Not: "Lüle Teşkilatı" bölümünü okumuş muydunuz? Okumadıysanız bir koşu Deniz'e kızıp gelin. :)
Feza, Ulaş Beyle yaptıkları toplantıdan Freya'yı kazıyarak çıkarmış, onu bırakmak için ısrar etmiş ve yolda da toplantının kritiğini yapmayı önermişti. Freya kapitalist düzene baş kaldırdığından, ve zaten alacak parası da olmadığından, para kazanmaya başladığından beridir araba almayı şiddetle reddediyordu. Hatta belki de her yere toplu taşımayla gittiği için kışlardan da her geçen yıl daha çok nefret ediyordu. En azından Feza böyle olduğuna inanıyordu. Çünkü ne yaparsa yapsın kadını küçük de olsa bir araba almaya asla ikna edemiyordu. Bunda belki de kadının uzun yıllardır evden çalışıyor olmasının de etkisi vardı belki, bilemiyordu. Zaten onun araba almamaktaki ısrarı ve inadı, bütün ailede zamanla kabul edilen ve değişmeyeceğine gönülden inanılan bir duruma dönüşmüştü. Israr etmek nafileydi.
-"Hala Can meselesini anlatmadın."
Freya yere bıraktığı çantasını alıp sürekli bipleyen telefonunun sesini kapattı. "Can meselesi," dedi sessizce. "Can sıkıcı olduğu içindir." Deniz yine bir şeyler yaptı değil mi? "Ne zaman yapmadı ki?" Ne yöne baksa oradaydı. Aslında Freya istediğinde o kadar korkutucu birine dönüşürdü ki... Saçları alev alacak gibi olur, karşısındaki kişiyi küçük bir ejderha gibi alevleriyle geri püskürtürdü. Ama bu özel yeteneğini, bu üstün gücünü Deniz'e karşı bir türlü kullanamıyordu."Terasta sigara içerken yanımıza geldi." Adam gerçek bir bela gibiydi. Tatlı bir bela gibi... Freya'yı durduran, içindeki o öfkeli alevi söndüren bu aptal iç sesiydi işte! Sürekli ona muhalefet ediyor, o ne dese onun tam tersini söylüyor, onunla hep kavga ediyordu. Bu yüzden adamın gözünü bir türlü korkutamıyordu, Freya. Alev püskürtemiyordu. "Montunu omzuma bıraktı, belime sarıldı."
-"Eee?" Eee'si bu işte, Feza. "Sence ben bunu yer miyim?"
Cebindeki paketten bir tane sigara çıkarıp dudakları arasına sıkıştırdı. Konuyu değiştirmek için elini trafiğe doğru savurup "Araba almamak için bir sebep daha," diye homurdandı. Konuyu değiştirme, Freyamou. Sonra ne oldu? "Sonra çat! diye öptü." Uuu... "Yanağımdan, Feza, yanağımdan."
-"Sahiplenen erkek davranışı?"
-"Ben onun o sahiplenen kolunu bacağını kıracağım en sonunda ama..."
Feza kadının homurtusuna gülümsedi. Freya'nın sigarayı bir nefes çekmesi için uzatmasıyla camını araladı. "Can da durumu," dedi imayla. Sigaranın külünü silkeleyip derin bir nefes aldı. Cuma günlerinden neden nefret ettiğini trafikte kaldıkları her an daha iyi anlıyordu. "...yanlış anladı, değil mi?"
-"Yanlış anladı tabii ki." Onun havalanan kaşlarını görmezden gelip Feza'nın uzattığı sigarayı aldı. Yanlış anlamıştı tabii! O kas kafalı durumu henüz idrak edememiş olsa da onlar... "Hala ayrıyız." Öyleyiz.
-"Sence..." Hayır. "Bence..." Umurumda değil. "Denizce..." O hiç ama hiç umurumda değil. "Bu adam..."Bu konu ilgimi çekmiyor. "Sana hala..." Eve yürüyerek mi dönsem? "Aşık olabilir mi?"
Ya, ya... Aşkından ölüyordu sahiden! Daha üç-dört gün önce Hande'yle boy boy fotoğrafları çıkan, partide kadınla dans edip kıkır kıkır kıkırdaşan da başkasıydı. Ah! O gece neden adamın beline dolanan o kolunu kırmamıştı ki? Adamı hatırlayınca yanağındaki o sıcacık öpücüğü de hatırladı. Belindeki dokunuşunu... Adamın ışıl ışıl gözlerini... Onun o ilgili tavrını... Güçlü dur, Freya! Konudan sapma. Eğer adamın onu karda diktiği gece, yanında Can olmasa Freya o çok özlediği sıkıcı ve sıradan hayatına kaldığı yerden devam ediyor olabilirdi. Ne güzeldi ama o hayat! O hayatta mesela, Cuma akşamı trafikte sıkışıp kalması gerekmez, kapısında bir anda elinde bir düzine sütle eski sevgilisi belirmez, magazine fotoğrafları düşmezdi. Derin derin iç çekti. Ah, ne güzel günlerdi! Sigarasını söndürüp yeni bir tane yaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Freya
RomanceBir kez ayrılınca ilişki bitmiş sayılır mı, yoksa emin olmak için birkaç kez daha mı ayrılmak gerekir? Ayrılmayı başaramayan ama bir arada da kalamayan; yarım akıllı bir oyuncu ile sıkıcı bir çevirmenin ayrılık hikayesi bu... Ya da bir barışma hikay...