Not: Ne çok zaman oldu değil mi? Tembellik yaptım biraz. Sınavlar bitince, okullar da kapanınca birazcık rahat nefes aldım. Sizler ne yaptınız bu arada? Tatile başladınız mı, yoksa hala çalışanlardan mısınız? :))
Freya bavuluna bir kazak katlayıp koyuyor, Deniz yaramaz bir kedi gibi kazağın diğer yanından asılıp onu yeniden yatağın üzerine bırakıyordu. Freya bir başkasına uzanıyor, katlayıp bavula koyuyor ve Deniz bu kez de onu alıp yeniden yatağa bırakıyordu. Son yarım saattir bir Freya alıyordu kazakları, bir Deniz. Takılıp kalmış, bozuk bir kaset gibi sürekli bu hareketleri tekrarlayıp duruyorlardı. Freya kırmızı kazağını bavula yerleştirdiğinde kazağa uzanan Deniz'in eline yavaş bir fiske vurdu. Son yarım saattir önce Türkçe, sonra Yunanca söyleniyordu ama adamın umurunda bile değildi. Adamın hiç suçu yokmuş gibi sızlanmaya başlamasına fırsat tanımadan kaşlarını çattı.
-"Kazaklarımdan birine daha dokunursan seni yatak odasından men ederim!" Ama... "Deniz!" En azından Yunanca homurdanmayı bıraktın. "Fransızca'ya geçeceğim, az kaldı."
Deniz oflayarak kendini yatağa sırt üstü bıraktı. Tamam, itiraf ediyordu; bavul hazırlamasını geciktirmek için elinden geleni yapıyordu. Bunda ne vardı? Zaten ikisi de önünde sonunda Freya'yı havaalanına onun bırakacağını biliyordu. Kadın üç gün sürecek bir konferans için Atina'ya gidiyordu. Konferans, tez konusuyla -haliyle de son zamanlarda yazmaya başladığı makaleyle doğrudan ilgiliydi. İkisi de Freya'nın dünya yansa bu konferansı kaçırmayacağını biliyordu. Onun kadar işini seven biri için bu kararlılığı adama çok da şaşırtıcı gelmiyordu. Gün içinde o kadar uzun saatler boyunca çalışıyordu ki bazen adama kadın doktor olsa daha az çalışırmış gibi geliyordu. Hayır, bu işin en kötü tarafı da, yani telefon konuşmalarına şahit olduğu kadarıyla, iki yıl önce yaptığı ve hala parasını alamadığı çeviriler olmasına rağmen Freya'nın asla çeviriye ara vermeyi düşünmemesiydi.
-"O kazak çok çirkin."
-"Senin kazağın bu Deniz!" Öyle miydi? Hmmm... Fark etmemişti. "Burada bırakacağımı düşünmedin herhalde?"
Yaniii... Fark etse üzerine düşüne de bilirdi tabii. Her neyse. İki gün önce ona ulaşan bir yüksek lisans öğrencisi uzun bir e-postayla yardıma çok ihtiyacı olduğunu anlatmıştı ona. A-a! Mavi miydi o? Hem de elbiseydi! Elbise de mi götürüyordu yanında? Ne gerek vardı ki? Bunu dile getirmeye cesaret edemedi. Yüksek lisans öğrencisi diyordu en son. Kadın ona ulaşan öğrencinin derdi neyse anlamış olacak ki kıramayıp, yardımcı olmaya karar vermişti. Kim bu kadar yükün altına girse ezilirdi ama Freya ezilmemişti.
-"Onu bıraksaydın bari!" Niye? "Üç gün için fazla ağır olmasın bavulun diye dedim."
Freya alaycı bir bakış atıp, adamın bayıldığı mavi elbisesini katladı ve bavuluna yerleştirdi. Deniz homurdanarak elbisenin ucuna doğru elini uzatmıştı ki bir fiske daha yedi. Kadının işini ne kadar sevdiğinden bahsediyordu en son değil mi? Mesela geçen gün onun sertifikalarını sakladığı dosyayı görmüştü ve az daha kalp krizi geçiriyordu. Başkası olsa onca sertifika ve ödülle evinin duvarlarını kaplar, gelene geçene poz keserdi. Duvarda havalı da dururlardı hiç yoktan, dolabın içinde çürüyüp gitmezlerdi. Ama Freya'nın onlarla hava atmak da umurunda değildi.
-"Bundan sonraki hayatımız hep böyle mi olacak?"
Kadın çoraplarını katlayıp bavula koyduktan sonra isyanla tavanı izleyen adama döndü. Onun hayatı aslında hep buydu. Eşyalarını doldurduğu her yanı çiziklerle kaplı, fıstık yeşili bu bavul yirmiden fazla ülke görmüştü. Eğer canlı bir varlık olsa katıldığı onca konferanstan sonra ona fahri bir diploma bile alırdı. Hatta bununla da kalmaz, bavulu çıkıp kürsüde Seyahat 101 dersi anlatırdı. Bu alanda öyle yetkindi. Deniz girince hayatına, dizi de başlayınca ne yazık ki konferans ve eğitimlere bir süre için ara vermek zorunda kalmıştı. Adam onun daldığını fark etmiş olacak ki adını seslendi. Bavulla birlikte düşünceleri de seyahate çıkmıştı. Bavulu alıp yere bıraktı ve açılan boşluğa yerleşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Freya
RomanceBir kez ayrılınca ilişki bitmiş sayılır mı, yoksa emin olmak için birkaç kez daha mı ayrılmak gerekir? Ayrılmayı başaramayan ama bir arada da kalamayan; yarım akıllı bir oyuncu ile sıkıcı bir çevirmenin ayrılık hikayesi bu... Ya da bir barışma hikay...