Asya Asel'in ağzından
Son zamanlard kendimi tam anlamıyla berbat hissediyorum. Oturduğum yerden kalkamıyorum. Sanki ruhum çekilmişti. Sebebi geçen hafta annemin aramsıydı. Çok tuhaf bir konuşmaydı. Sanki yıllarca bana şiddet uygulayan onlar değilmiş gibi. Sanki buraya gelsiğimden beri aramayan onlar değilmiş gibi. Bunca zaman geçtikten sonra bana nasıl olduğumu sormak için aramış. İsteksizce bunuda ona bilerek belli ederek onunla konuştum. Ama ondan sonra sanki tüm geçmişi hatırlamışım gibi yatağa kitlendim. Bütün yük bi anda üstüme binmiş gibi kalakaldım. Hep geçmişi düşündüm. Yediğim dayaklar kimseye diyemediğim tevacüzler üstüme üstüme geliyorlar. Okula gitmek için odadan çıkıyor kızlarla herşey normalmış gibi konuşup odama dönüyordum. Seong birşeyler sezmişti ama ona ne diyebilirim ki. Neyimi anlatabilirim.
Anladığım kadarıyla bikaç gündür Perla da iyi değilmiş. Normalde yanına gitmeyi çok isterdim ama canım şu an onu bile istemiyordu. Sınavlarda yaklaşıyor ve ben ders çalışmıyorum. Annemin sözleri kafamda gidip geliyor "Nasılsın? Seni çok özledik." Bunu dediğinde neden demediğim o kadar pişmanım ki. Ne beni uğradığım tecavüzden korumuşlardı üstünde herşeyde dayak atarlardı.
Okulda her zamanki gibi normal davranmaya devam ettim ve sanırsam gayet iyi rol yaptım. Seong haricinde kimse birşey sezmemişti. Hatta Allison bir yere davet etmişti. Ne yalan söyliyim kafam o kadar doluyduki nereye çağırdığını idrak edemedim o an. Estella ile ilgili. Pasta yaparak telafi etmeyi denedim. Hoşuna gitmişti. Tabii ki benimde. Ama bunu derken nerde yapçağımı hesaba katmamıştım. Düşününce Seong 'dan yardım istemeye karar verdim. Aklımda bu sayede evini görürüm diye düşündüm. Ona söylediğimde oda kabul etti. (Sanırım biraz utandı. Evine daha önce kimse girmemiş gibiydi.) Okul çıkışı beraber alışveriş yaptık ve evine gittik. Bir apartman dairesi. Bina o kadar yüksekti ki girmeden defalarca yukarı baktım. Dışı camla kaplı. İçi bir otel gibi onun daireside orta katlarda. Evi o kadar düzenliydiki tahminim tutmuştu. Eve girince hemen etrafa bakındım. O da bunu anladı "Beğendin mi?" dedi. Çok utandım. "Özür dilerim. Evini hep merak etmiştim." Bunu dediğime inanmıyorum. Sapık gibi evini merak ediyorum. Enazında gülmüştü ciddiye almmıştır umarım. "Evi gezdirmemi istermisin?" Onaylamak için elimi kaldırdım evet anlamında işaret yaptım. Alt katı gezdirdi bana gri koltukların olduğı salonu vardı. Geniş ve ferah bir evdi. Mutfak da salonun yanında mutfağın sol tarafında da üst kata çıkan merdiven vardı. Her yeri gezdirdi. Merakla dinledim. Hayatı hakkında onun hakkında yeni bişey öğrenirim, görürüm umuduyla. Her tarafı gezince tekrar mutfağa indik. Hayatımın en haycanlı bi yandanda en tuhaf ev turuydu. Herşeyi gözlerimin içine bakarak anlatıyordu. Sonunda kıpkırmızı olmuştu. Mutfakta tam bir domatese dönmüştü."Artık küçük kırmızı bir burnun var." diye takıldım. Daha da utandı arkasını döndü. "Şaka yaptım her halinle iyisin merak etme." teselli etmek amacıyla yine takıldım. İşe yaradımı anlamamıştım ama