Çocukların oynadığı sokakta ilerleyen genç adam çocuklara baktığı yerde gözlerinin önüne gelen belirsiz çocuk silüetiyle gözlerini kapatıp derin bir nefes alarak evine ilerlemeye devam etti.
Eve girdiğinde soğuk hava yüzüne vursa da umursamadan montunu ve ayakkabılarını çıkarıp mutfağa geçti.
Eskimiş buzdolabının içine baktığında hiç yemek kalmadığını görüp dolabı kapattı. Bugün bir şey yemese de olurdu.
Odasına geçtiğinde üzerindeki pantolon ve kazağı çıkardı. Altına eşofman geçirirken üzerinde sadece siyah rambo atleti vardı. Odasından çıktığında salona geçip koltuğa uzanarak gözlerini kapattı.
Az önceki gibi gözlerinin önüne iki silüet gelince oflayarak gözlerini açtı. Çözemiyordu. Aylardır her gözünü kapattığında veya her oyun oynayan bir çocuk gördüğünde gözlerinin önüne gelen iki silüeti çözemiyordu. Silüetlerden biri çocuktu. Bundan ekindi fakat diğer gölge. Onun ne olduğunu çözemiyordu. Genç, zayıf ve kendisine göre kısa boylu biriydi.
Bugün rahat olamayacağını anlayınca odasına geçip üzerine kazağını giyip kapıya ilerledi. Montunu ve ayakkabısını giyip evden çıktıktan sonra iki sokak ileriye, doktorun evine ilerlemeye başladı.
Hava karardığı için korkan kadınlar çocuklarını eve almışlardı. Bu yüzden sokaklarda sayılı kişiler vardı. Şu sıralar yine savaş haberi alıyordu genç adam. Bu sebeple insanların korkularını anlayabiliyordu.
Çok geçmeden doktorun evine ulaştığında kapıyı tıklayıp beklemeye başladı. Az sonra diğer taraftan gelen tıkırtıların ardından kapı açılmış yaşlı adamı görmüştü.
" Sen miydin? Gel hadi." İçeriye yönelen yaşlı adamın peşinden içeriye geçtiğinde yer sofrasının kurulu olduğunu ve sofrada çorba olduğunu gördü. Buna da şükürdü.
Yaşlı adam ile beraber sofraya geçtiklerinde az biraz ekmekten parça alıp doktorun, önüne koyduğu çorbadan yemeye başladı.
" Eline sağlık." Diyerek kenara geçen genç adam derin bir nefes alarak eve girmeden önce yerde aldığı dal parçasıyla oynamaya başladı. Genç adamın bir sıkıntısı olduğunu anlayan doktor suyundan bir yudum alıp konuştu.
" Derdin nedir?" Başını kaldırarak doktora baktıktan sonra konuşmaya başladı genç adam.
" Ne zaman bir çocuk görsem gözümün önüne bir çocuk geliyor ama yüzü belli değil. Kim bilmiyorum. Biliyorsun hatırlamıyorum. Kafayı yiyecek gibiyim. Sadece çocuk değil başka bir gölge daha var ve aynı şekilde yüzü belli değil, kim olduğu belli değil."
" Bir şeyler hatırlamaya başlıyorsun demek."
" Galiba." Başını sallayarak onaylayan doktor daha da bir şey demeden sofradan kalkıp toplamaya başladı. Yaşlı adama yardım etmek için yerinden kalkan genç adam kalbine giren ağrıyla titrek bir nefes alarak elini kalbine bastırdı.
Genç adamın kalbini tuttuğunu gören doktor ise hızla elindekileri sofraya bırakıp genç adamın yanına gitti. Kalbini tutan genç adama destek vererek koltuğa yatmasını sağlamıştı doktor.
" Ne oldu?" Sebepsiz bir şekilde gözleri dolan genç adam zorla konuştu.
" B-bilmiyorum."
" Yat burada kalkma." Başını sallayarak onaylayan genç adam kalbindeki ağrıya yüzünü buruşturup derin nefesler almaya çalıştı ancak kalbindeki ağrı oldukça nefes alması çok zordu.
Doktor elinde stetoskop ile gelip genç adamın sırtını dinledikten sonra bir sorun olmadığını söyledi.
" Acıyor." Hızla odadan çıkıp kendi odasına geçen doktor ecza dolabından ağrı kesici alıp salona döndü. Genç adamın sırtına destek vererek ilacı yutmasını sağladıktan sonra yavaşça su içirdi.
" Yaralarından dolayı mı acaba?"
" Değil. Öyle bir ağrı değil bu. Hem uzun zamandır yaralar kendini belli etmiyordu."
" Belki de geçmişindeki birilerinin canı yandı." Bir şey demeden gözlerini kapatan genç adam her ne kadar kabul etmek istemese de doktorun dediğinin doğru olduğunu biliyordu. O gölge olarak gözlerinin önüne gelen çocuk veya adamın canı yanıyordu.
Ağrı kesicinin ve günün yorgunluğunun da etkisiyle uykuya dalan genç adam rüyasında gördüğü ve ağlayarak gelmesini isteyen genç adam ile irkilerek uyandı. Odaya baktığında yalnız olmadığını önceden de olduğu gibi doktorun da yerde minderlerin üzerinde yattığını gördü.
Koltuğun üzerinde doğrulup oturmaya başlayınca her şeyi en baştan düşünmeye başladı. Geçmişi. Sanki silinmiş ve hiç var olmamış gibiydi. Aylardır geçmişine dair, gözlerinin önüne gelen gölgelere dair hiçbir şey hatırlamamıştı. Ancak son zamanlarda gölgeler daha fazla gözlerinin önüne gelmeye başlamıştı. Bir şey izlerken, yerken veya bir ânı yaşarken gözünün önüne gelen kareler sıklaşmıştı.
Telefonunun çok kısık melodisi çalmaya başlarken doktora bir göz atmış ve hızla daha geçen gün alabildiği telefonunu cebinden çıkarmıştı genç adam..
....
Merak etmeyin diye söylüyorum genç adam telefonu açmayacak. Daha farklı planlarım var çünkü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet -Gay
General FictionYüzbaşı Miraç Kaya ve şehit olan askerinden emanet; Hemşire Eren Aslan