Perla'nın ağzından
"Son bir dakika..." dedi koç. Nefesimi kontrol edebiliyordum fakat dikkatimi değil. Yüzme kulübündeydim ve şu an dalış çalışmaları yapıyorduk. Konsantre olmam lazımdı yoksa her an nefesimi boşaltabilirdim ve bu benim için hiç iyi olmazdı.
Yanımdaki kız - Agatha - dayanamamış olacak ki aniden çıktı. Koç saniyeleri saymaya devam ediyordu. Eğer bu turu da geçersem onun gözüne iyice girmiş olacaktım. "Son 10..." Evet, bu sefer de başarmıştım. Son saniyelere kadar gelip dayanamayıp çıkanlar da olmuştu.
"... ve bitti." Sona benimle beraber Kennet ve Svend kalmıştı. Ciğerlerimin acıdığını hissediyordum ama buna alışmalıydım.
"Bugünlük bu kadar. Haftaya bu üç kişi diğer tura geçmiş olacak. Kalanlarla ise bu haftasonu tekrar çalışma yapacağız. Hiçbiriniz geri kalmayacak. Haftasonuna kadar çalışın" dedi koç.
Hemen duşların olduğu yere gidip yıkandım ve saçlarımı kuruttum. O sırada telefonuma bir mesaj geldi.
Gönderen: Cody
Saat yedide dediğim yere gelmeyi unutma ve abine gözükme. Başımız onun yüzünden belaya girmesin.'Başımızı belaya sokan umarım sen olmazsın' diye geçirdim içimden. Hızlıca giyindim ve dışarı çıktım. Bahçede beni bekleyen şoförü görünce koşarak yanına gittim.
===================
Annem ile karşılıklı oturmuş yemek yiyorduk. Uzun zaman olmuştu birlikte ailecek yemek yemeyeli.
Arada bir okulla ilgili soru soruyordu ve bende cevap veriyordum. Konuşmamız bundan ibaretti. Sürekli okul hakkında sorular sorması rahatsız edici olmaya başlamıştı. Benim hakkımda merak ettiği tek şey derslerim miydi gerçekten?
"Ben doydum, dışarıda biraz işim var o yüzden dışarı çıkacağım. Sana afiyet olsun" dedim. Nereye diye sormasını beklemiyordum. Sadece gülümsedi ve teşekkür etti.
Portmantodan ceketimi aldım. Tam dışarı çıkarken abime rastladım. Harika, güya ona gözükmeden çıkacaktım. "Nereye?" diye sordu. Yüz ifademi hiç değiştirmeden "Kütüphaneye gideceğim. Uzun zamandır oraya uğranamıştım. Bir de aldığım bir kitabı geri vereceğim, unutmuşum da" dedim ve çantamdaki kitabı gösterdim. Çantada kitabımın olması tamamen şanstı ve ben iyi bir yalancıydım. Bununla övünmeli miyim bilmem ama çoğu zaman işime yarıyordu.
Kafasını salladı. İnanmışa benziyordu. Vakit kaybetmeden Cody'nin attığı konuma doğru yola çıktım.
==============
Yağmur yağmaya başlamıştı. Üzerimi kalın giymiştim iyiki. İngiltere'nin havasına güven olmaz sonuçta.
Bir otele gelmiştim. Kimin oteli olduğunu söylemek bile istemiyorum şu an. Oflayarak içeri girdim. Cody'i aradım. Bir yanlışlık olsun istemiyordum. İlk çalışta açmıştı. Dışarıdan beni izliyor olmalıydı.
"Kızın adı Amelia, oda numarası 1039'du değil mi?" "Evet. Çok fazla zamanımız yok. Biraz hızlı olmaya çalış, tamam mı?" dedi. "Çalışırım. Şimdi kapatıyorum. Telefonun hep elinde olsun, her an arayabilirim" "Tamam, dikkatli ol" dedi ve telefonu kapattı.
Danışmanın başı kalabıktı. Bu benim için iyi bir şeydi çünkü çalışanlardan biri beni görürse direkt babamın kulağına giderdi.
Kafamdaki şapkayı yüzümü kapatacak şekilde indirdim ve sakince asansöre doğru ilerledim. Bindiğimde 2.katın tuşuna bastım. Biraz gerilmiştim. Yaptığım şey kesinlikle doğru değildi. Birinin özel alanına girecektim. Cody'nin kızla alakası ne tam olarak anlayamamıştım. Sadece eski bir tanıdığım deyip geçiştirmişti.
2.kata çıktığımda biraz ilerledim ve 1039 numaralı odayı hemen buldum. Odalar şifreliydi. Kart veya anahtarla girmeyeceğim için babamın ofisindeki bilgisayardan şifreyi almıştım. 6 haneli şifreyi girdiğimde kapı açılmıştı. Eski bir şifre olmasından korkmuştum ama korktuğum başıma gelmemişti.
Odaya girip kapıyı kapattım. Etraf çok dağınıktı. Dosya veya resim arıyordum - aslında ne aradığımı bende çok bilmiyordum- ama bu dağınıklıkta biraz zor olacak gibiydi.
Önce çekmeceleri kontrol ettim. Elimden geldiğince hiçbir şeyin yerini değiştirmemeye çalışıyordum. Sonra dolaplara bakmaya başladım. Burda da bir şey gözükmüyordu. Belki de bazanın altındaydı. Hemen bazayı kaldırdım ve elimle yoklamaya başladım. Elime bir şey çarpınca hemen onu kaptım ve ordan çıkardım.
Tahmin ettiğim gibi bir dosyaydı. Hemen fotoğrafını çekip Cody'e gönderdim. Doğru şeyi bulduğumu söyleyince tüm sayfaların fotoğraflarını çektim ve dosyayı aynı yerine koydum.
Hızlıca odadan çıktım. Kimseye yakalanmadan halletmiştim. Üzerimdeki ağırlık kalkmıştı. Hemen dışarı çıktım. Cody'i arayıp nerede olduğunu sordum. Söylediği yere kafamı çevirince onu gördüm. Yağmur yağdığı için koşarak yanına gittim.
" Dosyadaki tüm kağıtların fotoğraflarını çektim. Al bir daha kontrol et" dedim ve telefonu ona uzattım. Her sayfayı tek tek kontrol etti. " Teşekkür ederim. Senin yerinde başkası olsa yapmazdı ama bu benim için önemli bir şeydi. Merak etme başına hiçbir sorun açılmayacak. Bundan sonrası bende zaten" dedi. Son cümleyi söylerken sesi azalmıştı biraz.
"Teşekkür etmene gerek yok. Birbirimize karşılıklı yardım etmiş olduk sonuçta. Olayın ne olduğunu anlatmak isteseydin anlatırdın zaten biliyorum o yüzden çok irdelemedim ama bir şey sormak istiyorum. Kim bu kız?" diye sorduğumda ensesini kaşıdı.
" Abimin eski eşi. Daha doğrusu hala eski eşi sayılmaz ama bu bilgiler sayesinde boşanmaları yakındır" dedi. Anladım der gibi kafamı salladım.
"Girdiğime değdi o zaman" dedim. "Aynen öyle."Yağmur daha da şiddetlenmeye başlamıştı. Kafamı yukarı kaldırdım ve yağmuru izlemeye başladım. Doğru yerde doğmuştum. Yağmur beni sakinleştiren ve mutlu eden nadir şeylerden biriydi. Cody'e dönüp " O zaman ben artık gideyim" dedim.
Kafasını salladı ve " Dikkatli ol, görüşürüz" dedi.Tam gidiyordum ki arkamdan tekrar seslendi. "Telefonunu unuttun." Elindeki telefonumu bana doğru uzattı. " Ah, teşekkür ederim. Görüşürüz" dedikten sonra daha fazla ıslanmamak için taksi durağına doğru koştum. Boş olan taksiye hızlıca bindim ve dışarıdaki manzaranın tadını çıkardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maidstone Academy
Teen FictionFarklı ülkelerden gelen yüzlerce öğrencinin buluştuğu, İngiltere'de bulunan ve uluslararası bir akademi olan "Maidstone Akademisi''nde geçen bu hikayemizde 4 tane ana karakter vardır. 4 ana karakter 4 farklı kişi tarafından kaleme alınıyor ve farklı...