bana dönmüştü. Bişey demedi sadece burnuna dokundu ve güldü." İstersen başlayabilirsin. " Tamamen unutmuştum eve o kadar odaklanmıştım ki yapmam gereken bir pasta vardı. Hemen yapmaya başladım . Malzemeleri tezgaha dizdim.Eşyaları arayarak buldum. Seong üst kata gitmişti o yüzden sormak istemedim. Fırını açmaktada zorlanmandım. Kekin hamurunu yapmıştım. Ganajını yapmıştım. Hatta keki fınından almış soğumasını bekliyordum ama Seong hala geliyordu. Merak ettim. Belki duş alıyordur işi vardır dedim çıkmaya cesaret edemedim. Beklerken ona da mutfak savaşlarımız adına süpriz hazırlamaya başladım. Kolay ve güzel bir şey yapmam lazımdı aynı zamanda ikimizde yemek yememiştik. Hazır noodllardan buldum ve baharatları aradım. Küçük doğradığım sebzeleride ve soya sosunu ekledim. Asya mutfağına çok hakim olmasamda daha önce yaptığım ve onun sevdiği birşeyler yapmayı başardım. Yemek ocakta kek dışarda yine kalmıştım. Hala gelmemişti. Nerdeyse 1.30 saat olmuştu. Gerçekten ama gerçekten korktum ve yukarı çıkmaya karar verdim. Merdivenleri çıktım odalara baktım. Her ne kadar çıkıyor olsakta odasına girmeye tereddüt ettim. Kapıyı aralayıp baktım. Yatakta uyuyakalmış. Kocaman bir gülümseme ve rahatlama sardı içimi. Korkmuştum. Şimdi yatakta o kadar komik duruyordu ki. Zaten hep dağınık olan saçları bu sefer kabarmıştı ve yüzünü örtüyordu. Dakikalarca izleyebilirim bu sahneyi. Onu öyle görünce herşeyi hazırlayıp uyandırmaya karar verdim. Koşarcasına mutfağa gittim. Soğuyan kekle kremamı ve ganajımı birleştirip pastamı tamamladım. Süslemesini sonra yapmak için dolaba kaldırdım. Heryerde tabakları aradım 2 büyük kase buldum. Chopsticleri çıkardım bardakları koydum hatta ortasına evinde bulduğum çiçeği bile koydum. Yemekleri tabaklara koydum tekrar yukarı çıktım. Yavaşça odasına girdim. Bardakla yanımda getirdiğim suyu yüzüne döktüm. Gülmekten yere yatabilirim. Ne olduğunu anlamadan yataktan fırladı. Anlaması dakikalar sürdü. Bu süre boyunca ben gülmekten yıkılıyordum. Ayılınca bana doğru döndü ve cidid bir bakış attı. Gülemem durdu bende ona baktım. Kızar gibi üstüme yürümeye başladı. Geri doğru kaçtım, korkuda birşey söyleyemedim. Köşeye sıkışınca "Özür dilerim. Uyandırmak istedim. Şaka olsun diye şey yaptım." diye bişeyler geveledim. Aldırmadan bakmaya devam ediyordu. Yavaşça bir kere öptü ve "Anlamadığımı mı sandın?" dedi. Ne demek istesiğini anlamamıştım. "Neyi?" diye sordum. "Bu ev aylardır böyle güzel kokmadı." dedi. Bu üstüme yürümesini açıklamıyordu ve hala ciddi bir şekilde bakıyordu. Bi anda gülmeye başladı. Bunun şaka olduğunu anlamadığıma gerçekten inananamıyorum. Bu kadar salak olamazdım."Hep sen mi şaka yapıcaksın. (...) Korktun mu sen? Özür dilerim korkçağını düşünmedim." dedi. "Korktuğumu kim söyledi. Hem acele etsen iyi olcak aşşağıda seni bekleyen bir sofra var." Güldüm, saçlarını elimle dağıtıp odadan çıktı. Oda peşimden geldi. "Vay canına bizim mutfağımızdan bir yemek. Ama bir gün Türk yemeklerinide tatmak isterim." dedi. "Her zaman evinde yemek yapmama izin verirsen mümkün