Not: Çarşamba yayınladığım 'Belgesel Tanrısı' isimli bölümü okumuş muydunuz?
-"Hayır, annecim. Gelmene gerek yok." Boğazındaki ağrı biraz olsun azalsın diye ıhlamur demledi. "Kırılmamış zaten. Doktor 'çatlak' dedi." Kadının söylenmeleri, zaten ağrıdan kıvranan zavallı Freya'ya yardımcı olmuyordu. "Biliyorum, anne. Kapı yine açılmadı. Ben de..." Medeni biri gibi komşularından yardım isteyememiş miydi? Gözlerini devirdi. "Saat gece yarısını geçiyordu anne. Kimi uyandırsaydım?" Bir sevgilisi olsa, mesela Deniz gibi kaslı, güçlü, iri yarı... Bu saçmalıklara gerek kalmazdı. Homurdana homurdana ıhlamuruna biraz bal ve karabiber kattı. Ayağıyla uğraştığı yetmezmiş gibi bir de sabahtan beri annesine dert anlatmaya çalışıyordu. "Akılsız başın cezası işte annecim. Zaten değiştireceğim bu kapıyı. Koydum kafaya! Değiştirmeyeyim mi?" Kadın giremiyorsa hırsız da giremezdi. Gerçi bu onun beceriksizliği de olabilirdi. Annesi bundan tam olarak emin değildi ama yine de bir dahaki sefere kapıya tekme atmamasını sıkı sıkıya tembihledi. Çünkü insanlar genelde evlerinin kapısını tekmelemezlerdi. Freya kadınla konuşurken kendini beş yaşında kolunu kırdığı o gündeki kadar aptal hissediyordu. İsteyerek parmağını çatlatmamıştı herhalde. "Serhan da kapı gibi çocuk mu? Anne... İnan bunları dinlemeye mecalim yok. Parmağım çok ağrı-" Söylendi, söylendi. Arada Serhan'ın ne kadar başarılı bir mimar olduğundan bahsetti. Çocuk geçen yaz evini de almıştı hem, rahat ederdi. "Serhan, Deniz, Can... İsimlere hiç takılmıyorsun değil mi?" Kadın biraz da bu alaycılığıyla ilgili söylenince "Annecim senaryoyla ilgilenmem lazım," dedi sessizce. "Yazmam gereken en az iki bölüm daha var. Evet, annecim. Bu kez parasını peşin alacağım. Söz. Öpüyorum. İlaçlarını almayı ihmal etme. Tamam. Tamam, anne. Tamam. Yerim. Oldu o zaman. İlaçlarımı içerim. Görüşürüz. Peki. Görüşürüz. Ederim. Hı-hı. Görüşürüz."
İçeriye geçip koltuğa uzandı. Ağrıyan ayağının altına bir yastık sıkıştırıp televizyonu açtı. Pazar sabahı saat onda fazla bir seçeneği olmadığı için magazin programlarından birinde durdu. Sabah yedide ayağındaki ağrıyla uyanmış, ayağının şiştiğini fark ettiğinde bir taksi çağırıp acile gitmişti. Doktor baş parmağını sabitlemek için baş parmağıyla yanındakini birbirine sabitleyen bir aparat takmıştı. Önümüzdeki bir hafta boyunca mümkün olduğu kadar üzerine basmamasını tembihlemiş, ağrı kesici yazıp onu eve göndermişti. Gözlerini kapatıp başını hafifçe geriye sarkıttı. Hiç yoktan kendine zarar vermeyi başarabildiği için içten içe kendine homurdandı.
-"Dün Deniz Ertem'in, Can Yüce'nin gösterisine kızıl saçlı bir kadınla gittiğine dair twiti gördün mü Melis?"
Gözlerini aralayıp programdaki sarışın kadına dehşetle baktı. Televizyonun sesini birkaç diş yükseltip tatsızca adını duymayı bekledi. "Twiti atan kişi fotoğrafları da paylaşmış." Deniz'in omzunda uyuduğu birkaç karanlık fotoğrafı görünce sızlanarak gözlerini kapattı. "Tabii izleyicilerimiz tarafından gizlice çekildiği için..." Ne güzel ne rahat söylüyorlardı. Özel hayatın gizliliği diye bir şey duymuşlar mıydı hiç? "Biraz bulanıklar..." Deniz ile birlikteyken kalabalıktan uzak, sakin yerleri tercih ettikleri için medyaya daha önce hiç fotoğrafları sızmamıştı. "Ama nasıl ilgili baksana, Ece!" Bir sonraki fotoğraf adamın boynuna atkısını sardığı anda çekilmişti. Muhtemelen Freya uzaklaşmadan hemen önce çekildiği için diğerlerinden bile daha bulanıktı -hatta Freya bile fotoğraftakinin kendisi olduğunu anlayamazdı. Yine de tadı kaçtı.
-"Deniz'i yıllar sonra ilk kez biriyle birlikte görüyoruz." Adının Ece olduğunu öğrendiği kadın dirseğini masaya dayayıp elindeki kalemi fotoğrafın yansıdığı ekrana doğru salladı. "Ay bir de kadının boynuna atkısını sarmış. Çok romantik değil mi?"
![](https://img.wattpad.com/cover/251255255-288-k510452.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Freya
RomanceBir kez ayrılınca ilişki bitmiş sayılır mı, yoksa emin olmak için birkaç kez daha mı ayrılmak gerekir? Ayrılmayı başaramayan ama bir arada da kalamayan; yarım akıllı bir oyuncu ile sıkıcı bir çevirmenin ayrılık hikayesi bu... Ya da bir barışma hikay...