Not: Önceki bölümleri okumuş muydunuz?
Ege elindeki basketbol topunu mini potaya doğru savurdu. Top potanın cam çerçevesine vurarak sekti ve yerde biriken diğer topların yanına yuvarlandı. Feza'dan uzak durmaya karar verdiği o ilk anda hissettiği korku göğsüne yerleşmiş ve ne yaparsa yapsın o histen kurtulamamıştı. Bir kez ondan vazgeçmiş, arkadaşı olmayı öğrenmişti. İkinci seferin daha kolay olacağını sanıyordu. Ne aptallıktı ama! Aşk insanı aptallaştırıyor muydu acaba? Övündüğü zekası yerle yeksan olmuştu. Kendini yumruklatmıştı ya, kendini yumruklatmıştı! Dudaklarında alaycı bir gülümseme kıvrıldı. Neye yaramıştı o yumruk peki? Alamadığı bir öpücükte kalmıştı aklı. Bu gidişle de o öpücüğü hiç alamayacaktı. Koltuğun yanına çektiği yarısı basket toplarıyla dolu sepetten bir top daha aldı. Bok vardı aşık olacak. Eşekten düşeni izlerken katılarak gülmese bu işin nasıl sonuçlanacağını anlardı. Ama yooook... Bu kez kesinlikle dersini almıştı. Poposunun üzerine çakılınca yutmuştu laflarını. Feza'ya zorla kendini sevdiremezdi ya? El mahkum, eşek gibi, kadınla arkadaş kalmayı öğrenecekti. Bunun için ne kadar zamana ihtiyacı varsa o kadar uzak kalacaktı kadından. Sırf sevgilisi olamıyor diye arkadaşlığını da kaybetmeyecekti.
Çalan kapıyı açmak için söylene söylene ayaklandı. Az daha bir topun üzerine basıp çanağı çatlatacaktı. Kapıdaki kim diye bakmadan kapıyı "Ne var?" diye açtı. Ege? Kadının sesini duyduğunda bakışları hayretle kadını buldu. Yanlış bir zamanda mı geldim? Doğru bir zamanı var mıydı bunun? Galiba sol kolu uyuşmuştu. Kalp krizi geçiriyor olabilir miydi? Feza'nın hayalini de açıklardı bu. "Feza?"
-"Girebilir miyim?"
-"Ta-tabii..."
Kapıdan çekildi. Kadın içeri geçip ayakkabılarını çıkarırken yüzünde sersem bir bakışla onu izledi. Kendini çimdiklemeye ihtiyacı vardı. Başını kapıdan dışarı çıkartıp boş koridora baktı. Yooo... Kimse de yoktu işte. Toplara söylene söylene salona yürüyen kadını izledi. Buradaydı. Sahiden mi ya? Feza koltuktan aldığı topu basket potasına fırlatıp açılan boşluğa yerleşti.
-"Kapıyı kapatmayacak mısın Ege?" İrkilerek kendine geldi. Kapatmalıydı değil mi? Kapatacaktı. Yere düşen çenesini yerine takar takmaz kapatıp gelecekti. "Evin..." Alt dudağını sarkıtıp yerde yuvarlanan toplara, açık televizyonda konuşan spor spikerine, duvarlardaki kübik resimlere baktı. "Güzelmiş."
-"Sen burayı nereden buldun?" Ne söylediğini fark ederek öksürdü ve "Y-yani," diye kekeledi. "Evime daha önce gelmemiştin."
-"Deniz'e sordum." Üzerindeki montun düğmelerini gerginlikten beyazlamış parmaklarıyla tek tek açtı. "Başarısız yol tarifi yüzünden üç farklı evin kapısını çaldım ama..." Ups! Bunu kendine mi saklamalıydı? "Buldum sonunda."
Ege kapıyı kapatıp salona geçti. Tekli deri koltuğunda üzerindeki oyun kollarını kaldırıp sehpaya bıraktı. Bunları yaparken de göz ucuyla kadını izliyordu. Burada mıydı? Feza'ya çaktırmadan, çaktırmadığını sanarak, kendini çimdikledi. Ne yapıyor bu salak? Feza adamın kendini çimdiklemesine alaycı bir bakış atıp yüzündeki gülümsemeyi bastırabilmek için bakışlarını adamdan çekti. Ege rüya olmadığına kanaat getirmiş olacak ki "Buradasın," diye mırıldandı. "Evimde."
-"Sana bir soru sormaya geldim."
Soru? Ege'nin cevaplayamayacağı soru yoktu. Denesindi onu. Hadi! Üzerine soru bombaları atsındı. Hain düşman, al sana bombe!* Kendi iç sesini susturabilir miydi acaba? Sanmıyordu. O kadar sersemlemişti ki zihni şu anda olan bitene yetişemiyordu. Onun sessizleştiğini fark eden Feza boğazını temizledi. Bu hareketi, Ege'nin sağa sola sıçrayıp duran nöronlarını hooop diye yakaladı ve yerlerine sabitledi. Adam huzursuz bir şekilde ellerini kucağında birleştirip "Tabii," dedi. "Ne sormak istiyorsan sor. Benim cevap veremeyeceğim soru yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Freya
Roman d'amourBir kez ayrılınca ilişki bitmiş sayılır mı, yoksa emin olmak için birkaç kez daha mı ayrılmak gerekir? Ayrılmayı başaramayan ama bir arada da kalamayan; yarım akıllı bir oyuncu ile sıkıcı bir çevirmenin ayrılık hikayesi bu... Ya da bir barışma hikay...