Burnunu çekerek minik adımlarla demir kapıya yaklaşan Eren kızaran yanakları ile minik bir çocuk gibi görünüyordu. Kapıya yaklaşıp küçük pencere gibi olan kısıma yöneldi.
" Buyrun? Kime gelmiştiniz?" Gözlerini kaçıran Eren mırıldanarak cevap verdi hala cevap bekleyen askere.
" Yüzbaşı Akın Boz."
" Ziyaret saati geçti."
" Haber verirseniz yani şey.."
" Adınızı söyler misiniz?"
" Eren." Daha fazla konuşamayan çocuğu zorlamadan diğer nöbetçiye dönüp gitmesi için işaret verdi. Dakikalar sonra nöbetçi asker ile gelen Akın, Eren'i görünce gülümseyip kapıyı açmaları için işaret verdi.
" Eren? Hayırdır?"
" Ziyarete geldim. Seni yani.. Evet seni görmeye geldim." Eren'in zorlandığını gören Akın gülerek konuştu.
" Anladım Eren. Beni görmeye geldin. Kesinlikle Miraç'ı görmeye değil." Miraç'ın adını duyunca kulaklarına kadar kızaran Eren bir şey demedi. " Hadi odaya çıkalım da daha fazla üşüme." Başını sallayarak onaylayan Eren yavru ördek gibi Akın'ı takip etmeye başladı. Daha önce gördüğü koridora girince kalbi hızlanmış ve başını eğerek gülmeye başlamıştı. Tabi arada Yüzbaşı'nın odasının kapısına kaçamak bakışlar atıyordu.
Bunu fark eden Akın tam kapıyı açacakken geri kapatmış ve aklına bir şey gelmiş gibi yaparak konuşmaya başladı.
" Bak unutmuşum. Miraç beni odasına çağırmıştı. Hadi gel bir uğrayalım." Ne yapacağını şaşıran Eren, kolundan tutup sürükler gibi odaya götüren Akın ile itiraz edememişti. Kapıyı çalıp içeri girerek masanın önündeki koltuklara oturdu.
" Beni çağırmışsın." Hala kafası dosyada olan Miraç, Eren'i görmezken konuştu.
" Ben seni.." Kafasını kaldırıp karşısında Eren'i görünce susmuş ve hemen ardından gülümsemişti. " Ufaklık?" Gözlerini deviren Eren kaşlarını çatıp mırıldandı.
" Bana 'ufaklık' demekten vazgeç Yüzbaşı."
" Ama ufaksın."
" Değilim. Sadece sen fazla büyümüşsün." Kahkaha atan Akın'a karşı, Yüzbaşı gülümsemesini büyütmüş ardından Ufaklığa kafa tutmaya devam etmişti.
" Bence ben fazla büyümüş değilim de sen az büyümüşsün." Sert bir nefes veren Eren karşısındaki adama laf anlatamayacağını fark edip sustu. İkiliyi yalnız bırakmak isteyen Akın ayaklandı.
" E madem sen beni çağırmadın bana da gerek yok. Siz takılın burada benim işim var." Akın kapıdan çıkmak üzereyken Eren, Yüzbaşı'nın sargılı elini gören Ufaklık 'hiih' diyerek hemen Yüzbaşı'nın yanına gidip sargılı elini ufak elleri arasına aldı. Ardından endişeli gözlerini Yüzbaşı'na çevirdi.
" Ne oldu eline? Hastaneye gittin mi?"
" Büyük bir şey değil ya. Yandı sadece."
" Hastaneye gittin mi?"
" Yani gitmedik Akın sardı ama.."
" Ne demek gitmedik ya? Hemen hastaneye gidiyoruz." Elinden tutarak ilerlemek isteyen Eren'i, elini sıkarak durdurdu. Ayağa kalkıp yatıştırıcı sesiyle konuştu.
" Ufaklık sakin ol. Akın sardı ama o eğitim aldı. Yoksa ben ellerimi hiç onun eline bırakır mıyım?"
" Ayıp oluyor ama Badim."
" Sus Akın. Zaten senin yüzünden evim yanıyordu."
" Ya valla yanlışlıkla oldu. Öyle olacağını bilsem mutfağa adım atmazdım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet -Gay
General FictionYüzbaşı Miraç Kaya ve şehit olan askerinden emanet; Hemşire Eren Aslan