olabilir." "Belki ilerde ikiminizin evi olur." Bu fikir istemeden beni gülümsetti. Onunla yaşama fikri şu an ki en muhteşem şey olabilirdi. "Ayrıca benden güzel yemek yaptığın kesin." "Bikaç bişey biliyorum sadece." Hızlıca yemeğimi yedim. Yeniden beraber bılaşıkları yıkadık. Onun evinde beraber bunları yapmak. Günlerdir kafamı kurcalayan pis düşünceleride bi anlığına uzaklaştırmıştı. "Saat çok geç oldu ben gitsem iyi olcam. Hem sende yorgunsun sanırım uyuyakaldın hem." "Gidicekmisin, geç oldu bende kalabilirsin." Çok tuhafsamıştım. Daha önce başkasının evinde kalmamda bunda etkili olmuştu. "Merak etme seni yemem." Gülerek bana bakıyordu. Sanırım tuhaf bakışımdan anlamıştı. "Ondan değil. (...) Tama sorun yok hem saat nerdeyse gece oldu. Yurda bu saatte girersem sorulara mücadele ederim. Bir günlüğüne ama..." başparmağımı kaldırıp gülme ciddiyet karışık bir şekilde söyledim bunu. Bi anda yanıma gelip sarıldı. "İyi ki seninle tanışmışım. Yanındayken ne kadar mutlu olduğumu sana anlatamam. Ve şimdi bu kız benim evimde. "Bende gülümseyerek ona sarılmasına karşılık verdim.
Bir süre sonra beraber televizyon izlerken uyakalmıştık. L şeklinde koltukta ben biyerde. Onun başı benim kucağımda. Elim onun saçlarında. Gece çok geç saatte uyandım. Televizyon ışıklar herşey açık kalmış. Kapatmak için kalktım. Onu uyandırmamak için özenle kalktım. Etrafı aradım bir battaniye buldum. Eski yerime gelip üstümüzü örttüm. Bu çocuk bir oyuncu olabilecek kadar yakışıklı. Her zaman tüm yüzüne hayranlıkla bakıyorum. Her zaman kafamda kurduğum eşin daha da ötesi daha iyi vucut bulmuş hali o. Kahvernegi gözlerinin ışıltısı, saçlarının hep dağınık oluşu, dudak çizgisi, minik burnu ve hep taktığı o küpeleri(bir gün onları ondan alıcam)... Hep bahsedebilirim ondan. Sıkılmadan usanmadan. Bi anda gözü kapalı ama "Bana bakmaya devam edersen uyuyamassın." dedi. "Sen uyumuyor muydum?" "Sen kalkınca uyandım." "O kadar dikkat ettim uyanma diye
"Senin kucağında hep uyuyabilirim, sorun değil." Gerçekten de geri uyuması 5 dakika sürmedi. Bende durumumuza şaşkın bir şekilde birkaç dakika sonra uyudum.
Sabah kalktığımda yanımda yoktu. Salonla mutfak bitişik olduğundan onu hemen görebildim. Kahvaltı hazırlıyordu." Mutfak savaşları part 2, kim daha iyi kahvaltı hazırlar." "Günaydın, şefim" diyerek kalktım. Gülümsemem onuda güldürdü. "Günaydın" "Peki kahvaltıda ne var" Bunu derken yanına gittim. Peynirli omletin kokusu burnuma geldi. "Biraz klasik ama yumurta" "Klasik mi bi defa sen yapıyosun ve ben peynirli omlete bayılırım." Etrafa bakındım. Camdan gözüken İngiltere manzarasına baktım. Bi yanda kahvaltı hazırlayan hayalimin erkeği bi yanda yeni uyanan İngiltere manzarası. Rüyada olmamayı umuyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maidstone Academy
Teen FictionFarklı ülkelerden gelen yüzlerce öğrencinin buluştuğu, İngiltere'de bulunan ve uluslararası bir akademi olan "Maidstone Akademisi''nde geçen bu hikayemizde 4 tane ana karakter vardır. 4 ana karakter 4 farklı kişi tarafından kaleme alınıyor ve farklı...