Not: Ayvalık bölümünün son kısmı "Part 2"yi okumuş muydunuz?
Bilge gözlerini ovuşturup yatağında doğruldu. Yerden ısıtmalı evinin sıcacık parkelerine çıplak ayaklarını güvenle indirdi. Aldığı günden beridir favorisi olan pofuduk sabahlığını omuzlarına geçirip salona geçti ve evinin büyük camlı pencerelerini araladı. Kendine espresso yapmak için moka potunu* hazırlayıp ocağın üzerine koydu. Saat daha yeni yeni 10.00'a geliyordu. Oldum olası erken uyanmayı sevmeyen, erken uyanınca da çocuk gibi bütün gün huysuzlanıp somurtan biri olduğundan asla 10.00'dan önce gözlerini açmazdı. O yüzden Freya'dan gelen mesajı ancak bu saatte görmüştü zaten. Ve muhtemelen tam da bu yüzden Freya onu aramak yerine mesaj atmıştı. Freya'nın mesajının üstüne bir sürü mesaj gelmiş, magazin muhabirliği yapan birkaç eski arkadaşı Deniz ile Freya'nın ne zamandır birlikte olduklarını sormuşlardı. Ağrıyan boynunu ovuşturup homurdanarak hazır olan kahvesini ocaktan aldı ve Aslı ile Arca'nın İtalya tatillerinden hediye olarak getirdikleri minik espresso bardağına doldurdu. En yakın arkadaşının, en yakın!, özelini soran herkesle paylaşacağına inanıyorlar mıydı sahiden? Saçmalıktı.
Telefonunu sabahlığının cebine sokup salonunun köşesinde yığılı duran ama açmaya fırsat bulamadığı kargolara doğru ilerledi. Bir kısmı İtalya'dan getirttiği sanat kitaplarıydı. Bir kısmı dayanamayıp aldığı ayakkabılar, birkaç tanesi de işle ilgili evrakların olduğu şu saçma sarı zarflardı. Hiçbiri sürprizli bir şey değildi. Birkaç davetiye de vardı tabii; sergi açılışları, okuldan arkadaşlarının düğünleri, mekan açılışları... Tam ilgisizce davetiyeleri masanın üzerinde bırakacaktı ki ismi sırlı bir kalemle yazılmış mavi zarfı gördüğünde kaşları çatıldı. Posta pulu muydu o? Bir tane görmeyeli kaç yıl olmuştu acaba? Merakına yenik düşerek zarfın ön yüzünü çevirdi ve sağ köşesinde gümüş bir kalemle hatları belirginleştirilmiş bir nazar boncuğu gördüğünde gülümsedi. Elindeki fincanı masanın üzerine bırakıp sandalyesine yerleşti ve masadan aldığı elli yıllık, el işlemesi mektup açacağıyla zarfı özenle açtı. Zarfın içerisine daldırdığı parmakları VIP bir biletle küçücük bir nota değdi.
'Konsere gelirsen eğer bütün kem gözlerden beni koruyan biri varmış gibi hissedeceğim.
-Ediz'Adamın pek de güzel olmayan el yazısına bakarken kaşlarını çattı. Posta pulu mu? Mesaj atmaya ya da aramaya ne olmuştu? Alooo... 21. YY'da yaşıyorlardı. Masanın üzerindeki karmaşanın ortasında duran bilete uzun uzun baktı. Gitse miydi? Satılan daha doğrusu satılması gereken ilk biletin o olduğunu, adamın bu bileti daha onu sergide gördüğü ilk gün alıp bu zarfa koyduğunu bilmiyordu o sırada tabii. Daha çok adamın onu davet etme yönteminin ilkelliğiyle ilgili düşünüyordu. Adam iyi hoştu da... Acaba biraz tuhaf mıydı? Zarfın üzerindeki posta puluna ve adrese bir kez daha baktı. Bir de Antalya'dan postalanmıştı. Alayla gözlerini devirdi. Kafasının içinde 'bu kez kutumuzdan ne çıkacak?' diye mırıldanan o bet sesli Freya yok muydu o Freya? Onu eline bir geçirirse kızıl saçlarını tek tek... Kıyamazdı ya! Yolacağım derse yalan söylemiş olurdu. Hem haksız da değildi doğrusu. Tuhaf adamları bulma konusundaki bu ısrarı takdir-e şayandı. Adamın notunu biletin üzerine bırakıp ayaklandı.
Evi, Sarıyer'in en güzel manzaralarından birine sahip hoş bir apartman dairesiydi. Bütün yakın dostları arasında böyle bir eve sahip olan tek kişi oydu ama bu ev de zaten onun değildi; ailesinindi. Yoksa şu aralar borçtan başka bir şeye sahip olabilecek durumu yoktu. Diğerlerine gelince... Aslı ve Arca sevimli bir apartman dairesinde oturuyor ve son üç yıldır evin kredisini ödemeye çalışıyorlardı. Freya da zaten malumunuzdu. İzci'nin dairesi oldukça sıra dışı sayılabilirdi ama sonuçta kiraydı. Gerçi Feza'nın terası... Feza'nın terası, Bilge'nin manzarasıyla yarışabilecek kadar güzel bir manzaraya sahipti. Sonra bir de Deniz çıkmıştı. Adamın iki katlı villası onun manzarasından daha güzel bir manzaraya ve konuma sahipti. Koca bir korunun içindeydi ve gittiklerinde hepsini büyülemişti. Freya hariç. O daha çok evin onda kalan hatırasına söylenmekle meşguldü. Gülümsedi. Dün geceyle ilgili haberleri ve Deniz'le dans ederken uzaktan çekilmiş fotoğraflarını paylaşılan Instagram hikayelerden görmüştü. Ama kadının apar topar Ayvalık'a gitmesine sebep olan şeyin bu olmadığına emindi. Kız kardeşini bundan daha iyi tanıyordu. Dalgınca telefonunu cebinden çıkarıp bir kez daha mesajını okudu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Freya
RomanceBir kez ayrılınca ilişki bitmiş sayılır mı, yoksa emin olmak için birkaç kez daha mı ayrılmak gerekir? Ayrılmayı başaramayan ama bir arada da kalamayan; yarım akıllı bir oyuncu ile sıkıcı bir çevirmenin ayrılık hikayesi bu... Ya da bir barışma hikay...