ufaklık hafif kafası kaldırıp çenesini sert göğse yaslayıp mırıldandı.
" Söz mü?"
" Söz lan." Gülümseyen yüzü solan Eren hızlı Yüzbaşı'nın kolları arasından çıkıp mutfağa geçti. Ne olduğunu anlamayan Yüzbaşı Ufaklığın ardından şaşkınca bakarken en azından trip yediğini anlamıştı.
Yerinden kalkıp mutfağa geçip Eren'in hareketlerini izlemeye başladı. Her geri öğrendiği için seri bir şekilde davranıyordu ancak... biraz, biraz sertti.
Tabakları alıp dolap kapağını sertce kapatıp bardakların olduğu dolaba geçti. Aynı şekilde bardakları da alıp sertçe kapatınca Yüzbaşı yüzünü buruşturdu.
Çatal kaşıkların bulunduğu kısma gelince dalgınlıkla elini bıçağa atacakken Yüzbaşı ileri atılıp elini tuttu.
" Ne oldu Eren?"" Olmadı bir şey." Elini çekip işine devam edecekken Yüzbaşı tekrar ellerini tutup ufak bir öpücük kondurdu.
" Eren bana ne olduğunu söyler misin? Kendine zarar veriyorsun."
" Ben senin asker arkadaşın değilim. Neden bana lan diyorsun?" Buna mı takıldın diye bakan Yüzbaşı gözlerini kırpıştırıp boğazını temizledi.
" Yavrum şimdi.. yani sen bir anda söz mü diye sorunca bir anda öyle çıktı ağzımdan. Eğer rahatsız olduysan..." Dudaklarını büken Eren lafını yarıda kesip Yüzbaşı'nın göğsüne yaslandı.
" Hayır sadece bir an ne bileyim abarttım işte."
" Hallettik o zaman." Başını sallayan Eren kedi gibi yaslandığı göğse sürtünüp geri çekildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet -Gay
General FictionYüzbaşı Miraç Kaya ve şehit olan askerinden emanet; Hemşire Eren Aslan