" Ee Akın taburcu oluyorsun bu gün?" Kapşonlusunu giyen adam gülümseyerek Eren'e döndü.
" Evet, sonunda." Gözlerini deviren Eren mırıldandı.
" Benim gibi her gün gelsen ne yaparsın acaba?" Ama Akın'dan tabi ki de kaçmamıştı.
" Allah korusun lan." Onun bu haline sesli gülen Eren çalan kapı ile bakışlarını oraya çevirdi. İçeri giren Yüzbaşı ile gözlerini kaçırdı. Yüzbaşı ise Eren'i görmenin mutluluğu ile gülümsedi Akın'a. Ufaklığın gözlerini kaçırmasını, yanaklarının kızarmasını ve dudaklarını birbirine bastırmasını görmüştü bir kere Akın.
Yüzbaşı'ya karşı 'ne oldu' anlamında göz kırpıp kafasını sallayınca karşılığını sonra dercesine yana eğilen kafa hareketi ile almıştı. dudaklarını aşağıya doğru eğip başını salladı ama merakı öteden bile belli oluyordu.
" Hadi çıkalım." Akın başını sallamış ve üçlü beraber odadan çıkmıştı. Asansöre ilerleyen Akın ve Yüzbaşı en önde yan yana, Eren ise arkalarında onları takip ediyordu.
" Ulan insan bir koluma girer lan. Bana destek olmayacaksan niye geldin?"
" Ayı gibisin lan ne desteği?" Yürümeye devam ederken Akın'ın bakışlarına dayanamayıp koluna girip gülümsedi. Onları arkadan izleyen Eren ise bu hallerine karşı hm gülümsemiş hem de gözleri dolmuştu.
Asansöre binip tuşa basıp beklemeye başladıklarında Yüzbaşı aynadan Ufaklığın dolmuş olan gözlerini görüp Eren'e dönse de yanında Akın olduğu için bir şey demedi.
Saniyeler sonra asansörden indikten sonra Akın danışmaya ilerlemek için o tarafa doğru adım atsa da Yüzbaşı kolundan tutup kapıya çevirmiş ve eline arabanın anahtarını vermişti.
" Hallettim. Sen arabaya geç geliyorum." Akın muzipçe sırıtıp gözlerini ikisi üzerinde gezdirip kafasını sallamış ve yavaş adımlarla ilerlemeye devam etmişti.
Ne olduğunu anlamayan Eren yavaş yürüyen Akın'a ilerlemek istese de kolundan tutulmuş ve kattaki lavabolara doğru sürüklenmişti.
" Ya ne yapıyorsun? Bıraksana Miraç." Lavaboya sokulan Ufaklık dışarı çıkmak istemişti ama kollarından tutulması ile karşısındaki adama baktı. " Miraç ne yapıyorsun?"
" Konuşmamız gerek." Hangi konu ile olduğunu anlayan Eren yine kızarıp bakışlarını kaçırmıştı ve Yüzbaşı'nın ellerinden kurtulmak için çabalamıştı ama başaramadı.
" Yok öyle kaçmak. Bir haftadır kaçıyorsun zaten."
" Ama Akın? O yarası ile minik minik adımlarla nasıl arabaya ulaşsın? Hem de bu soğukta?" Akın'ı ileriye süren Eren, Akın'ın asker olduğunu tamamen unutmuştu.
" Minik minik adımlar mı? Adamın tek adımı, senin iki adımına eşit Eren. Hem o daha soğukları da gördü. Boş ver sen onu, söyle bakalım neden kaçıyorsun?"
" Kaçmıyorum." Derken içine kaçan sesiyle konuşması komik duruyordu.
" Akın'ı ziyarete geldiğimde kontrole o Emire denen adamı gönderdin."
" İşim vardı. Benim kontrol ettiğim tek hasta Akın değil."
"Allah Allah. Her seferinde, hem de tam benim geldiğim zaman işin çıkıyor? Ne garip. Pansumana geldim özellikle seni istedim bayılma numarası yaptın Eren." Omuzlarını silken Eren şimdi düşünüyordu da aptalca davranmıştı ama utanmıştı işte.
" Utandım." Tam bir çocuk gibi görünen Ufaklık ile yutkunan Yüzbaşı, elini Ufaklığın yanağına götürüp hafif baskı ile gözlerinin birleşmesini sağlamıştı. Tabi elini çekmemiş çok hafif baskı ile okşamaya devam etmişti.
" Yavrum neden utanıyorsun?"
' Yavrun muyum cidden?'
" Çünkü aynı."
" Evet aynı yatakta sarılmış bir şekilde uyandık ama bu normal bir şey. Sen uykulu halinle bense ateşli halimle sarılmışız."
" Neden yataktaydık?"
" Gece uyandım baktım sen Öyle kıvrılmış koltuğun önünde yatıyorsun ben de seni yatağa taşıdım. Ben de koltukta kıvrılmak istemediğim için yanına kıvrıldım." Gözlerini kısan Eren Ne diyeceğini bilmiyordu karşısındaki adama. Yaralı haliyle kendisini taşımasına mı sinirlensin yoksa yanına yatmasına mı bilmiyordu.
" İyi tamam."
" Ne tamam? Benden artık kaçmayacağına mı tamam?"
" Evet. Ona tamam." Eren'in bu haline gülümseyen Yüzbaşı çalan telefonu ile gitmesi gerektiğini fark edip hızla Eren'in yanağına ufak bir buse kondurdu. Daha sonra Eren'i nazikçe kenara çekilip kapıyı açtı.
" Şimdi gitmem gerek ama daha sonra gelirim." Tam çıkmak üzereyken elinden tutulması ile geriye dönüp baktı. Eren, kendisini çekmeye çalışıyordu ama pek başarılı olamıyordu. Daha da gülerek Eren'e doğru ilerledi.
" Şey bende telefonun yokta?"
" Ver telefonu." Eren hızla telefonu verip beklemeye başladı. Birkaç saniyenin sonunda Yüzbaşı telefonu uzatmıştı. Tabi kendi telefonunu aramayı unutmamıştı. Telefonu alan Eren sadece telefonu almamış aynı zamanda Yüzbaşı'nın da elini tutmuş ve eğilmesi için çekiştirmişti. Aynı şekilde öpmek için uzanmıştı ki Yüzbaşı geri çekildi.
O an gülüşü soldu ve gözlerinde hayal kırıklığı ev sahipliği oluştu ama Yüzbaşı gülümsemeye devam ediyordu.
" Bu sefer utanıp kaçmayacaksın değil mi?" Az önceki hayal kırıklığı nedeniyle öfkeli olması ile kaşlarını derince çattı Ufaklık.
" Miraaç!" Onun bu haline sesli gülen Yüzbaşı kendisi eğilip uzatmıştı yanağını. Bunu gören Eren ise tüm öfkesini unutup hızla bir buse kondurdu.
" Görüşürüz Yüzbaşı."
" Görüşürüz Ufaklık." Demiş ve arabasında bekleyen sabırsız ayıyı daha fazla bekletmemek için göz kırpıp dışarı çıkmıştı. Arkasında kalbini tutan Ufaklıktan habersiz yüzündeki sırıtışı silmeye çalışarak arabasına ilerledi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Emanet -Gay
General FictionYüzbaşı Miraç Kaya ve şehit olan askerinden emanet; Hemşire Eren Aslan