Perla'nın ağzından
Cody ile konuştuğumuz günün üzerinden iki gün geçmişti. Dün onu sadece öğle arasında görebilmiştim fakat o zaman da müsait değildi. Yani konuşmaya fırsatımız olmamıştı.
Şimdiyse yanıma iki üç tane kıyafet alıyordum. Abime haftasonu yanına gitmek için söz vermiştim ve o uyanmadan varmak istiyordum. Banyodan diş fırçamı ve tarağımı da aldıktan sonra kabanımı giyindim.
Babama da dün gece abimin yanına gideceğimi söylemiştim. Şaşırtıcıydı fakat bu durum onun hoşuna gitmişti. Eve geri dönmesi için onunla konuşmamı da istemişti. Bu konuda onun üzerine çok gitmek istemiyordum. Sadece abi kardeş vakit geçirmek için gidiyordum. Ve bazı şeyleri konuşmak için de...
Ayağıma botlarımı geçirdikten sonra dışarı çıktım ve şoföre evin adresini verdim. Yaklaşık bir saat sonra eve varmıştık. Şoföre akşam beni almamasını yarına kadar burada kalacağımı söyledikten sonra arabadan indim ve abimin bana verdiği anahtar ile kapıyı açtım.
Evden ses gelmiyordu. Hala uyuyor olmalıydı. Yattığı odaya doğru gittim ve kapıyı yavaşça araladım. Tahmin ettiğim gibi uyuyordu. O uyanmadan kahvaltı hazırlamak için mutfağa gittim.
Buzdolabını açtım. İki tane yumurta, sosis ve pastırma çıkardım ve bir tava alıp sosileri pişirmeye koyuldum. Bir yandan da ekmekleri kızartıyordum. Her şeyi hazırlayıp sofrayı kurduktan sonra tekrar odasına gittim. Yanına doğru ilerledim ve kolunu dürterek seslenmeye başladım. Uykusu ağır oldu için sadece mırıltılar çıkarıryordu. En sonunda sesimi yükselterek bağırmıştım ve işe yaramıştı. "Ne oluyor be. Ödümü patlattın," dedi açılamayan gözleriyle.
"Bir türlü uyanmak bilmiyorsun. Hadi elini yüzünü yıkayıp gel. Kahvaltı hazırladım," diyince şaşırarak bana baktı. "Sen öyle şeyleri becerebiliyor muydun ya?" dedi dalga geçerek ve yatağından kalktı.
"Gelince görürsün artık. Ben mutfaktayım. Çabuk olsan iyi edersin," dedim ve mutfağa gidince bir şeyler atıştırmaya başladım. Birkaç dakika sonra o da geldi.
"Sonunda midemden doğru düzgün bir şeyler geçebilecek," dedi ve yemeğe gömüldü. Güldüm ve yavaş olmasını söyledim çünkü hızına yetişemiyordum.
Kahvaltı yaparken biraz sohbet etmiştik. Sofrayı toplama işini ona bırakmıştım. Ben de oturma odasını toplamıştım.
İşimiz bittikten sonra üzerime kalın bir hırka aldım ve bahçeye çıktık. Biraz dalgındı ve bu dalgınlığının sebebini Alexa'ya yormaya başlamıştım.
"Alexa geri dönmüş. Onunla konuştun mu hiç?" diye sordum. "Hayır, daha değil." Onunla daha önce Alex ile konuştukları zaman hakkında bir şey sormamıştım. Hazır konu Alexa'dan açılınca konuşmanın zamanı geldi diye düşündüm ve oturduğum sandalyede hafifçe kıpırdandım.
"Aslında bunu öğrendiğim zaman seninle konuşmam gerekirdi fakat daha fazla geciktirmenin anlamı yok," diyince bana döndü ve "Neyi?" diye sordu. "Alex ile aranızda geçen konuşmayı biliyorum. Neden onu benden uzaklaştırmakta bu kadar ısrarcısın?"
Eliyle saçlarını karıştırdı ve konuşmaya başladı. "Çünkü onun seni üzdüğünü düşünüyorum ve buna göz göre göre izin veremezdim."
"Kimsenin beni üzdüğü falan yok. Neden böyle düşündüğünü anlayamıyorum? Bak, bu benim hayatım ve çevremdeki insanları da sadece ben seçebilirim. Eğer biri beni üzecekse de bırak üzsün. Bazı şeyleri yaşayarak öğrenmemiz gerekiyor, haksız mıyım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maidstone Academy
Teen FictionFarklı ülkelerden gelen yüzlerce öğrencinin buluştuğu, İngiltere'de bulunan ve uluslararası bir akademi olan "Maidstone Akademisi''nde geçen bu hikayemizde 4 tane ana karakter vardır. 4 ana karakter 4 farklı kişi tarafından kaleme alınıyor ve farklı...