Not: "Bir 'güzelim' meselesi" isimli bölümü okumuş muydunuz?
-"Deniz?"
Freya gözlerini odasının karanlığına araladığında yatağında olduğunu fark etmiş ve huysuz bir çocuk gibi kaşlarını çatmıştı. Doğruldu. Baş ucundaki lambayı yaktı ve kaşınan gözlerini ovuşturdu. Yalnız mıydı? Deniz'in baş ucuna bıraktığı sudan bir yudum aldı. Eren'le kahvaltı etmişler, birkaç saat film izlemişlerdi. Sonrasını hatırlamıyordu. Aldığı ilaçlar o kadar uyku yapıyordu ki... Muhtemelen uyuyakalmıştı. Tatsızca ayaklandı ve adamın orada olacağına inandığı mutfağa geçti. Deniz yoktu. Salona geçti. Orada da yoktu. Deniz'in onun için üzerindeki bütün kitapları indirdiği üçlü koltuğun kıyısına oturdu. Clarissa'nın üzerinde titreyen ve sonunda yere düşüp yerde dolanmaya başlayan telefonuna uzandı.
-"Annecim?" Adama alıştığı için hissettiği, ondan geriye kalan bu boşluk hissinden nefret etti. "İyiyim. Hı-hım." İyi miydi? Buna inanıyor muydu? "Evet. Gözüm açıldı." Otuz yaşına gelmişti, hala camları kontrol etmiyordu. "Haklısın, annecim. Emin ol... Hapşu!" Deniz yanında olsa 'Güzel yaşa!' derdi. "İlaçlarımı içiyorum. Doğruyu söylüyorum anne. Yemek de yiyorum." Deniz uyuyorsa bile uyandırıp mutlaka bir-iki lokma da olsa ona bir şeyler yediriyordu. Bakışları boş salonu dolanıp yaprakları boyunlarını bükmeye bağlamış frezyaların üzerinde durdu. "İyiyim dedim ya annecim!" Hiç inanmıyordu ona ama eli mahkumdu. Aslında babasıyla atlayıp gelseler miydi? "Ne gerek var annecim? Adam döneli daha bir hafta bile olmadı."
-"Bir şey olmaz babana! Sen şimdi doğru dürüst bir şey de yemiyorsundur."
-"Yiyorum. Valla yiyorum annecim. Neden bana inanılmıyor şu anda? İlaçlarımı içmek için..." Gerçekten çıkıp gelseler miydi acaba? "Hapşu! Adamı da hasta edeceksin." Doğru. Babası da çok nazlıydı. Hava değiştirmek iyi de gelmiyordu ona zaten. Hasta olabilirdi. Freya'nın dudaklarında sevimli bir gülümseme kıvrıldı. O iş öyle değildi ama neyse... Anne ve babasının özel hayatlarına daha fazla maruz kalmak istemiyordu. "Bakıyorum ben kendime." Deniz'le fotoğrafları çıkan şu kız... "Anne..." Anne deme hemen! "Offf..." Anneye 'of' da denmez! "Haklısın annecim." O muydu o kız? "Hangi kız?" Fotoğraftaki kız işte; Deniz'in elini tuttuğu. Rahatsızca yerinde kıpırdandı. Oydu. Ama bunu söylediği gibi annesinin düğün hazırlıklarına başlamasından korkuyordu. "Fotoğrafları bile senden öğrendim ya annecim..." Doğru diyordu. Bu kızın bu rahatlığı öldürecekti annesini. Allah korusun! "E o zaman?"
-"Kızın kafasındaki bere..." Hafifçe yanağının içini dişledi. "Benim sana ördüğüm bereye çok benziyordu."
Freya da kime kül yutturmaya çalışıyorsa? Yer miydi Cundalı Rahşan'ın kızı bunu? "Annecim, evden bir tek Onur'u görmeye çıktım. Evet. Hayır. Hapşu! Gitmedim. Tekrar neden gideyim doktora anne? Hı-hım. Haklısın. Benim eşekliğim. Tamam. Yarın giderim." Deniz'in yanındaki o olsaydı eğer adam onunla ilgilenirdi ne güzel. "Anne-" Ama yok! Freya inadından burnu yere düşse eğilip almazdı. Arasa mesela, 'hastayım' dese... "Niye diyeyim annecim?" Anıl Hanım emindi ki şu gün arasa adam gelirdi. "Niye gelsin annecim? Biz ayrıldık ya hani?" Olsun. Yine de gelirdi. Gerçi adamın yanındaki o değilse eğer... "Sen babamı özlemedin mi?" Lafı değiştirme, Freyamou! "Annecim çok hastayım."
-"Domuz gibisin! Sesinden belli."
-"Vicdanın da mı yok senin be kadın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Freya
RomanceBir kez ayrılınca ilişki bitmiş sayılır mı, yoksa emin olmak için birkaç kez daha mı ayrılmak gerekir? Ayrılmayı başaramayan ama bir arada da kalamayan; yarım akıllı bir oyuncu ile sıkıcı bir çevirmenin ayrılık hikayesi bu... Ya da bir barışma hikay...