Bölüm 62: "Vol.4"

599 90 18
                                    

Not: Vol.3'ü okumuş muydunuz?

-"Yani diyorsun ki bu sırma saçlar gerçek değil?" Freya hayretle adamın uzattığı sigarayı aldı. "Protez?" Adının Jean olduğunu on dakika önce öğrendiği adam gülerek başını sallayınca "Merde!"* diye mırıldandı. "Bu işin bu kadar incelikli yapıldığını kim tahmin edebilirdi ki? Mutlaka bana doktorunun adını vermelisin!" Elini şöööyle bir savurdu. "Burada birilerinin ihtiyacı olursa söylerim."

Ediz, Deniz'e doğru eğilip "Fransızca mı konuşuyorlar, ben mi çok sarhoşum?" diye sordu. Deniz başını geriye doğru eğip arka masada derin bir sohbete dalmış kadını buldu. Ardından gülümsedi. Ah, kesinlikle Fransızca konuşuyorlardı. "Tanıdığı birileri mi?" Sanmıyordu. "Çok mu sıcakkanlıdır?" Fazlasıyla. Deniz kadının bu yönünü çoğu zaman hayranlık verici buluyordu. Yine de onun için endişelenmekten de kendini alıkoyamıyordu. Gerçi mekandaki herkes tanıdıktı; bir şey olsa, ters bir şey, herkes anında müdahale ederdi. Yine de bu endişelenmesine engel değildi. Yeni insanlarla tanışmayı sever, derken önüne döndü. Ve çabuk kaynaşır. "İşi neydi?" Bilge söylemişti aslında ama şu an hatırlayamıyordu. Deniz sigaranın külünü silkeleyip kadının çevirmen olduğunu söyledi. Bir süredir de dijitalde bir işin senaryo yazarlığını yapıyordu. "Bilge ressam, Feza ile Ege menajer, sen oyuncusun, İzci sinema eleştirmeni..." Ediz o geceki ilk sigarasını yakıp sırıttı: "Desene ekibin sayısal zekasını Aslı'yla Arca sırtlıyor."

-"Bir de Harun var." Sigarasını söndürüp masanın ortasında duran, yarısı yenmiş üzüme uzandı. "Katar'da bir inşaat firmasında çalışıyor." Hiç beklemeden dalından kırdığı üzümü ağzına attı. "Yazın gelecek o da herhalde. Tanışırsınız."

-"Viking gemisiyle açılmak için mi gelecek o da?" Evet. "Sence de biraz gerçeklikten uzak bir fikir değil mi bu?" Yarıladığı sigarasının külünü silkeleyip "Üstelik tehlikeli," diye ekledi. "İlkel de."

Aslında adam, Niko Beyi tanısa bunun ne kadar gerçekçi bir fikir olduğunu şıp diye anlardı. Deniz konuyu değiştirmek için "Sizin nasıl gidiyor Bilge'yle?" diye sordu. Ediz'in bakışları adının geçmesiyle çabasızca kadını bulunca Deniz adamın kadını sevdiğine emin oldu. Sanki adam göğsünde patır patır tabak kırılan bir taverna işletiyordu. Öyle sersem bir gülüşü vardı. İyi. Derin bir nefes alıp verdi ve ona baktı. Çok iyi. "Seni aileye soktuğuna göre..." Bir üzüm tanesi daha attı ağzına. "O da senin gibi düşünüyor." Öyle sanırım. "Magazinciler konusunda hala tedirgin misin peki?" Kırdığı bir dal üzümü sigarasını söndüren adama uzattı. Bu sırada Ediz başını belli belirsiz salladı. Az evvel, göbek atarken, tedirginliği kaybolmuş, masaya oturup biraz ayılınca ne yaptığını fark ederek yeniden paniklemişti. Yarınki manşetler şimdiden gözünün önünde uçuşuyordu. Deniz sarsak bir hareketle elini savurup "Takılma bu kadar," diye mırıldandı. Çenesiyle masanın başında mırıl mırıl bir şeyler tartışan ikiliyi işaret edip "Sarhoşlar ya da değiller," diye devam etti. "Bu ikisi var olanı yok edecek kadar iyidir işlerinde."

-"Sen neden hiç tedirgin olmuyorsun?"

-"Baksana şunlara!" Adam beresinin altında ezilmiş buklelerini karıştırıp dudakları arasına yeni bir sigara sıkıştırdı: "Kameraların varlığını o kadar umursamıyorlar ki sonunda sen de unutuyorsun."

-"Şu kadeh taşıma meselesi ne peki? Nereden çıktı?"

-"Freya'nın başının altından tabii ki!"

Sohbetin bu son kısmını yakalayan Aslı "Deniz'in bir türlü başarılı olamadığı bir gelenek bu hayatım," diye araya girdi. Deniz'e, tıpkı çocuklarını başkalarının çocuklarıyla kıyaslayan anneler gibi, Ediz'i gösterip "Bak, çocuk daha ilk denemesinde yaptı," dedi. "Sen kaç aydır aynı yerdesin." Alaycı bir gülümsemeyle kendi kadehini başına yerleştirdi ve "Bu kadar kolay ya!" diye ekledi. "Nasıl yapamazsın?"

FreyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin