Bölüm 33: "Baştan çıkarma"

984 122 47
                                    

Not: "Yadsı Adını" isimli bölümü okumuş muydunuz?



Freya başındaki bereyi çekiştirip yağmurdan kaçmak için biraz daha sokuldu apartmanın girişine. Başlarına ellerindeki kitapları siper edenler, el ele koşuşturan sevgililer, yağmur damlalarını ısırmaya çalışan köpekler... Beyoğlu'nun Beyoğlu olduğu zamanları andırıyordu her şey. Freya ise kendini bir dönem filminin içinde sıkışıp kalmış, modern hayatın sillesini yemiş, baştan ayağa ıslanmış, sonradan ekleme bir karakter gibi hissediyordu. Burnunu çekip ellerini birbirine sürttü. Son on beş dakikadır deli gibi yağan yağmurun dinmesini bekliyordu. En azından burnunu şuradan çıkarabileceği kadar azalsaydı kendine 15 liralık bir şemsiye alabilirdi. Yorgun bir şekilde sırtını apartman kapısına dayayıp ellerini cebine soktu. Bütün gün koşuşturmuştu. Ayak parmakları bile acıyla sızlıyordu. Tam önünde beliren ve nereden çıktığını asla bilemeyeceği şemsiye satan adama gözleri dolu dolu baktı. Anlaşılan Yüce Odin bugün onun yanındaydı. Adama seslenip bir şemsiye aldı ve en azından sokağa inebildi. Eve girdiğinde saat on ikiyi geçiyordu. Islanmış paltosunu, beresini, su dolmuş botlarını çıkarırken huysuz bir çocuk gibi iç çekti. Bugün Deniz de yoktu zaten. Sete dönmüştü.

'Güzelim eve dönebildin mi?'

          Cebindeki telefonu çıkarıp adamın mesajının kıyısını okşadı. Onu düşündüğünü anlamış mıydı? Döndüm, diye yanıtladı. O ne yapacaktı? Set ne kadar uzardı acaba? Onunla geçirdikleri zamanın azalması bir miktar kalbini kırıyordu. Yalan yoktu. Odasına doğru yürürken üzerindeki kazağı eteklerinden tutup çıkardı. Paçaları ıslanmış kotundan da kurtuldu. O kadar ıslanmıştı ki çıkardığı her şeyi kaloriferlerin üstüne atıyordu. Eğer bugün hasta olmazsa bir daha olacağını sanmıyordu.

'Daha buradayız gibi görünüyor. Hasta olma güzelim, kendine dikkat et.'

O da hasta olmamayı umuyordu. Adamı görmeyeceğini fark ederek mutsuz bir şekilde mesajını yanıtladı. Adam sabaha karşı eve girerken muhtemelen o da senaryo için ekiple buluşmaya çıkacaktı. Bornozunu giyip banyoya girdi. Sıcak su buza kesen etlerini çözmüştü. On dakika sonra saçlarını kurutup kendine sallama çay yaptı. Deniz devcileyin bir çay canavarı olduğu için evinde çay bulundurmaya başlamıştı. Babası duysa gözleri yaşarırdı. Gülümsedi. Adama gönderdiği son mesajın hala iletilmediğini gördüğünde adamın çalışmaya geri döndüğünü anladı. Bu sırada saat çoktan bire geliyordu. Bir buçuk saat kadar çalıştı. Uyumaya giderken Deniz'den gelen mesajla duraksadı. Adamın bütün yoğunluğuna rağmen onu ihmal etmiyor olması dudaklarına yorgun bir gülümseme yaydı.

'Uyu sen güzelim. Benim dönmem sabahı bulacak gibi duruyor.'

Bir an için kahvesini, çayını demleyip adamın yanına gitmek gibi delice bir fikir geçti aklından ama gecenin ikisinde Balat'ta kaybolmayı göze alamayacak kadar yorgundu. Bilgisayar ekranını kapatıp gözlüğünü çıkardı ve adama 'iyi geceler' diledi. Daha dişlerini fırçalarken bir gözü kapanmaya başlamıştı ve diş ipini koparırken artık resmen uyuyordu. Kendini yüzükoyun bıraktı ve kıpırdana kıpırdana yorganın altına girdi. Sonra da ulaşabildiği en rahatsız yerde uyuyakaldı. Deniz o uyuduktan iki saat kadar sonra eve girmiş, sıcak bir duş alıp üstünü değiştirmiş ve sessizce yanına uzanmıştı.

-"Deniz?"

Deniz kadının saçlarının bittiği kıyıya minicik bir öpücük kondurup kadını göğsüne çekti ve sessizce "Benim, güzelim," diye fısıldadı. "Buradayım."

Dııızt... Dızzzt... Dıııızt... Dızzzzt...

Ne çabuk sabah oluyordu böyle? Daha birkaç saat evvel uyumamış mıydı? Neden illa ki bir alarma sesiyle uyanıyordu? Telefon komodinin üzerinde gezinip sağa sola çarpıyordu. Bir gün... Sadece bir gün istiyordu. Çok muydu? Homurdana homurdana alarmı kapatmak için doğrulmak istediği sırada yatağa geri çekildi. Gözlerini hayretle aralayıp uyumaya devam eden adama baktı. Anlaşılan Deniz'in ona dolanan kollarından sıyrılmayı başaramamıştı. Gülümsedi ve hafifçe doğrulup adamın aralık dudaklarının kıyısına küçük bir öpücük bıraktı. Onu uyandırmamak için usulca hareket ederek kolları arasından sıyrıldı ve titreyip duran telefonunun alarmını kapattı. Dışarısı hala zifiri karanlıktı. Telefonu bunu biliyor muydu?

FreyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin