Chapter 51

5 1 1
                                    

Damon her şeyi anlatmıştı Allison'a. Öyle dolup taşmıştı ki ona anlatmak üstünden yük almış gibiydi. Ancak yaptıklarını Perla ve Alex'e anlatacak olması onu çok daha fazla germişti. Kendisine çok kızacaklardı ve bunu sonuna kadar hak ediyordu, biliyordu. Bir yalana kanmış ve hayatının hatasını yapmıştı. Aptallığının cezasını çektiğini düşünüyordu.

Perla'ya söylemişti, tam da beklediği gibi bir tepki almıştı. Onunla arasını tam da düzeltmişken bu olayın patlak vermesi canını yakıyordu. Belki de binlerce kez Alexa'ya inandığı güne lanet etti. Kardeşi 'ya ben ya Alexa...' şeklinde bir konuşma yapmıştı. Kardeşinden asla vazgeçmezdi. Alexa ise onun küçüklükten beri yanında olan iki insandan biriydi, diğeri ise Lee Seong'tu. Kardeşine 'Alexa benim yıllardır arkadaşım, onu tamamen silemem ama çok hata yaptı, seni kırdı. Senden değerli değil, ondan uzak duracağım.' demeye çalışmıştı ancak eline yüzüne bulaştırmıştı. Kardeşi ona kırılmıştı. Perla ile yüzleşmesinden Alexa'ya ve kendine olan siniri artmıştı.

Derince nefes alıp verdi. İçindeki acının biraz daha dinmesini umdu ama boşunaydı. Birazdan en büyük yüzleşmesini yapacaktı, uzun zamandır vebaline girdiğini bildiği Alex ile...

Onu aramıştı belli bir süre önce. Onun açacağını bile düşünmüyordu fakat Alex telefonu açmıştı. O an anlamıştı Damon. Alexa onunla konuşmuş olmalıydı. "Seninle konuşmam lazım." dedi Damon. "Bu sefer hangi yalanlar ile kimi benden uzaklaştıracaksın?" dedi Alex. Gözlerini yumdu Damon. İçinden kendine saydırıyordu. "Artık yalan yok Alex. Kendimi haklı çıkarmak gibi bir niyetim de yok. Hatalarımın farkındayım ve seninle konuşmak istiyorum."

Bunları duyduktan sonra sessiz kaldı Alex, düşünüyordu. Zamanını bu adama harcamalı mıydı? Damon'ın bu saatten sonra yalan söylemeyeceğini biliyordu ve o kadar çok yalan arasında kalmıştı ki duyabileceği en ufak gerçek bile onun için kıymetliydi. Konuşmayı kabul etti. "Ben okula gidiyordum. Sen de oraya gel. Orada konuşuruz." dedi Damon'a ve telefonu kapattı.

Damon konuşma biter bitmez okula doğru gitmeye başladı. Kafasında, olan olaylar dönüp duruyordu. Gerçekleri öğrendiğinden beri bu olayla ilgili her anıyı detaylıca düşünmüştü. Düşündükçe vücuduna ağrılar giriyordu. Yaşadığı pişmanlığın yoğunluğu ruhsal olmaktan çıkmış bedenini de yıpratıyordu.

Okulun yakınlarına vardığında Alex'i gördü. Ağrılarının arttığını hissetti. Yavaşça Alex'in yanına yürüdü. Alex duygularını göstermeyi pek sevmezdi. Duygularını belli ettiği son zamanlarda kalbi çok kırılmıştı. Ondan sonra insanlara karşı bir kalkan gibi kullanmaya başlamıştı ifadesiz yüzünü. Ama şu an yüzü ifadesiz olsa da gözlerinde yanan alevler kendini belli ediyordu. Çok dolmuştu Alex. Yalanlara kanan, onu dışlayan insanlara onca zaman susmak zorunda kalmıştı. Konuşsa da kimse ona inanmayacaktı. O zamanlar çok konuşmanın ne kadar gereksiz olduğunu fark ettiği ilk zamanlardı. Gün geçtikçe sessizleşmiş ve insanlara bir şeyler anlatma zorunluluğu hissetmemesi onu umursamaz bir insan yapmıştı. Karşısındaki insan ise tüm bunların üstüne en yakın arkadaşını yalanlar ile ondan uzaklaştırmış, kız arkadaşının hastalığını ondan saklamış, kimse ona inanmazken sessiz kalmıştı. Şimdi umursamaz olamıyordu, ona gününü göstermek istiyordu.

Damon, Alex'in bakışlarının farkındaydı. Yüzü put gibi dursa da gözlerinin derinlikte büyük bir öfke yatıyordu. Alaycı bir şekilde güldü Alex. "Gelmeye yetecek yüreğin olmasına şaşırdım. Sen doğru dürüst konuşmaya pek alışkın değilsindir sonuçta." dedi. Hiç ses etmedi Damon. Ona laf söylemeye hakkı yoktu. "Ee ne söyleyeceksin. Senin suratını izlemeye gelmedim buraya?"

Damon kendini toparladı ve konuşmaya başladı. "Hatalı olduğumu biliyorum Alex. En yakın arkadaşım dedim, bana yalan söylemez diye düşündüm. Yapmamalıydım. Senden hastalığını da saklamamalıydım, sessiz de kalmamalıydım. Beni tutan tek şey arkadaşıma olan yeminimdi. Gereksiz bir sadakat duygusuna kapılmıştım. Onun hasta olduğunu unutmamalı, sizle de konuşmalıydım. Fakat ben hep Alexa'ya güvenmiştim. Zaten tüm hayatım garip bir haldeyken akıllıca düşünemedim, dediğini yaptım. O gittikten ve diğer olaylar iyice karıştıktan sonra ona ulaşmaya çalıştım, her şeyi anlatacağımı söylemek istedim. Benim ve kendisinin üstüne yemin ettiğim için ondan izin almak önemliydi benim için. Ne ben ona ulaşabildim ne de gerçeği söyleyebildim. Ne kadar özür dilesem de bir şeyi değiştiremeyeceğimi, Yaşadıklarındaki payımın büyüklüğünü biliyorum. Bana yalan söylense de aklı başında bir insanım ve bunu söylenenleri düşünmem gerekiyordu. Ben aptal gibi sadece uyguladım, bunun için çok pişmanım. Sadece sana söylemek istedim."

Maidstone AcademyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin