Stresle kucağındaki oğluna daha çok sarılan Eren, Can'ın seslenmesi ile kendine gelerek oğluna döndü.
" Baba çok sıkıyorsun."
" Özür dilerim oğlum fark etmedim. Çok canım yandı mı?" Başını olumsuz anlamda sallayarak elindeki kitap oyununa dönen Can ile derin bir nefes aldı Eren.
Sabah kahvaltıda Can'a, babasının geleceğini haber verdiğinde coşkulu bir tepki vermese de yüzünden ve hareketlerinden ne kadar mutlu ve heyecanlı olduğu belli oluyordu.
Daha sonra Can içeriye geçip biraz televizyon izlemiş Eren ise o sırada hızlıca mutfağı temizleyip oğlunun yanına dönmüştü.
Oğlunu yana bırakıp kendisine dönen oğlunun saçları arasına bir öpücük konduruktan sonra lavaboya geçti. Saçlarını düzeltme ihtiyacı hissederken ne yaptığını fark ederek havada kalan elini indirdi. Bugün defalarca kez saçlarını düzeltmiş, sürekli olarak aynada kendisini kontrol etmişti. Çok heyecanlıydı ve bunu nasıl dışa vuracağını bilmiyordu.
Zil çaldığında koşarak lavabodan çıkıp kapıya ilerleyip açtığında karşısında Kılıç'ı görmesi hayal kırıklığı yaşatırken belli etmemeye çalışarak gülümseyip içeriyi göstermişti.
" Hoş geldin. Geçsene içeriye." Gülümseyerek içeri geçtikten sonra Can'a sarılarak onunla hem konuşup hem de oyunlar oynayan Kılıç ile duvara yaslandı. Şuan Kılıç'ın yerinde Miraç olabilirdi, olmasını çok isterdi Eren.
Ancak biraz olsun zamana ihtiyacı vardı. Miraç'a kızgın değildi, kırgın değildi. İki yıl boyunca uzak kalmaları Miraç'ın suçu değildi. Elinde olan bir şey de yoktu bunu biliyordu ve zaten Miraç'ı suçlamıyordu.
Sadece iki yıl boyunca herkese ölmediğini anlatmak için, inandırmak için çabalarken en sonunda pes edip öldüğünü kabul edeceği bir anda çıkıp gelmesi tüm dengesini alt üst etmişti.
Miraç'ı gördüğü an onun da diğer rüyaları gibi hayal olduğunu düşünüp sıkıca sarılmış, onunla birlikte uyumuştu ancak sabah uyandığında yanında gördüğü beden aklını kaçırmasına neden olacak kadar gerçekti.
Kapı tekrar çaldığında irkilerek düşüncelerinden çıkmış ilk önce kapıya daha sonra ise kendisine bakan ikiliye dönmüştü.
" Siz bahçeye çıkın biz geliyoruz." Başını sallayarak onaylayıp Can'ın elini tutarak bahçeye çıkan Kılıç ile üstünü ve saçlarını düzelttikten sonra kapıya ilerledi.
O sırada oğlunu ve sevdiğini görmenin sabırsızlığı ile yerinde duramayan Miraç yeni yetme veletler gibi hissediyordu kendisini. Resmen sevdiğiyle buluşacak diye yerinde duramıyor, aklındaki her şey siliniyor, elleri terliyordu.
Daha sonra elindeki Can için aldığı peluş oyuncağa ve kıyafetlerine baktı. Kumaş pantolon ve beyaz gömlek giymiş gömleği ise pantolonun içine sıkıştırmıştı. Abartı giyindiğini düşünüp geri döneceği sırada açılan kapı ile olduğu yerde kaldı.
Kendisine belli etmemeye çalışsa da hayran gözlerle ve gülümseyerek bakan Eren hala ilk günkü gibi Ufaklık ve tatlıydı.
Miraç'ın kendisine hayran hayran kitlenmiş bir şekilde bakmasına karşın yanakları kızaran Eren, Miraç'a aynı şekilde hayran hayran baktığından habersizdi. Çok geçmeden kendine gelen Eren başını sallayıp boğazını temizledikten sonra kedi gibi sakince konuşmaya başladı.
" Bahçeye geçelim. Seni orada bekliyor." Derin bir nefes alarak eve korkulu daha çok endişeli bir bakış atarken Eren'in kendisine güven vererek gibi bakmasından güç alarak eve bir adım attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet -Gay
General FictionYüzbaşı Miraç Kaya ve şehit olan askerinden emanet; Hemşire Eren Aslan