20. Bölüm

3.2K 368 101
                                    

Selam, nasılsınız? Yazarken bile çok soft hissettiğim bir bölüm oldu ve nedensizce bu bölüm çok hoşuma gitti. Yorumlarınızı bekliyorum, keyifli okumalar!

🌠

Mevsimler kadar hızlı olan bir şey var, değişim. İnsan yapısı dolayısıyla değişken bir varlıktır. Değişime muhtaçtır, mahkumdur. Gece ve gündüz nasıl ki vakti geldiğinde görevini bir diğerine bırakıyorsa insan da alışkanlıklarını değişime bırakmak zorunda kalır.

Önemli olan değişmek değildi, hangi yöne doğru ilerlemeye karar verdiğimizdi. Değişimimizin iyi mi yoksa kötü yönde mi olacağına biz karar verirdik. Ne dış etkenler ne de hayatımızda söz hakkı olduğunu düşünen kimseler, yalnızca biz.

Değişimi yargılamazdım ama kabullenmekte de zorluk çekerdim. Ben alışkanlıklarına bağlı biriydim.

Ares ile bu yönümüzün benzediğini ise bugün fark etmiştim. Değişime açıktı ancak alışkanlıklarını, geçmişini de bir köşede el altında tutmak istiyordu. Normal şartlarda bunun o kadar da kötü bir fikir olmadığını düşünebilirdim, ne yazık ki şu an bu şekilde düşünemiyordum. Ares bu düşüncesi yüzünden kendi kişiliğini ortaya koymakta zorlanıyor, kurtların eski lideri olan Oliver'ın yolundan gitmek için çabalıyordu. Atladığı kısım da buydu, lider artık kendisiydi, kendi yolunu çizmesi gerektiğini kavramalıydı.

Zoe ile anlaşıp onun evinde iki saat kadar çalıştık. Drake büyük ısrarlar sonucunda peşime takılmış ve benimle Zoe'nin evine gelmişti. Zoe onu kapıda gördüğünde yüz ifadesinde bariz bir değişim olmuştu, ilk beş dakikayı Drake'in masum olduğuna onu inandırmakla geçirdim.

Zoe ikna edilmesi zor, dik başlı bir kızdı ve en sonunda onu ikna etmeyi başarabildiğimde, Drake de bize katıldı. Şaşırtıcı olan ise çok nadir konuşmuş olmasıydı, muhtemelen Zoe'nin onu evden kovmasından korkmuştu. İki saatin sonunda ise soluğu Nerissa'nın yanında almıştık, nedeni ise basitti. Drake aklını kaçırmıştı, başka bir şekilde açıklamak imkansızdı.

Henry, Andriel ve Flair ile birlikte babamın yanına gittiğinden dolayı Nerissa evde tek kalmıştı. Tilda ve Roger ortalıkta görünmüyordu. Evde üçümüz vardık ve Drake ile Nerissa'ya ayak uydurmak yerine onları dinleyerek eğlenmek daha cazip geldiğinden sessizliğimi koruyordum.

Elimde tuttuğum bardakta soğumaya yüz tutmuş kahveden bir yudum daha aldığım sırada Drake neredeyse bağırarak "Karşısına geçip söyleyemem diyorum! Beni dinlemiyor musun sen?" dediğinde ona ters ters baktım.

Ters bakışlar atan tek kişi ben değildim, Nerissa da bana katılmıştı her ne kadar sebeplerimiz farklı olsa da. Ben kulağımın dibinde bağırdığı için Nerissa ise hiçbir fikrini onaylamadığı için bu şekilde bakıyordu.

"Her söylediğime bir kulp buluyorsun Drake." diye çıkıştı en sonunda Nerissa elindeki bardağı koltuğun yanındaki sehpaya gürültülü bir şekilde bırakarak. "Ayrıca Zoe'nin senden hoşlandığından emin misin? Karşısına geçip kendi duygularını itiraf ettiğinde olumsuz bir cevap alırsan kalbin kırılır."

"Beni endişelendiren de bu, kesin bir şey söyleyemiyorum." Drake'in çöken omuzları ve asılan suratına bakarken onun için üzülsem de tebessümümü engelleyemedim. Bir anda yüzü değişti ve gözleri irice açıldı. "Benim ona karşı duygularım yok. Yalnızca onunla vakit geçirmek istiyorum, hepsi bu."

Her ne kadar itiraz etmekte dirense de ilk tanıştığımız andan itibaren hayatıma ince dokunuşlarla ışıklar bırakan yakın arkadaşım kalbine söz geçiremiyordu belli ki. Bütün sorunların arasında Drake'in Zoe'ye karşı filizlenen hisleri, sanki onun kalbinin derinliklerinden çıkıp bizim etrafımızda dolaşmaya başlayan umut ışığından yapılmış ateş böcekleri varmış gibi huzurlu bir his bırakıyordu üzerimizde.

Avery: Metanoia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin