Salonda öylece oturan Eren dayanamamış ayaklanıp mutfağa ilerlemişti. İçeri girince en başta dalgınca domatesleri doğrayan Yüzbaşı'ya baktı. İki saat önce eve gelmişlerdi ve Yüzbaşı hemen mutfağa girmişti. Mutfağa girdiğini bile fark etmeyen adamın yanına ilerleyip elini, bıçak tutan elin üstüne koydu.
" Miraç?" Yüzbaşı yutkunmuş ardından bakışlarını Eren'e çevirmişti.
" Efendim?"
" Yardım edeyim mi?" Başını sallayan Yüzbaşı hemen ardından konuştu.
" Masayı kurar mısın?" Başını sallayan Eren, Yüzbaşı'nın talimatları ile her şeyi çıkarmış ve ardından masaya yerleştirmişti. Yüzbaşı'da yemekleri servis ettikten sonra masaya oturmaları ile zil çalması bir olmuştu. Anında Yüzbaşı'ya dönen Eren, daha sonra kapıya bakmak için kalkan Yüzbaşı'nın peşinden ilerledi.
Kapıyı açan Yüzbaşı, üniforması üstünde gelen Akın'a bir bakış atıp daha sonra bir şey demeden tekrar mutfağa döndü.
" Hoş geldin Akın."
" Hoş buldum. Konuştunuz mu bir şey?" Başını olumsuzca sallayan Eren ile o da bir şey demeden mutfağa geçmişti. Eren de, Akın'ı takip edip mutfağa girdiğinde Akın'ın ayakta dikildiğini gördü.
" Otursana Akın."
" Yok. Ben yanlış bir zamanda geldim herhalde. Sonra gelirim ben." Eren itiraz etmek için dudaklarını aralamıştı ki Yüzbaşı önce davrandı.
" Otur şuraya. Eren sen de otur." İkili aynı anda masaya oturmuş ilk önce birbirine, daha sonra ise Yüzbaşı'ya döndüler ama Miraç ikisine de bakmadan yemeğini yemeye devam etti.
Arada Akın ve Eren'in konuşmaları dışında sessiz geçen yemekle üçlü birlikte masayı toplamışlardı ama Yüzbaşı bulaşıkları, makineye yerleştirmelerine izin vermeden ikiliyi içeriye göndermiş ve çay koyarak içeriye geçmişti.
Akın, Miraç'tan bir hareket beklerken Eren ise gergince ikiliyi izliyordu. En sonunda Miraç'ın konuşmayacağını anlayan Akın söze girdi.
" Sabah konuşmak daha iyi olurdu belki ama dayanamadım. Gelmek istedim." Miraç'ın konuşmasını beklese de bir şey demeyince tekrar dudaklarını araladı ancak Miraç araya girdi.
" Neyi konuşacağız? Ölmek üzere olduğunu benden gizlemeni mi?"
" Bak o öyle değil. Ben-"
" Nasılmış söylesene? Senden en ufak bir haber alayım diye ben o ameliyathanenin önünde yaralı bir şekilde saatlerce bekledim. Sırf senin uyandığını görmek için, en azından haberdar olmak için saat başı hemşire çağırdım ben. Ama sen? Kriz geçirmişsin. Sakladın. Bir şey olsaydı, öl- ölseydin. O zaman ne olacaktı."
" Öyle bir şey olmayacaktı." Bağıran Akın'a karşı Yüzbaşı'da aynı şekilde bağırarak karşılık vermişti.
" Nerden biliyorsun?" Titreyen ellerini yumruk yapan Yüzbaşı daha sakin bir şekilde konuşmaya başladı. " Annem şehit oldu. Babam desen zaten hiç tanımadım, defoldu gitti. Bir tek halam var. Tabi o da akrabam sayılırsa. Beni 18 yaşımda buldu. Ben yıllarımı yetimhanede geçirdikten sonra. Biliyorsun sen bunları zaten. Badimsin ya sen benim. Peki ailem dediğim bir tek sen kaldın bunu da biliyor musun? Hım?"
" Yapma böyle. Yemin ederim söyleyecektim Miraç ama sen de yaralıydın, bir de Eren girdi hayatına bir parça mutlu oldun. Bozmak istemedim ama gerçekten söyleyecektim. En azından daha sakin olduğun bir dönemde."
" Ne demek daha sakin olduğun bir dönemde?"
" Görmüyor muyum sinirlisin şuan, kızgınsın. Kaç asker yaralı kaldı o patlamada. Daha erken fark edemediğin için kendine kızgınsın. Böyle haince saldırdıkları için onlara öfkelisin. Bir de ben öyle olduğunu söyleseydim yaralı halini dinlemez Mahir'lerle göreve giderdin." Elini boynuna atıp sertçe kaşıyan Yüzbaşı başını salladı hafifçe.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet -Gay
General FictionYüzbaşı Miraç Kaya ve şehit olan askerinden emanet; Hemşire Eren Aslan