Not: "Özgür Ispanak" isimli bölümü okumuş muydunuz?
-"Durduk yere üzerime yürüdün." Teşekkür mü etseydim İzci? "Sakin kalabilirdin."
Deniz "O benim sakin halimdi," diye cevap verdi. Ayaklarımı yerden kestiğine yemin edebilirim. Rakısından bir yudum alıp gecenin başından beridir sızlanan İzci'ye "Sadece biraz salladım," dedi aksi bir şekilde. "Sonra araya girdiler zaten."
İzci kısa bir adam olmasa da 46 kiloydu. Ve Freya emindi ki ömrü boyunca tartıya çıktığında gördüğü en büyük sayı da buydu. Bire bir mücadelede hiç şansı yoktu. Gülümsemesini bastırmak için yanağının içini ısırdı. Onları uzaktan izleyebilseydi İzci'nin tehditlerine kahkahalarla gülerdi. Feza "Sonra?" diye sordu. "Yani bayağı bayağı kavga mı ettiniz?"
-"Ben nasılsa adamlar tutuyor diye gaza gelip Deniz'i suratına tükürmekle tehdit ettim sanırım."
Deniz homurdanarak İzci'den çektiği bakışlarını Freya'nın ışıldayan bakışlarına çevirdi. Yanakları soğuktan ve alkolden kızarmış, gözleri ilerleyen gecenin de etkisiyle küçülmüş, çilleri belirginleşmişti. Birkaç meraklı göz sürekli onları izlese de henüz yanlarına gelip fotoğraf çektirmek isteyen çıkmamıştı. Bunda kalabalık bir masada oturmalarının etkisi de yadsınamazdı tabii. İzci gözlüğünü yukarıya ittirip rakısını gürültüyle masaya bıraktı.
-"Adamların arkasına saklanıp 'Tutmayın beni!' diye bağırıyordun en son -ki tutan da yoktu da... Neyse."
-"Tükürdü mü peki?" Yok. Öyle demem bile yetti zaten Arcacım. "O kadar mı ya?"
-"Hı-hım..." Başını belli belirsiz aşağı yukarı salladı. "Sonra Deniz beni daha çok dövdü zaten."
Feza ellerini dudaklarına bastırıp kahkahasını yuttu. Deniz adama huysuz bir bakış atmakla yetindi. "Hatta sanırım bir ara kahve içip dinlendin ve tekrar dövdün?" Sadece hırpaladım. Araya girenlere ne olmuştu? "Arada onlar da bir-iki tane patlattı bana." Gözlüğünün arkasında küçülen gözlerini kıstı. "Emin değilim." O kadar çok hırpalanmıştı ki... "Bana öyle gelmiş de olabilir."
Deniz sevimli bir çocuk gibi "Adamları kim suçlayabilir ki?" diye sordu. "Onları bile çenenle bezdirdin."
Bilge kıkırdamasını bastıramazken ona doğru eğilip sessizce "Deniz'in o zamanki kas durumu nasıldı acaba?" diye sordu. Hiç bilmiyordu ki! "Tüh!" Ama çok da cılız olduğunu sanmıyordu. "O filmi izlemiş miydin?" Çok zaman önce. "İnsan sevgilisini nasıl hatırlamaz?!" O zaman sevgilim değildi çünkü Bilge bebeğim. "Aaa... Nasıl değildi?"
-"O gün durduk yere alınganlık yaptın sen de ama!" Ben o gün senin kafana çok vurdum herhalde. "Filme yaptığım eleştirileri şahsi algıladıysan..." Olayları doğru hatırlayamadığına göre. "Benim suçum ne?"
-"Sinema tarihinin en kötü oyuncusu olduğumu iddia ettin!" Yapmamışımdır ya? Adamın yerinde olsa oyunculuğu bırakıp boom tutmaya başlayacağını da söylemişti. Dedim mi onu da? Sonrası malum... Birkaç tatsız söz, birkaç yumruk, birkaç tükürük tehdidi... "Ben o filmle gelecek vaat eden oyuncu ödülü aldım." Kaşına gözüne verdiler o ödülü de! "Güzelim bırak, ben biraz daha..."
-"Lütfen sevgilim."
Feza boşalan kadehini doldurup "Ben hala nasıl olduğunu anlamıyorum," diye mırıldandı. Deniz tanıştığı en sakin insanlardan biriydi. Üstelik İzci de kazanamayacağı kavgaya girmezdi -sanal değilse yani. "Kavga edecek son insanlarsınız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Freya
Roman d'amourBir kez ayrılınca ilişki bitmiş sayılır mı, yoksa emin olmak için birkaç kez daha mı ayrılmak gerekir? Ayrılmayı başaramayan ama bir arada da kalamayan; yarım akıllı bir oyuncu ile sıkıcı bir çevirmenin ayrılık hikayesi bu... Ya da bir barışma hikay...