Bölüm 28: "Özgür Ispanak"

1K 128 50
                                    

Not: Çarşamba akşamı yayınladığım "Kayıp çil" isimli bölümünü okumuş muydunuz?


"taşın sabrı suyun ruhuyla büyüttün beni..." - birhan keskin

-"Karşılaşmadınız değil mi?" Karşılaşmadık. "Freya... Doğruyu söyle bana!" Karşılaşmadık İzci. "İyi misin peki?" İyiyim. Kanala uğramış, Midas'ın tanıtım afişlerini adamın çekeceğini de oradayken tesadüfen öğrenmişti. En fazla birkaç dakika arayla kanala girip çıkmışlardı. Dalgınca yüzüne yapışan saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. "Beni duyuyor musun?" Özür dilerim. Kafam çok dağınık. "O çok sevdiğin kafe var ya..." Hangisi? "Galata'daki. Benim için oraya git ve güzel bir kahve iç. Sonra da çekimi iptal etmesi için yapımcıyla konuş." Ona ne diyeceğim? "Irkçı ve şiddete meyilli o pislik herifin, senin yazdığın hikayenin hiçbir yerinde olmasını istemediğini!" İnsanları tanımıyor gibi konuşuyorsun. "Belki bu kez bizi şaşırtırlar?" Karşılıklı bir sessizlik oldu. "Freya artık onun sana yaptıklarını anlatmalısın. Susarak, sessiz kalarak..." Daha önce anlatmaya çalıştım. Kim inandı? "Ben inandım. Biz inandık. Herkes onun nasıl biri olduğunun farkında. Ama birinin..."

        Freya sessizce "Herkes onun nasıl biri olduğunun farkında," diye tekrarladı. "Ve buna rağmen hiçbir şey yapmıyorlar." İyi olacak mısın? Adamın sesindeki endişeyle dağılan surat ifadesini topladı. Adamın onun projesinin herhangi bir yerinde olacağını öğrendiği anda eli ayağı buz kesmişti. Yanında şemsiye taşımasına rağmen açmanın aklına gelmediğini fark ederek "Olacağım," diye mırıldanmıştı. Şemsiyeyi açıp İstiklal'den aşağıya yürümeye başladı. "Kahve iyi gelecek."

Yarım saat kadar sonra kafeye girerken kafası biraz olsun dağılmış olsa da hala İzci'nin söylediklerini düşünüyordu. Avuçları arasındaki kahve fincanından çektiği dalgın bakışlarını camdan dışarıya çevirdi ve bastıran sağanaktan kaçıp evlerine ulaşmaya çalışan insanları, buldukları küçük tentelerin altına saklanan sokak hayvanlarını ve annesinin elinden fırlayıp yağmur damlalarını yakalamaya çalışan ufaklığı izledi. Galata'da, eskiden daha sık geldiği, kış geldiğinden beridir ise gelmeyi ihmal ettiği kafede her zamanki masasında, cam kenarında oturmuş, zihnindeki gürültüyle boğuşuyordu. Kolundaki saati bir kez daha kontrol etti. Öğleden sonra üçtü. Bu saatte burada ya öğrenciler ya da onun gibi evden çalışanlar olurdu. Lacivert, geniş çatılı bir şemsiyenin altında kafeye doğru koşuşturan adamı fark ettiğinde yerinde huzursuzca kıpırdandı. Adam şemsiyesini kapıdan girmeden kapatıp sularını silkeledi ve kapının yanında duran şemsiyeliğin içine bıraktı. Omzunda biriken yağmur damlalarını elinin tersiyle silkti ve etrafına bakındı. Aynı anda üç masanın zar zor sığdığı kafede bakışları çabasızca karşılaştı. O da en az kendisi kadar huzursuz görünüyordu. Ondan tarafa yürümeye başlamadan önce kendine bir fincan kahve sipariş etti.

Üzerindeki lacivert paltoyu ve boynundaki kahverengi atkıyı çıkarıp koluna attı. Freya yüzüne dökülen perçemlerini kulağının arkasına sıkıştırıp ortamı biraz olsun yumuşatmak adına nazikçe "Merhaba," dedi. Konuşması yüzündeki bütün çilleri hareketlendirmişti. Can nezaketen bir gülümsemeyle ve kısık sesli bir 'merhaba' ile karşılık verdi. Ortamdaki gerginliği kıran yine adam oldu. İyileşip iyileşmediğini sordu. İyileşmişti. Yani iyileşmeye çalışıyordu. Bir tek kuru öksürük kalmıştı geriye. Yakın zamanda toparlanmayı umuyordu. Freya adama nasıl olduğunu sordu. Can aralarındaki mesafeyi kapatmadan projeyle ilgili çalışmaların hız kazandığını söyledi. Yoruluyordu ama iyiydi. Birbirini hiç tanımayan iki insan arasındaki mesafe onlar arasındaki bu aşılmaz mesafeden daha yakındı.

-"Oturmaz mısın?" Rahatsızlık vermek istemem. "Lütfen."

Can tedirgin bir şekilde önüne bırakılan kahve için genç çocuğa teşekkür etti. Geçen gün ona geldiğinde Deniz ile karşılaşmışlardı. Sustu. Freya kahvesine eğdiği bakışlarını, adamın çakmak çakmak yanan bakışlarına kaldırdı. Sektör birbirinin açıklarını kollayan köpek balıklarıyla doluydu. Buna rağmen adamın bunu art niyetle, tehdit etmek için söylemediğini biliyordu.

FreyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin