Oturduğu yerde boş gözlerle yeri izleyen Eren, dışarıdan gelen korna sesiyle irkilip kafasını kaldırarak etrafına baktı.
Miraç ile birlikte seçtikleri koltuk takımlarında komutanları, Miran, Mahir ve Akın otururken hepsi de üzüntülü gözlerle Eren'i izliyordu.
" Can geldi galiba, ben gidip alayım." Ayağa kalkıp konuşan Akın'ı durduran Eren ayağa kalkıp konuştu.
" Oğlumu servisten her gün ben alıyorum Akın. Bugün de alabilirim." Bir şey denilmesine izin vermeden kapıya ilerleyip kapıyı açtı.
Kapıyı açmayan babasıyla, duymadığını düşünerek zile uzanmaya çalışan Can açılan kapıyla hızla bakışlarını babasına çevirdi.
Neden babasının gözleri kırmızıydı ve doluydu?
" Oğlum." Hızla dizleri üzerinde eğilip küçük çocuğu kolları arasına alan Eren, tek sığınağı ve dayanağı olan oğlunu sıkıca sarmaladı.
" Baba? Neden üzüldün?" Oğlunun üzgün sesini duyan Eren hızla burnunu çekerek küçük çocuktan ayrılıp gözlerini silerek oğluna baktı.
" Sadece seni çok özledim bebeğim."
" Baba, Miraç babamın arkadaşları gelmiş galiba, dışarıda gördüm. Babam da gelmiş mi?" Küçük çocuğun hevesli sesine ne cevap vereceğini düşünürken arkadan Mahir'in sesini duyup gözlerini kapattı.
" Aslanım gelmiş."
" Mahir amca." Hızla Mahir'in kucağına atlayan çocuk, kendisini kucağına alan adamın boynuna sarılarak kafasını sakladı.
" Can'ım, biz odana çıkalım ister misin?" Başını sallayarak onaylayan çocuk ile Eren'e bir bakış atıp Can'ın odasına ilerledi.
Mahir'in hemen ardından Miran gelerek Eren'e sarılıp yerden kaldırdı Ufaklığı. Miran'ın boynuna sarılan Eren sessizce göz yaşlarını akıtırken bununla nasıl başa çıkacağını düşünüyordu.
Çok geçmeden Miran'dan ayrılıp göz yaşlarını silerek içeri geçti Eren. Oturduğu koltukta başını eğmiş sessizce ağlayan Akın'ı görünce sert adımlarla yanına ilerleyip başında dikilmeye başladı ancak Akın başını kaldırmayıp sessizce ağlamaya devam edince konuştu.
( Askerler ağlamaz, duygularını belli etmezler diyen olursa direkt engellerim.)
" Ağlama." Fakat Akın bir şey demeden başı eğik ağlamaya devam edince sertçe Akın'ın omzuna vurup tekrar konuştu Eren.
" Ağlamasana. Sen ağlayınca Miraç geri gelmeyecek." Yerinden kalkıp hızla Eren'e sarılan Akın omuzları sarsılarak ağlarken Eren ise olduğu yerde sadece boş gözlerle Akın'ın arkasında kalan duvarı izliyordu.
Miraç ile çok severek yaptıkları, fotoğraflarının asıldığı duvar..
O sırada küçük çocuğun odasına geçen Mahir, küçük çocuğu yatağa bırakıp kendisi de yanına oturdu.
" Amca, babam geldi mi?"
" Şimdi, şey.... baban. Gelemedi. A-ama seni çok sevdiğini söyledi."
" Neden gelmedi ki? Yoksa annem gibi o da mı bizi bıraktı? Yaramazlık yapmadım ki ama." Dolan gözleriyle dişlerini sıkıp kafasını çeviren Mahir, dudaklarını yalayıp gülümsemeye çalışarak küçük çocuğa döndü.
Ne diyecekti ki? Ne diyebilirdi? Küçük çocuk umutla kendisine bakarken babasının şehit olduğunu nasıl söyleyecekti?
" Biliyorum sen yaramazlık yapmadın. Ama baban uzun bir süre gelemeyecek. Uzakta, çok uzakta senin gibi küçük çocuklara yardım etmeye gitti." Başını sallayarak üzgün gözlerle kendisine bakıp daha sonra koca bedenine sarılan çocuğu kucağına alıp göğsüne bastırdı Mahir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet -Gay
General FictionYüzbaşı Miraç Kaya ve şehit olan askerinden emanet; Hemşire Eren Aslan